Klasik korkulu rüyamdan uyanmış alnımdaki soğuk teri silip derin nefesler alıyordum. Her ne kadar sürekli gördüğüm bir rüya da olsa kabustu işte her defasında ürkütüyordu adamı. Biraz sakinleştikten sonra yavaşça yataktan kalkıp pencereye yürüdüm. Sonbahar gelişinin habercisi gibi kapatmıştı havayı. Solgun kasvetli havanın gri yansıması etrafındaki sarı yapraklar şu an tek canlı renkti. Arabaların hızlıca geçip gitmesini izlerken saate baktım. Daha onu beş geçiyordu iş görüşmeme saatler vardı. Artık bir işe girip kafamı dağıtmam gerekiyordu. Aslında kendi işime dönebilirdim ama insanların dertlerini dinlemek şu sıra yapabileceğim bir şey değildi henüz o kadar iyi değildim. Annem her işte bana yardımcı oluyordu ancak kazadan sonra.. Kazadan sonra bir türlü rahat ve mutlu hissedemiyordum. Artık bir işe girip yoğunlaşmam kafamı dağıtmam gerekiyordu. Kazayı atlatalı bir ay olmuştu ve ben hala aylak aylak geziyordum.
Annem odaya girdiğinde mutlu görünmenin tam sırası diye düşündüm.
'Günaydın annem.'
'Günaydın güzel kızım. Ben de seni uyandırmaya gelmiştim. Miraç seni aşağıda bekliyor.'
'Miraç mı? Daha erken neden geldi ki?'
'Bilmiyorum ama bir sıkıntısı var gibi..'
'Ben gidip bir bakayım.'
Merdivenlerden inerken aylardır beklediğim o soğuk diriltici havanın gelmiş olduğunu düşündüm. Dışarı Miraçın yanına gittiğimde asık yüzünü toparlamaya çabalıyordu. Açık kahverengi hafif uzun saçlarını arkaya atıp mavi gözlerini dikmiş bir şey demeye çalışıyor gibiydi. Kumral teninden boncuk boncuk terler süzülüyordu bu serin havada.
'İçeri gelsene be ne dışarıda duruyorsun? Yabancı ev mi?'
'Hayır ama..'
'Gel mutfakta konuşalım. Sıcak çikolatada yaparım sen seversin.'
'Ne? Hatırlıyor musun yoksa?'
Hatırlıyor muyum? Bu umut dolu bakışları hayır diye çevirmek kadar kötüsü yok.
'Hayır ama son üç ayı unuttuğumu biliyorsun. Seni falan hatırlıyorum yani.'
'Özür dilerim. '
'Sorun değil gerçekten. Ben de hatırlamak isterdim.'
Kolundan sıkıca tutup onu içeri aldım. Sıcak çikolatalarımızı içerken derdini anlatacağı yoktu.
'Ee? Saatler öncesinden somurtmak için mi geldin? Ne bu hal?'
'Alanis.. Ben gidiyorum.'
'Nereye?'
'Bir önemi yok bunun. Bir iki aylığına şehir dışına çıkmam gerekiyor yanında olamayacağım ama aradığında hep açarım kendini yalnız hissetme.'
Koluna vurup elimden geldiğince güldüm. İki aylığına da olsa ondan uzak olmak beni üzüyordu. Kazadan sonra herkes uzaklaşmıştı benden. Veremli gibi görüyorlardı beni.
'Merak etme. Sonuçta sadece iki ay değil mi?'
Biraz rahatlamış gibi görünüp sonunda gülmeye başladı.
'Evet. İki ay. Bugün seni iş görüşmesine bırakıp aldıktan sonra gideceğim.'
'Ne?! Ama bu.. Bu çok çabuk değil mi?'
'İstersen yarın giderim.'
'Ha, yok şey.. Git tamam sorun değil bir an bugün dediğin için şey oldu.'
'Anladım.'
Annem odaya girdiğinde Miraçın koluna dokunup bizi güldürebilmek için Türkiyeye ilk geldiği zamanları anlattı. Susmayacağını anladığımda ben odama hazırlanmaya çıktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GECENİN NOTALARI
RomanceAlanis hayatı gayet güzel giden yirmi dört yaşında bir psikologdur ancak geçirdiği ağır bir kaza sonucu hayatının son üç ayını kaybetmiştir. Kazadan sonra kendini tekrar psikologluğa hazır olarak göremez ve mesleğe bir süre veda eder. Kaybettiği o ü...