Yorgun geçen bir günün ardından kendini yatağa zor atmıştı genç kız. Yine dalmıştı işte aynı düşüncelere. Neydi Onu bu kadar bunaltan sahii ? Bilmiyordu ...Bir karmaşa içinde ordan oraya sürükleniyor, ne hissedeceğini ne isteyeceğini bilemiyordu. Ağlıyordu neye ağladığını bilmeden gülmekse yüzünde iğreti bir şekilde duruyordu. Ama bunu o kadar güzel saklıyordu ki gözlerine bakmasını bilmeyenler bunu anlayamazlardı. Lise son sınıf öğrencisi üniversiteli adayıydı. Hayatı boyunca hayallerini kurduğu o üniversiteye başlamasına aylar kalmıştı. Ne emek ne gözyaşı dökmüştü bu yolda. İşte şimdi sınav sonuçları açıklanmış ve o istediği yeri kazanmıştı. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi. Hayatı boyunca bu hastaneye pek çok defa yolu düşmüş her seferinde burayı kazanma sevdası biraz daha artmıştı. Zeki bir kızdı hayatta her zaman ne istediğini bilmiş kararlarını ona göre almıştı. Annesini doğduktan birkaç yıl sonra bir operasyonda kaybetmişti. O yüzden onunla ilgili çok bir anısı yoktu. Bir babası vardı. Babası emekli polisti. Annesiyle aynı şubede çalışmışlar sonra sevdalanıp evlenmişlerdi. Babası annesi öldükten sonra birimini değiştirmiş ve kendini işine vermişti. Ama bu süre zarfında Denizle de ilgilenmeyi ihmal etmemişti. Deniz hayat dolu bir kızdı. Babası onun için kendinden motorlu diye dalga geçerdi. Sürekli kendini motive eder hayatta kaldığı süre boyunca insanlara faydalı olabileceği bir işle meşgul olmak isterdi. Bu yüzden doktorluk tam ona göre bir meslekti. Bu mesleği para için yapanlara inat o insan için yapacaktı. İnsanlara şifayı ona bahşedilmiş ilimle dağıtacaktı. Netice de o da bir aracıydı. Bir de dedesi vardı bu güzel kızın. Ülkenin sayılı zenginlerindendi. Kızında gerçekleştiremediği emellerini torununa saklamıştı. Bu hususta sürekli Denizin babasıyla çatışırlardı. Denizse her ikisininde dediğini yapar onları kırmak istemezdi. Annesi öldükten bir süre sonra babasını doğu görevi içib ayrılmak zorunda kaldığında dedesi onu almış bir çok yönden güzel yetiştirmişti. En iyi hocalardan ders almış en az 4 dil konuşmayı öğrenmiş ayrıca birçok spor dalında da madalyalar almıştı. Dedesi muhafazakar bir insan değildi. Bu sebepten Denize bu açıdan çok birşey verememişti. Annesinin yanında olmaması ve ona örnek olacak kimse olmadığı için Denizin dini açıdan eksijleri vardı ancak çok inançlı bir kızdı. Babasından ve kitaplardan araştırarak öğrendiği namazları ise vazgeçilmeziydi. Biliyordu boşyere yaratılmamıştı. Ve Yaradana bir şekilde şükür sunmak insan olduğunu hissetmek istemek onu namaza yaklaştırmış hayatının dokusu olmuştu. Dedesi ise bunu bir türlü hazmedemez bu sebepten babasına sürekli Denizin aklını karıştımakla suçlardı. Dedesinin beklentisi çok daha farklıydı. O kendileri gibi olan bir şirketin veliahtıyla Denizi evlendirip gücüne güç katmak istiyordu. Bunun için Denizin okul zamanlarında birkaç kez teşebbüslerde bulunmuş ama Deniz tarafından hep reddedilmişti. En son bir olay bardağı taşıran son damla olmuş ve Deniz dedesinin evinden taşınmıştı. Şimdiyse yepyeni bir hayata başlamak üzereydi. Kazandığı üniversitenin yaşadığı şehirde olması ona büyük kolaylık sağlamış. Stresli olan üniversite zamanlarını daha kokay atlatmasını sağlamıştı. Çok sağlam arkadaşlıklar edinmişti. Ama en yakın dostu Şeyma diye bir kızdı. Şeyma onun 6 yıl boyunca eli ayağı olmuş ne zaman bocalayacak olsa desteğini üzerinden çekmemişti. O yüzden hiçbirşey saklamazdı Şeymadan. Ama uzmanlık seçiminde ayrı düşmüşler Deniz psikiyatri seçerken şeyma kalp ve damar Cerrahisinde ilerlemişti. Bu ayrılık dostluklarını zedelememiş aksine pekiştirmişti. Büyük heyecanlarla başladığı bu bölümde artık sona gelmiş okuldan mezun olmuştu. Bir yıllık stajerlikten sonra gerçek bir psikiyatrist olacak ve eğitimini götürebildiği kadar ileriye götürecekti. Okuku birincilikle bitirmiş olması stajda şansını artırmış Türkiyenin en iyi psikiyatristi ile çalışmaya başlamıştı. Kısa sürede çok büyük başarılara imza atmış ve adından söz ettirir hale gelmişti. Bu başarısı hocasınında dikkatinden kaçmıyor ve onunla gurur duyuyordu. Yerini bırakabileceği birini bulmuş olması onu rahatlatıyordu. O sabahta erkenden hazırlandı. Hocası zaman konusunda titizdi. Tam vaktinde hastanede olmalıydı. Hastaneye geldiğinde saat tam 8 di ve hemen hocasının kahvesini hazırlamaya başlamıştı. İlk başladığı zamanlar sinirle yaptığı bu işi şimdi zevkle yapıyor. HocasHoca na yardımcı olmaktan mutluluk duyuyordu. Az şekerli kahveyle tam hocasının odasına girmek üzereyken içerden gelen konuşmalara kulak kesildi. Henüz hasta kabul saati başlamamıştı içerdeki hasta olamazdı. Girsem mi girmesem mi diye düşünürken birden duyduğu ismine takılıp kaldı. Sesin sahibi hocasıydı. Hayretle çıkan "Deniz mi ?" Sorusu ise tüm dikkatini oraya celbetmişti.
Arkadaşlar ilk hikayem. Umarım beğenirsiniz ama her eser için eleştiriler önemlidir. İyi ya da kötü fikirlerinizi bilmek isterim. Şimdiden teşekkür ederim. İyi okumalar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ MAVİSİ
Teen FictionÜniversiteyi yeni bitirmiş genç bir psikiyatristin en zorlu göreviydi bu. Ya Onu kurtaracaktı ya da onunla birlikte yanacaktı. Yanmaktan yana sıkıntısı yoktu ama bugün ona düşen yaşatmak için yaşamaktı. Evet Deniz bu Buz Mavisini ya içinde eritecek...