Ben küçükken de sınıftaki o çok çalışıp da yapamayan çareyi yalakalıkta bulan öğrenciydim. Bir şey istersem olurdu. Mahalledeki kadınların ideali erkeklerinse hayran hayran baktığı kızdım ben. Sevecen, iyi kalpli, yardımsever, güzel, hamarat, olgun... Fulya'a kadar , güçlü ya da bağımsız değildim ama saydığım özelliklerin yanında bunlar neydi ki?
Bugün şikayet kutusu açılacaktı. Herkes kahvehanede toplanmıştı, bizim mahallede istisnasız herkesin meraklı bir yapısı vardı. Ve bu merak Fehmi Abi'yi bile buraya getirmişti. Fehmi Abi'de ileri derecede uyku düzensizliği vardı. Adam gündüzleri uyuyup geceleri geziyordu. Yani adamda tam hırsız potansiyeli vardı. Ama bugün o da kızarmış gözleriyle esneyerek kahveye gelmişti.
Zeki konuşmaya başladı. "Evet, şimdi hepinizin önünde bu şikayet kutusunu açacağım." Kutuyu açtıktan sonra birden düşüp bayıldı. Ramiz Abi elindeki sıcak çayı kafasına dökünce birden ayıldı. "Offf Yandım. Ramiz Abi ne yapıyorsun?" Ramiz Abi "Kolonyayı üzerinde harcamak istemedim." diye yanıtladı. "Bende bu ayakkabı kutusunu evde bulmuştum. Artık kimin ayakkabılarını koydularsa içine. Ayşe hırkanı alabilir miyim?" Hırkamı elden ele Zeki'ye ulaştırdılar. Hırkamı çok mu beğenmişti? Yoksa hırkamı koklayıp beni mi hatırlayacaktı? Çerçeveletip duvarına da asabilirdi? Ben hayallere dalmışken o hırkamı kutunun içine daldırıp bütün kağıtları oradan çıkardı ve ayakkabı kutusunu yere attı. Bütün kağıtlar masanın üzerindeydi şimdi. Benim hırkayı da top yapıp kafama attı. Ve "En azından hırkanın eski kokusunu bastırdı." demeyi ihmal etmedi. Zeki'nin bu lafı üzerine gülenler oldu ama beni asıl sinir eden Fulya'nın gizlemeyi beceremediği sırıtışıydı.
Şikayetler okunmaya başlandı. "Bahri'nin bakkalındaki mallar kadar çakmasını Çin'de bile bulamazsınız, ayıp yani."
Bahri hemen kendini savundu "Ülen sanki Çin'e gidebilirmişsin gibi konuşma, gitsen bile gümrükten sokmazlar tanımlanamayan madde diye. Bir dakika ben kime hakaret ediyorum. İnsan bir isim yazar, kimi dövücem ülen ben?"
Zeki devam etti. "Kalbim sağda." Kağıda tekrar baktı. "Ciddi misiniz? Benden kalp ameliyatı falan mı yapmamı bekliyorsunuz?"
"Kalbinizin sağda olması nasıl bir his biliyor musunuz? Hayat adil değil!" dedi içeri o an giren Kestaneci Kamil.
Ankaralı Balıkçı Hamdi "Hadi sen devam et iyice ilginçleşti bu iş." dedi.
"Durun sanırım birisi doğru düzgün bir şikayet yazmış. Okuyorum. Bana musallat olan akıllanmaz bir sapık var kendisi beni rahatsız etmekte ismiyse... Bence bu şikayeti geçelim."
Nurcan Teyze konuştu. "Tabii sesin benimki kadar güzel değil. Ver ben devam edeyim. Merak etti herkes şu sapığı."
Nurcan Teyze'den önce Ülkü Teyze kaptı kağıdı. "İsmi Zekiymiş. Tesadüfe bak oğlum, adaşsınız." Ülkü Teyze'nin oğlunu kurtarma çabalarını kimse yemedi, daima aç olan Bahri bile.
"Kimse benim kadar mükemmel değil." Bu şikayeti Nurcan Teyze'nin yaptığı belliydi.
'Ramiz ülkede çay krizine sebep olacak.'
'Üşüdüm'
'Bana bir keresinde kahvehanede sarı çay verdiler, sorun onun çay olduğundan halen emin olamamam. Bu durumdan şikayetçiyim.'
'Ben Şikayet Kutusu'nu şikayet ediyorum. Zeki ile bir olmuyor ya.'
Ve bunlar gibi birkaç tane daha şikayet okundu. Kutudan kullanılmış mendil, soğan kabuğu ve ıslak terlik çıktı. Belli ki bazıları bu kutuyu çöp olarak kullanmıştı. Hatta ödememek için içine faturasını atan bile vardı. Ben hiç şikayet yazmamıştım. Sonuçta ben herkesin ideali mükemmel şahsiyettim. Şikayet okuma işi bittiğinde Zeki'nin moral yerlerdeydi. Yanına gittim, bu onu etkilemek için harika bir fırsattı.
"Zeki bence işini çok iyi yapıyorsun, sen olmasan mahallede kargaşa çıkardı. Sen bizim kahramanımızsın." O sırada Fulya yanımıza gelip "Kızım bi' bas git. Zeki'den de yılışık çıktın sen ya." Sinirle "Zeki git demeden gitmem, o beni istiyor." dedim. "Git." Zeki'nin sözüyle iyice sinirlendim ve Fulya'nın gülümsemesine aldırmadan arkamı dönüp yürümeye başladım. İki adım attıktan sonra durdum. Geri dönüp Zeki'yi yanağından öptüm. Ne derse desin. Ben Fulya gibi gururlu değildim. Zeki ise "Kızım bak senle ilgilenmiyorum. Azize Abla bile bana senden daha çekici geliyor." Kahvehaneden çıkan Azize Abla eliyle öpücük yapıp Zeki'ye üfledi.
Bende kuaföre döndüm. İçeride Can Erik'i görmeyi hiç beklemiyordum. "Hayırdır Erik, yine ne oldu?" Bana gülümsedi. "Ayşe, sana bir teklifim var." Can ile anlaşmaya niyetim yoktu. Ama yine de sordum. "Nasıl bir teklif?" Can "Zeki'yi elde etme şansı desem? İlgilenir misin?" Zeki mi? İşler şimdi değişmişti. "Anlat bakalım planını."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HULUSİ MAHALLESİ
HumorBurası sorunların baklavayla çözüldüğü, kendilerine gülmeyi bilen insanlarla dolu, merakın bulaşıcı olduğu, her daim samimi ve sıcak bir havaya sahip, geleneklerini yaşatan, her çeşit insanı içinde barındırmaktan çekinmeyen Hulusi Mahallesi. Ne diye...