29. BÖLÜM

3.1K 178 12
                                    

"Öyleyse annene gelecek zarardan ben sorumlu değilim."

Taşıyamadı dizlerim beni daha fazla. Yığıldı olduğu yere. Haykırdım "Hayır!" diye. Ama ne fayda. Hiç döner miydi Kuzey sözünden geri. Konuşması bile böylesine netken yapacakları kim bilir nasıl olurdu.

"Kuzey yalvarırım yapma." Hıçkırıkların izin verdiği kadarıyla yalvardım. Annemdi o benim, annem! Nasıl bu kadar gaddar olabilirdi? Nasıl böylesine acımasız olabilirdi? Beni öldürmekle tehdit etseydi de dokunmasaydı anneme. Ben bin kere ölmeye razıyken neden yaşatıyordu bunları bana? Ne içindi bu nefret, bu kin? Karıncayı bile incitmekten korkan ben, ona böylesine acımasız olacak ne yapmıştım?

"Her şeyi yaparım, ne olur dokunma anneme. Kuzey lütfen." Umursamamıştı haykırışlarımı.

"Artık çok geç." derken buz gibiydi sesi.

Hıçkırıklarım boğazıma dizilmişti. Yalvarmak için bile çıkmıyordu sesim. "Lütfen." diyebiliyordum sadece. "Yapma."

Kulakları sağır eden o bip sesi duyulmuştu. Lanet ses dolmuştu kulaklarıma. Her şeyi bitiren o ses... Yapılacaklar tükenmişti. Çare, benden çok uzaktaydı artık.

Ellerimle kapattım ağzımı sıkı sıkı. Haykırışlarım, hıçkırıklarım duyulmasın diye. Tüm bedenim yığılmıştı artık yere. Hiç bu kadar korktuğumu hatırlamıyordum. Hiç bu kadar çaresiz kalmamıştım. Ne yapacağımı bilemeyecek duruma gelmemiştim hiç. Ve hiç bu kadar acı çekmemiştim. Acıyı bu kadar derinlerde hissetmemiştim. Ağlamak bile yetmiyordu. Bu seferki gözyaşları, atamıyordu acıyı dışarıya. Tek bir düşünce dolanıyordu beynimde. Bir şeyler yapmalıyım ama ne?

Gök gürültüsü... Kulakları delip geçecek bir ses, Kuzey'in bariz öfkesi gibi bir şiddet. Gök yarılmış ve hıncını alamamış gibi yeri de yarmaya çalışmıştı. Şiddeti tüm yürekleri zıplatmıştı. Yalnızca yeri değil yürekleri yarmaya çalışır gibiydi. Kalpleri söküp almak istemişti sanki yerinden. Gecenin karanlığına güneş olmuştu ışığı. Her yeri aydınlatmıştı. Haber verdi sanki yüreklere. Söküleceklerini bildirdi. Uyardı en başından. Ve alamadı şiddet yürekleri. Aldığı tek şey duygular oldu.

Hıçkırıklarımın devam ettiği yerden kalktım. Bacaklarımın sızısı yüreğime eşti. İlerledim pencerenin önüne doğru. Yağmur tüm hızını koymuştu ortaya. Yere çarpıp sekiyordu, sektikçe tekrar çarpıyordu. Sokak lambası seyre dalmıştı yağmuru. Oda nasibini alıyordu bu şiddetten. Kaldırım taşları dövülüyordu yağmur tarafından. Şiddet, dalga dalga yayılıyordu dört bir yana. Başımı kaldırdım gökyüzüne. Koca bir karanlıktan başkası yoktu. Görünmüyordu yağmurun nereden geldiği. Belli değildi bu şiddetin kaynağı. Sadece karanlıktı, geceydi. Henüz bitmemiş, uzun bir gece...

Gökyüzünde çakan şimşekler beynime hücum etmişti. Gözyaşlarım akmayı bırakmış, hıçkırıklarını da alıp kaybolmuştu. Tam da şimdi hareket zamanıydı. Çare, sandığım kadarda uzakta değildi.

Hızla telefonuma yapışıp Selim'i aradım. Açmasını beklerken elimin tersiyle yanağımdaki ıslaklıkları siliyordum. Uzun uzun çaldıktan sonra nihayet açılmıştı telefon.

"Defne?"

"Selim şu parti hala devam ediyor mudur?"

Bunu sormamı hiç beklemediği telefonun ucundaki kısa süreli sessizliğinden belliydi. "Muhtemelen."

"Hemen gel! Partiye geri dönüyoruz."

Tam telefonu kapatmak üzereyken sesini duydum. "Neden?"

"Gelince anlatırım. Fazla zamanımız yok, acele et."

Telefonu kapatıp az önceki numarayı aradım. Uzun uzun çaldı ama açan olmadı. İnatla tekrar aradım. Ama yine açılmadı. Dolabımdan siyah bir pantolon, kalın bir kazak ve deri ceketimi çıkardım. Tekrar aynı numarayı tuşladım ve sonuç değişmedi.

KOMŞUNUN OĞLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin