Nemli gözlerle ailemi ardımda bıraktıktan sonra bir süre havaalanında oturup onların gitmesini bekledim. Ardından bir taksiye atlayıp Şeymanın yanına gittim.
Tabikide Şeymanın hiçbirşeyden haberi yoktu. Kapının önünde bavulları ile bekleyen beni görünce ilk başlarda tepkisiz kalsada şaşkınlıktan çıktıktan sonra " Deniz? Bavullar? Neler oluyor" elimdeki bavulu öne doğru itekleyerek içeri daldım
"Gel şeyma gel herşeyi anlatacağım "diyerek içeri girip biraz soluklandıktan sonra Şeymanın endişeyle bakan gözlerini görmezden geldim ve su içmeye kalktım. Şeyma 'ee hadi' dercesine bakarken bende tüm olayları en başından anlatmaya başladım. Şeyma kimi zaman şaşkınlıkla kimi zamanda kızgınlıkla beni dinlerken son kalan suyumu da bitirdim.
Şeyma tabiki de sessiz kalmadı 'neden ona hiçbirşey söylemediğimden tut nasıl böyle bir şeyi kabul edeceğime kadar hepsinin cevabını tek tek alana kadar susmadı. Sonunda o da ikna olmuş olacak ki elini sırtıma koyarak arkandayım dostum ve tabikide sırrın sırrımdır dedi. Bu kıza güvenebileceğimi biliyordum.
"Neyse kuzum ben çok yorgunym yarın sabahtan şirkete geçmem lazım. Malum ilk iş günü geç kalmayayım. Diyerek odama çıktım.
Burada kaldığım oda benimkine göre küçüktü ama şirindi. Bu ev Şeymaya dedesinden kalmıştı ve yanlız yaşıyordu. İstersem her zaman kalacabileceğim sakin bir mekandı.
Sabah ezanla birlikte uyandım. Abdest alıp namazımı kıldıktan sonra ılık bir duş alıp yeni başlayacağum görev için fetih suresi okudum. Ayetleri sanki kulağım değilde kalbim dinliyordu.
Biraz rahatlamış biçimde hazırlanmaya başladım. Dizlerimin hafif altında giydiğim lacivert elbiseyi krem rengi babetlerle tamamladıktan sonra artık hazırdım.Uzun süredir doktor önlükleri kullandığım için bu halim bana bile garip gelmişti. Şirkete vereceğim dosyayı da alıp aşağıya indim.
Şeyma henüz uyanmamıştı. Ona not bırakıp evden çıktım. Artık arabam olmadığı için taksiyle gitmek zorundaydım ve zamanı riske atmamak için erken çıkmıştım. Biraz bekledikten sonra taksinin gelmesiyle yola koyuldum.
Taksi beni kocaman bir binanın önünde bırakmıştı. Binaya baktığımda yine içimi sıkıntı doldurdu. İlk defa bu kadar karışık duyguları birarada yaşıyordum. Hem hızla buradan kaçasım hem de biran önce işe başlayasım vardı. Kararsız ayaklarımı öne doğru atıp şirkete girdim, şimdi sırada Hakanı bulmak vardı.
Danışmaya odasının nerede olduğunu sorduğumda kadın ilk önce beni süzdü. Ardından ağız ucuyla bana son katta olduğunu söyledi. Kadının hareketlerine takılmamaya çalıştım.
Son kata çıktığımda işim daha da zorlaştı. Bu şirketin bu kadar kalabalık olabileceğini düşünmemiştim. Hakanı aradığımda ise telefonu meşguldü.
Ne yapacağımı bilmeden oradan oraya dolanırken o an şirket çalışanı diye tahmin ettiğim birini çevirerek Hakan Beyin odasını sordum. Kadın aynı danışmadaki bayan gibi beni süzdükten sonra şu an önemli bir iş için uğraştıklarını ve Hakan Beyin benimle ilgilenemeyeceğini söyledi.
Allahım bu şirkette çalışmak bu kadar mı önemli ki herkes yürüyen ego şeklinde dolaşıyor diye düşünmekten kendimi alamıyordum. En sonunda kendi çabamla bulmam gerektiğini farkettim.
Koridorun sonuna doğru ilerlediğimde kapının üzerinde Hakan Akın yazısını görünce kapıyı tıklatarak içeri girdim. Sekreter Hakan beyin meşgul olduğunu kimseyle görüşemeyeceğini söyleyince onu dinlemeden içeri daldım. İçeri girdiğimde Hakan biraz şaşırsada sekretere siz çıkın dedi. Şirket şirket değil mübarek tımarhane diye söylenirken Hakan duymuş olmalı ki gülerek eliyle oturmamı işaret etti. Karşısındaki koltuğa oturduğumda gülümsemesi biraz daha genişledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ MAVİSİ
Teen FictionÜniversiteyi yeni bitirmiş genç bir psikiyatristin en zorlu göreviydi bu. Ya Onu kurtaracaktı ya da onunla birlikte yanacaktı. Yanmaktan yana sıkıntısı yoktu ama bugün ona düşen yaşatmak için yaşamaktı. Evet Deniz bu Buz Mavisini ya içinde eritecek...