Multimedya da 'Toprak' var. Umarız hoşunuza gider. Güzel ve uzun bir bölüm oldu. Sevgili okuyucularımızdan en güzel destekleri bekliyoruz. İyi okumalar. :*
Bölüm şarkısı- Boy epic - dear world
------------------------------------------------
"Senin de sürtükten farkın yok. Kovuldun!"Söylediği sözler üzerine başımdan aşağı kaynar sular döküldü sandım. Elim ayağım birbirine dolandı. Ne yapacağımı bilemedim. Ne kadar şerefsiz bir insan olsada işimi kaybetmek istemiyordum. Baran'ın ihtiyaçlarını karşılamam için bu işe ihtiyacım vardı.
" Kovamazsın!"
İkizler aynı anda bağırdıkları için bir anda sıçradım.
"Size mi sorucam bal gibide kovarım."
"Onu kovarsan bizde ayrılırız sahneye çıkacak adamın kalmaz!" Noyan'ın bu lafı üzerine Furkan biraz sindi. Tabi bizim gibi bu kadar düşük fiyata çalışan kişiler bulamazdı ve buraya gelen herkes bizim şarkılarımızı seviyordu. Hepimiz bu kadar zor durumda olmasak burda bir dakika bile kalmazdık ama maalesef yapacak bir şey yoktu.
"O sürtük için işinizden mi olmak istiyosunuz yani?"
"Ona sürtük deme o bizim kardeşimiz! Onun için gerekirse canımızı bile veririz!" Anıl'ın bunu demesi beni mutlu etmişti ama tabiki bunu dışıma yansıtmadım. Furkan gözlerini devirdi ve biraz bekledi. Gözlerini bana çevirdi ve tiksinir gibi baktı. Cevap olarak ona sadece öldürücü bakışlar atmakla yetindim."Sen arkadaşlarına dua et yoksa seni kimse kovulmaktan kurtaramazdı. İşe geri alındın küçük hanım ama gözüm hep üzerinde. Bir yanlış hareketini görürsen arkadaşların bile seni kovulmaktan kurtaramaz. Şimdi defolun!"
Sinirden çatlamış duruma gelsem bile beni kovmasını göze alamazdım. Bu yüzden sesimi çıkaramadım ve kimseyi beklemeden dakikalar içerisinde üzerime gelmeye başlayan pis kokulu odayı kapısını çarparak terk ettim. Sinirden ellerimin ayaklarımın titremesine ve dişlerimi sıkmama engel olamıyordum. Malesef ki uzun süredir dişlerimi sıkmam dişlerimden başıma doğru yükselen iyice artan bir ağrıyı beraberinde getirmişti. Kendime gelmem için bir şeyler yapmak istiyordum. Bir yerlere hatta bir şeylere zarar verme dürtüsüne bir türlü engel olamıyordum. En iyisi biraz spor yapmak sinirimi atabileceğim, yumruklarımı gevşetebileceğim bir şeyler yapmaktı. Hışımla ayrıldığım bardan sonra sokakta koşar adımlarla eve ilerledim. Yürürken bile sanki ayaklarımla yeri dövüyor gibiydim. Ayağımdaki spor ve rahat ayakkabılar bile yüzeyde sert ve boğuk güçlü sesler çıkarıyordu. Ancak benim buna bile tahammülüm yoktu. Sinir kat sayım iğrenç gürültünün kulaklarımı kirletmesinden dolayı daha fazla artarken daha fazla dayanamayıp kendi çapımda büyük bir çığlık attım. Hırsla yere oturup sert hareketlerle kirlenmeye yüz tutmuş beyaz spor ayakkabıları çıkardım. Çoraplarımı da içine sokup ayakkabıyı elime alarak yürümeye başladım. Sokakta aynı hızda yürümeye devam ederken ayağıma batan taşlar ve camların verdiği fiziksel acıdan çok içimde kopan fırtınalar vardı. Kendime içten içe kızıyordum. İnsanlara kızıyordum. Beni bu hallere düşürdükleri için, neredeyse kontrolsüz bir sinir hastası haline getirdikleri için çok kızıyordum. Beni, bizi böyle çaresiz bıraktıkları için onlardan neferet ediyordum.
Yolda hızım yavaşlarken ayaklarımdaki acıda gittikçe artıyordu. Onlara zarar veriyordum ama pekte umursadığım söylenemezdi. Başım yerde yürürken büyük bir cüsseye çarptım ve yeri boyladım. Vücuduma yayılan fiziksel acı katlanırken belki de bugünün tüm acısını dışıma vuracak şekilde güçlü bir çığlık attım. Ama bu çığlık bedenimdeki acıdan değildi. Daha çok ruhumda biriktirdiklerimi kusmak istercesine atılan bir çığlıktı.
![](https://img.wattpad.com/cover/41797644-288-k800232.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIĞIN FISILTISI #Wattys2016
Novela JuvenilKaranlık, herşeyi fısıldar ruhuna insanın. Acıları hatırlatır, hataları yüze vurur, bazense kırgınlıkları yaşatır içinde. Korkar ve kaçmak istersin. İçinden atmak hiç duymamak istersin o fısıltıları. Çünkü insanın canını yakar. Ama insan öyle bir v...