Aray, sürgülü kapıdan içeri adımını attığı o son anda dolabın arkasına saklanmayı başardım. Deli gibi nefes alıp veriyordum ve elimi ağzımdan çekemiyordum. Öylesine büyük bir korku kapladı ki bedenimi düşünmek şöyle dursun, şuurumu bile kaybetmiş olabilirdim. Sanki Aray bir anda dolabı çekip "Buldum seni." diyecekmiş gibi bir heyecanla bekliyordum. Çaresizlik; bana şu anda en yakışan kelime olmuştu.
Dolabın arkasına saklandığım o son saniyede Aray'ın tişörtünü tutarak içeri girdiğini fark ettim. İçeri girdiği anda kendi kendine mırıldandı. "Nefret ediyorum kızlardan."
Elimi ağzımdan çekmeden sessizce Aray'ı dinledim. Sakin olmalı ve neler olduğunu anlamalıydım. Koskoca dolabın arkasından beni görmesi imkansızdı. Burada olduğumdan da haberi olmadığına göre bana kötü bir sürprizde yapamaz. Sakin ol Defne, güvendesin..
Oflayarak dolabın kapağını açıp ardından sertçe kapattı. Dolaptan çıkan sesten de anlaşıldığı üzere oldukça sinirliydi. Ayak sesleri odanın içinde gezinirken bana oldukça yakın geliyordu. Kalbim her adımda yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Bir kapının açıldığını duydum. Yere sabitlediğim gözlerimi kaldırıp, girdiğim boşluktan dışarıya baktım. Odanın içini görmem imkansızdı. Aray'ın nereye gittiğini merak ederken bir anda karşımdaki o dar boşluğun önünden geçtiğini gördüm. İrkilip ağzımı daha sıkı kapatırken beni görmemiş olmasına sevinmekten çok korkuyordum. Orada bir kapı olduğunu nasıl da görmemiştim.
O kapının ardında ne olduğunu merak ederken Aray'ın tekrar geçtiğini gördüm. Ardından kapı tekrar kapandı ve kısa bir süre sonra da su sesi gelmeye başladı. Anladığım kadarıyla orası banyoydu. Derin nefesler alıp verirken rahatlamaktan çok geriliyordum. Aray birazdan önümden tekrar geçecekti ve beni fark etmesi an meselesiydi. Dolabın arkasının karanlıkta kalması ve benimde simsiyah giyinmiş olmam fark etmemesini sağlamış olsa da bunu daha fazla riske atamazdım. Sessizce dolabın arkasından çıktım. Fazla zamanım yoktu. Aray her an çıkabilirdi ve benim ondan önce buradan çıkmam gerekiyordu.
Yatağın yanına, yere attığı tişörtüne göz ucuyla bakınca üzerinde leke olduğunu fark ettim. Biraz dikkatli bakınca bunun kusmuk lekesi olduğu anlaşılıyordu. İğrenerek yüzümü buruşturup çekmecelere yöneldim. Aray gelmeden önce açmaya yeltendiğim çekmeceyi açtım. Boştu. Vakit kaybetmeden diğerini açtım. İçinde küçük siyah bir not defteri buldum. Hemen elime alıp içini açtım. Başlarında birkaç boş sayfadan sonra bir şeylerin yazılı olduğu bir sayfayı açtım. Hızlıca yazanlara göz gezdirince bunun bir adres olduğunu fark ettim. Defterin geri kalan sayfaları ise yine bomboştu. Sinirle mırıldanırken bunun nerenin adresi olduğunu anlamaya çalıştım. Hiç bilmediğim bir yerdi ve bu gerçekten sinir bozucuydu.
Sinirle oflayarak telefonumu cebimden çıkarıp sayfanın fotoğrafını çektim. Titreyen ellerime pek güvenmediğimden üst üste birkaç tane daha fotoğraf çekip telefonumu cebime attım. Tam o esnada su sesi kesildi. Defteri çekmeceye atıp kapattım. Kalkıp balkona koşunca açık balkon kapısının kapalı olduğunu gördüm. Belli ki Aray burayı kapatmak için geri dönmüştü. Sessizce balkon kapısını açıp dışarı çıktım. Geri kapatırken Aray'da banyo kapısını açmıştı. Balkon kapısını son bir gayretle kapatıp balkon içinde geri geri gittim. Hava bir hayli soğuktu ve ben hem korkudan hem soğuktan deli gibi titriyordum. Belim demir korkuluklara çarpınca durdum. Bakışlarımı aşağı çevirdim ve bingo! Burası çok yüksekti ve atlamam imkansızdı. Resmen balkonda sıkışıp kalmıştım. İnmenin bir yolunu bulmalıydım ancak öyle büyük bir korku yaşıyordum ki düşünemiyordum bile.
Elimi kalbime koydum ve kendimi sakinleştirmeye çalıştım. Sakin olmalı ve buradan kurtulmaya odaklanmalıydım. Buradan çıktıktan sonra korkmak için bol bol vaktim olacaktı nasıl olsa.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KOMŞUNUN OĞLU
Teen FictionHayatında sıra dışı olan tek şey fotoğraf makineleriydi. Tüm eğlencesi, aksiyonu, macerası onlardan ibaretti. Yeni evinde de işlerin aynı olacağını düşünüyordu. Tâ ki komşunun oğlu ile tanışana kadar. Artık her şey tepetaklak bir haldeydi. Sıradan...