Yarım saatten fazladır yürüyorum. Üşüdüm. Sahil kenarında yüricekseniz akşam ne olur ne olmaz yanınıza hırka alın. Evet orayı terk ettim. Ah! " Ödeştikk." Beynimde hala aynı kelime yankılanıyor. Kaşlarımı çatıp arkamı döndüm ve o barı terk etmeye koyuldum. Ama melike sağolsun tanınmıyorum en azından dediğim yerde arkamdan "Elisaa! Dur yaa abartma bu kadar çokta rezil olmadın!" Diye bağırınca bi an durdum. Ve tekrar döndüm. Ama nalet olmasın berkeyle göz göze geldim. Bana vuu adı elisa mıymış der gibi bakışı vardı.. nalet olmasın adımı bilmeseydi bari! Gizemli kız olarak kalırdım. Hof ya hof. Abimi aradım almaya gelicek o yüzden bi banka çömmeliyim. Yani oturmalıyım. Resmen içimde bi mahmut var!
"Napıyosun kızım hava buz gibi barda bekleseydin ya!"
"Yok sadece rüzgar var abartma." Yol boyu konuşmadık. Ama ona çok sıkı sarıldım baya şaşırdı. Abicimi seviyorum. Hemen anlıyor ve soru sormuyor. Terasa kilimleri serip uzandık. "Hadi başla bakalım bu sefer ki iddia neydi bu kadar berbat gözükmeni sağladığına göre baya kötüydü hı?"
"Hayır. Sorunda bu Tolga. Güzeldi." Sonra hiç konuşmadık. Ve o olayın üstünden 2 hafta geçti.. ben hala etkisinden çıkamamış gibiyim.
...
"Ne demek sakin olun ya! Farkında mısınız hafta sonundayız! Ve ben sizi pazartesiden aradım! Sizin sorununuz ne! Yapacağınız altı üstü aşçı şapkası ve bana hala hazır olmadığını söylüyorsunuz! "
"Bakın beyefendi... Tolgaydı dimi? Çok üzgünüm ama üstüne yapılan süslemeler uğraş istiyor ve sadece yarım saat sonra gerçekten hazır edicez. Lütfen oturun bi çay ısmarlayalım. Sakin olalım lütfen."
"Lan bu kaçıncı çay ısmarlıyonuz!!" ...
Abim adama söverken daha fazla dinlememeye karar verdim. Samsunda en zengin en centilmen insanlar bile böyle işte.. bir yerden sonra kadifekale çocuğuna bağlıyolar. Gerçi haklı annem olsaydı şimdiye alıp gitmiştik. Ama kadının kendi doğum gününe pastasını yaptıramazdık dimi yani.. cafe ana yola yakın bir yerlerde. Abime bir arkisi tavsiye etmişmişmiş... benim dediğim yer olsaydı ohoo şimdiye almıştıktaa çıkmıştıktaa...
Ama içerisi çok şık dizayn edilmiş. Renkli sandalyeler arkalarında beyaz kurdale ve masalar camlı ama ayak kısımları buz mavisi. İçerisi de çok güzel kokuyor. Bahar kokusu olur ya böle a101 de mi ne satılıyordu bi ara öyle bişi. Doğal ve güzel bi koku. Müzikte sadece piyano ve bikaç enstrümanın düeti... kapısı da çok hoş. Beyaz ahşap işlemeli ve tam tepesinde mavimsi bir zil.. ovv biri giri... oha!
"Selam abi" ( ve o ses. Onun burda ne işi var... abimle mi tokalaşıyo onlar! Hoop noluyo orda! Tabi abim beni çekip şee yaptığını bilse böle rahat konuşamaz onla! Oha gülümseyebiliyormuş. Saçmalama! Kendine gel kızım. Sese bak yaa... resmen sıcak börek üstündeki tereyağı gibi eriyorum...
"İşte kardeşimle geldik. Abi sana güvendim ama yani pasta bi tür.."
"Buyrun efendim. Geç kaldığımız için pasta bizden olsun olur mu? Affedilmemiz için." Ne şanssa sanki o gelince birden pastayı verip kibarlaştı pislik! Ya noluyo burda..
"Elisa kızım napıyosun sen orda gelsene.." e tabi ben şok ben burda vefat ama yine de sen bilirsin. Hem o nasıl çıkmış dışarıya.. saçları hafif yukarı kalkmış dağınıklar üstünde yine salaş bi tshirt göbeğini mi gizliyo dicem ama kollarında da.. kol değil kas mübarek. Pantolu da çok tarz beybisi beybisi... ama bu nasıl bi insan değil yaa uzaylı bu ya annesine gidip ya hayvan gibi şee yapıyonuz demek istiyorum. Evet bu satırları okuyan kızlar ağzınızı silin. O benim!
"Seni bir yerden çıkarıca.."
"Ahah! Komik çocuk seni. Yok ilk kez görüyosun. Selam bende onun kardeşi hadi abi çok bekledik ver pastayı sen şee falan yap ben eve doğru yani dolmuşa doğru şee yaparken işte... "