13. BÖLÜM

5.3K 251 28
                                    

Yerde ki açık renk kilimin üzerine akan kan, desen oluşturarak ilerliyordu. Tek tek dokunuyormuş gibi yavaş yavaş yayılıyordu kilimin uç taraflarına. Son çırpınışlarıydı yerde yatan adamın. Boğazından akıp kilimde desen oluşturan kanlara karşı koyuşu zayıflamıştı. Yavaş yavaş duruyordu. Ve sonunda çırpınışları durmuş, ruhunu büyük bir savaş sonunda teslim etmişti.

Hayretle yerdeki adamı izleyen gözlerim Başak'a kaydı. İç çamaşırlarıyla ayakta duruyor, yaprak gibi titriyordu. Dehşetle açılan gözleri yerde yatan adamdan bir an olsun ayrılmıyordu.

"Defne." diyerek geldi Selim yanıma. Baktığım odaya dikti gözlerini. Ben büyük bir şaşkınlıkla donakalmış, gördüğüm bu manzarayı izlerken, o soğuk kanlılıkla dürttü beni. İçeri girip yerdeki adamın öldüğünden emin olmaya çalışırken "Başak'ın üzerine bir şeyler ört!" diyordu.

Bakışlarım Selim'e kaydığı sırada kaskatı kesilen vücudum hareket etmişti. Başak, kırılmış büyük bir içki şişesini adamın şah damarına saplamıştı. Yatak çarşafını hızlıca kapıp Başak'ın üzerine örttüm. Bakışları hala yerde boylu boyunca, yarı çıplak yatan adamın üzerindeydi. Selim önce Başak'a sonra bana baktı. Kafasını iki yana sallayarak adamın öldüğünü belirtiyordu. Adama dönük vücudunu tamamen bize çevirdi. "Kızın üzerine kıyafet al, çıkalım hemen buradan."

Başımı sallayıp dediğini yapmak üzere hareketlenmeden önce tekrar Başak'a baktım. Hala titremesi devam ediyordu ve gözlerinden yaşlar akmaya başlamıştı. Üzerine örttüğüm çarşafı tutarken elleri kaskatı kesilmiş vaziyetteydi.

Dolaptan rastgele bir pantolon ve kazak aldıktan sonra Başak'ı omzundan sıkıca tutarak yürümeye zorladım. Bakışlarını bana çevirdi. "Mecbur kaldım Defne." derken gözleri kıpkırmızı, dudakları mosmordu. Bakışlarında büyük bir korku hakimdi.

"Tamam, geçti her şey." diyerek onu sakinleştirmeye çalışırken tekrar aynı şeyi söyledi. Yüzünü avuçlarıma aldım. "Biliyorum Başak. Sana inanıyorum." dediğimde gözlerini kapattı. Biriken yaşlar hızlıca yanağından süzülürken "Hadi gidelim artık buradan." diyerek onu odadan çıkardım.

Çıkış kapısına geldiğimizde Başak'ın babası yerden kalkmaya çalışıyordu. "Bırakın kızımı!" diyerek olan gücüyle karşı çıkmaya çalıştı. Selim yakasına yapışıp onu duvara yasladı. Bana dönerek "Hemen arabaya gidin!" dedikten sonra adamı yeniden yumruklamaya başladı. Başak korku dolu gözlerini onlara diktikten sonra zorlamama gerek kalmadan dışarı çıktı. Onu arabaya bindirirken bakışlarımı evin kapısına diktim. Endişeyle Selim'in çıkmasını bekliyordum. Kısa bir süre sonra hızlı adımlarla evden çıkıp arabanın yanına geldi. "Çabuk ol." diyerek arabaya bindiğinde bende ona itaat etmiştim.

Araba hızlıca hareket etmeye başladığında bakışlarımı yanımda oturan Başak'a çevirdim. Çarşafa sıkıca sarılmış başını yere eğmişti. Donuk bakışlarını dizlerine sabitlemişti. "İyi misin?" diye sorduğumda bana cevap vermeden pozisyonunu korumuştu.

"Defne, kızın kıyafetlerini giydir."

Dikiz aynasından Selim'e bakıp başımı salladım. "Başak, üzerini giyinmen gerekiyor." Sonunda donuk bakışları bana dönmüştü. "Öldü mü?"

"Düşünme şimdi bunu, üzerini giyin hadi."

Bir süre bana bakmaya devam etti. Sonrasında çarşafı üzerinde atmadan önce dikiz aynasına baktı. Ayna Selim'e dönüktü ve bizi rahatça görebiliyordu. Başak'ın tedirginliğini fark ettiğimde "Selim, dikiz aynasını çevirir misin?" dedim.

Aynadan bize bakıp hemen gözlerini kaçırdı. "Pardon." diyerek aynayı zıt yöne çevirdi. "Acele edin ama yolu göremiyorum."

Başak'ın üzerinde çarşafı atıp kazağını giymesine yardım ettim. Pantolonunu da hızlıca bacağına geçirdi. İşimizin bittiğini söylediğimde Selim aynayı düzeltti. Ön camdan yola baktığımda okula giden yolda olduğumuzu gördüm. "Okula mı gidiyoruz?"

KOMŞUNUN OĞLUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin