14

112 9 4
                                    

Beni yerle bir edip giderken suratında pişmanlık kırıntılarına bile rastlamamıştım.

Suç benimdi.Geldiği an kabul edip gitmeliydim onunla.

Odanın dışına nasıl çıkacağımı bile bilmiyordum.Herkes öğrenmişti.Hayatım boyunca Yüce ve Hudson'a büyük bir ilgi duymazken,şu an olayın odağındaydım.

Yatağa oturduğumda bundan bir ay önceki sözleri yavaşça zihnime döküldü.

"Buradan gitmeni sağlayabilirim.Normal bir hayat yaşamanı sağlayabilirim."

Beni şu an bıraksa koşarak kaçardım.Gidersem ne olacağını bilmiyordum ama iyi şeyler olmayacağının farkındaydım.Beni durduran,beni dingizleyen buydu.Ve her an keyfimin kaçmasını sağlayan.

Onda tehlikeli bir şeyler seziyordum ve bu kendimi ona bırakmamam için beni tetikliyordu.Bana hisettirdiği duyguların güzelliğinde boğulmak yerine kendime acı çektirmeyi seçiyordum.Fakat Yüce olduğumu öğrendiğimden beri kendimi aptal gibi hissettiren güzel duyguları elimin tersiyle itiyor olmam değildi.

Nasıl anlayamamıştım?

Bana o kadar çok ip ucu vermiş,vaktinde bununla ilgili o kadar çok pot kırmıştı ki bunları şimdi anlamakla yangın esnasında evde çıkan büyük bir miktar para bulmanın hiçbir farkı yoktu sanki.

O sırada cama değen taş sesi beni bütün düşüncelerimden sıyırdı ve içimi saf bir korku kapladı.Kara Kraliçe dışında hiçbir şey düşünemezken hızla kapıya yöneldim.

Bu ses beynimin derinliklerinde ödümü koparıyordu ve şu an beynimin derinliklerine inmesem de çok korkmuştum.

"Megan Poula?Bir şey mi oldu?"diye sordu tanıdık erkek sesi.Daha önce Jared'ın yanında gördüğüm çocuktu bu.

Garip bir yüz ifadesi vardı.Daha çok Leonardo DiCaprio'yu andırıyordu.Sadece onun saçları koyu kumraldı.Sanki günlerdir uyumamışçasına morarmış göz altları onu tam bir kötü çocuk havasına soksa da konuşurken kendini ele veriyor,benden bir kötülük gelmez imajı çiziyordu.

"İyiyim."dedim gülümsemeye çalışarak.

Yeni fark ettiğim bir şeyse büyücülerin hepsinin siyah giyindiğiydi.İtiraf etmem gerekirse bu çoucuğa siyah yakışıyordu.

"Adımı nereden biliyorsun?"diye sordum.

"Az önce ben de aşağıdaydım."

"Ne güzel(!)"

Garip bir bakış attı.Sanki Yüce olduğuma sevinmemem çok garipti onun için.

"Eğer kafanızı dinlemek isterseniz...Yukarı katta bir balkon var ve kimse uğramaz.Gerçekten eşsiz bir manzarası var.Bunalmış gibi gözüyküyorsunuz."Gözlerime odaklandı."Ve biraz da korkmuş."

"Ben sadece bir ses duyduğumu sandım."dedim saçımı düzeltirken.

O yukarı doğru giderken ben de onu takil ettim.Halbuki teklifine cevap bile vermemiştim.

Lobiden çok uzaktaydık ve bu iyiydi.Diğerleriyle uzun süre yüz yüze gelebileceğimi sanmıyordum.

O sırada teras kadar büyük olan balkona çıktık ve manzaranın eşsizliğiyle bir anda kafamdaki bütün düşünceler silindi.Yıldızlar gerçekten harika gözüküyordu.Kocaman orman resmen ayaklarımın altındaydı.

"Güzel mi?"diye sordu.Fazla masum çıkıyordu sesi.Race'in aksine ruhunu saf yansıtıyordu.

"Kaç yaşındasın sen?"

YüceHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin