Arabama binip direksiyonu şubeden yana kırdım. Babama verdiğim sözü tutmam ve bende çok hakları bulunan o insanlardan helallik almam lazımdı. Şubeye girdiğimde her yer yine fazlasıyla kalabalıktı. Bizimkilerin katına çıktığımda ise kafama gelen gazeteyle bir an neye uğradığımı şaşırdım. Tam ne olacağını soracaktım ki Necip amcanın sesiyle ona döndüm "Vayyy Deniz kızım mı gelmiş" bu sözlerin üzerine bir anda bir ekip etrafıma toplandı. "Deniz hepimizin psikolojisi bozuldu be kızım nerelerdesin sen" diyerek devam etti emir amca. Uzun zamandır uğramamıştım gerçekten. "Ya Emir amca biliyorsun stajdı hastaneydi falan derken gerçekten çok yoruluyorum hem sizde görevdeydiniz o yüzden gelemedim". Ona cevap vermeye çalışırken Recep amca söze atladı " Ya Deniz baksana ben operasyonlarda suçlu görünce dayanamıyorum. Kendimden geçiyorum. Bir bakıyorum adam ölmüş. Bunu nasıl yenebilirim. Artık sorun olmaya başladıda" herkes Recep amcaya gülerken cevabı burak abi verdi . " Birader seninki hastalık değil sevda sevda. Saf görev aşkı. Görevdeyken nefes almayı unutacak diye korkuyoruz" dedi. Ekip bir kere daha kahkahalara boğulurken onları gerçekten çok özlediğimi farkettim. Babam yanıma gelip oturduğunda amcam söze girdi. " Beyler derya Deniz bizleri bırakıyor. Bi kaç ay yurtdışında olacak "diye direk konuya girdi.Nasıl söyleyeceğimi düşünürken amcamın söyledikleri beni rahatlatmıştı. Ona gözlerimle minnetlerimi sunarken bir aralık babama baktım. O yeşil gözlerine çoktan ayrılık çökmüş ve hüzünle kasılmıştı. Haklıydı tabi annemden sonra birbirimize kenetlenmiştik şimdi benimde ondan ayrı kalacak olmam onu çok üzüyordu. Aslında teorik olarak Türkiyede kalacaktım. Ama belki eskisinden daha uzak olacaktım. Babam gözlerini şefkatle bana döndürdüğünde ona sarıldım. Akmaya hazır gözyaşlarım yine benden izin almadan yanaklarımdan süzüldü. Aman Akiff diyerek konuşmayı bölen Sabri amcaydı. "Sen Deniz kızımızı bilmez misin o yanlış birşey yapmaz bırak gitsin bir kaç ay sonra dönecek zaten. Ona güven" babam yaşlı gözlerle konuşmaya başladı. "Öyle diyorsunda abi evlat işte insanın içi gidiyor. O bana Ayşegülün emaneti. Bir de şimdi öte tarafta dırdırını çekemem kızıma iyi bakmamışsın. Onu ihmal etmişsin. Daha bir sürü şey." diye gülümsedi babam. Annemden bahsederken hüznü gerilere saklanır gözleri gülerdi. Onu hala severdi hissederdim. Ama daha çok özlerdi. Babamdan sıyrılıp Sabri amcanın dediklerine takıldım benim yanlış birşey yapmayacağımdan o kadar eminlerdi ki. İçim sızladı bu kadar insanın güvenini boşa çıkarmak kaldıramayacağım bir şeydi. Ama söz vermiştim yapmak zorundaydım. Bir yangına çekiliyordum ateşimin ne zaman fitillendiğini bilmeden. Şubeden çıktıktan sonra eve geldim. Görevi kabul ettiğim profesör tarafından bildirilmişti. Şimdi sadece bana düşen hazırlanıp gitmekti. Eve geldiğimde öğle vakti henüz girmişti. Abdest alıp namazımı kıldıktan sonra ellerimi Rabbime açtım ve sadece ağladım. Muhakkak ki O şu an kalbimi en iyi bilendi. Seccademi toplayıp çantama uzandığımda telefonumun çalmasıyla irkildim. Arayan profesördü.
"Alo, buyrun hocam"
"Deniz, kızım numaranı verdim. Aradılar mı seni "
"Yok hocam henüz bir telefon gelmedi. "
"Anladım, Deniz sana mutlaka ulaşacaklardır. Şimdi sana Hakanın numarasını gönderiyorum. Senin her işinle o ilgilenecek ve sabahta konuştuğumuz gibi artık hastaneye gelmeyeceksin. Bir sıkıntı olduğunda Hakana ilet dışarda bir yerlerde konuşuruz. " Profesör hızlıca konuşmasını sürdürürken derin bir ndfes aldı ve " Deniz senden son bir şey isteyeceğim kzım. Bana hakkını helal et. Ve ne olur kendine dikkat et." Biliyordum onunda içine sinmiyordu ama olması gereken demekki buydu.
"Helal olsun hocam. Babam önce Allaha sonra size emanet. " bu cümlelerin ardından gözümden birkaç damla yaş düşerken telefonu masanın üzerine koydum.Bir kaç dakika sonra profesör numarayı göndermişti. Arayıp aramamak konusunda git geller yaşarken telefonun keskin sesi beni içinde bulunduğum karmaşadan kurtarıp kendime getirmişti. Ekrandaki numara profesörün gönderdiği numaraydı. Sakinliğimi korumaya çalışarak telefonu açtım.
"Buyrun ben Deniz"
"Deniz Hanım ben Hakan. Selim abi sizinle konuşmuş olmalı. Bugün müsait misiniz. Sizibke görüşmemiz gereken hususlar var. "
"Tabi müsaidim. Nerede ve ne zaman? " hakan beyin adresi ve saati vermesinin ardından görüşmeyi bitirdik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ MAVİSİ
Novela JuvenilÜniversiteyi yeni bitirmiş genç bir psikiyatristin en zorlu göreviydi bu. Ya Onu kurtaracaktı ya da onunla birlikte yanacaktı. Yanmaktan yana sıkıntısı yoktu ama bugün ona düşen yaşatmak için yaşamaktı. Evet Deniz bu Buz Mavisini ya içinde eritecek...