1.BÖLÜM

317 28 7
                                    

Tüm zorluklara karşı getirildik bu dünyaya. Önceden belirlenmiş yaşamımıza tümüyle uyum sağlayabilmek için, karşımıza çıkan kötülüklere karşı adım attık hayata. Ne olursa olsun ayakta durmaya çalıştık. Peki hayatlarımız bize bağışlanırken yaşayacakları mız bize soruldu mu? Hayatın bize oynayacağı oyunlara karşı durabileceğimiz düşünüldümü? Ben yapmadıklarımla sınanırken başkalarının yaşadığı muhteşem hayatların varoluşu adaletsizlik değil mi? Peki ben neden tüm bunlara katlanmak zorundayım. Hiçbir suçum yokken hayatın imtihanlarıyla karşı karşıya kalmak zorundayım. Omzumdaki yükler yetmezmiş gibi ağır hatalarla suçlandım. Haketmediğim bir yaşamın içine atıldım. Karanlığın içinde kaybolmaya başladım. Yanımda değer verdiğim tek tük insanlar olmasa yaşamak için bir sebebim olmayacaktı. Minik hasta kardeşim için rezil yaşama katlanmak zorundayım. Onun masumluğunu ve hayatını koruyabilmek için çabalamaya devam ediyorum. Her daim maddi manevi yanımda olan arkadaşlarım için hayata sıkıca bağlandım. Yani gerektiği için yaşıyor sadece. Bu dopdolu olan sokakta bile yapayalnız hissediyorum kendimi. Bana çok yabancı geliyor herkes. Nasıl gülüyorlar diye merak etmiyor değilim. En son ne zaman güldüğümü hatırlamıyorum bile. Bazen merak ediyorum kardeşim bile beni güldüremezken beni güldürebilecek birisi çıkacakmı karşıma diye. Hayat bana gülücek mi sonunda?

Düşüncelerimle boğuşurken bara gelmiştim. Bir nevi ikinci evim gbiydi burası benim. Şarkılarımı söylediğim, mekanı ve sahneyi arkadaşlarımla paylaştığım yerdi. Her akşam duygularımı döktüğüm yerdi. Farklı insanlar gördüğüm, değişik yaşamlar gözlemlediğim yerdi. İnsanlar kafa dağıtmak için kullanırlardı burayı. Her türden insan gelirdi. Sorunlu bir bar değildi. Kavga gürültü pek yaşanmazdı. Sadece eğlence için kullanılan bir mekandı. Emeğimi kazandığım yerdi burası.

İçeri girdiğimde yoğun ter ve içki kokularının karışımı sıcak havayla yüzüme çarptı. Kapüşonlumu çıkarıp sahnenin arkasına ilerledim. Bir süre tanıdık yüzler aradım. Garsonlar dışında pek tanıdık kişiler göremedim. Sahnenin arkasına geçince bizimkiler her zamanki masasında oturuyorlardı. Belliki yine beni bekliyorlardı. Onları bazen bekletmek zorunda kalırdım çünkü küçük kardeşimi uyutmak hep zamanımı alırdı. İnatla elimi tutar ve beni bırakmamakta direnirdi. Ama sonunda yorgun düşünce kendini uykunun kollarına bırakırdı. Bende onu evde yalnız bırakma taraftarı değildim. Sonuçta daha çok küçüktü ve hastaydı. Ama para kazanabilmek ve onu geçindirebilmek için yapmak zorundaydım.

Masamıza gidip her zamanki köşeme yayıldım. Suratı asık bir Anıl ve sinirli bir Noyan beni bekliyordu. İkizlerin hali yerinde gibiydi. Onlar genellikle umursamazlardı. Küçük durumları büyütmedikleri için onlara her zaman minnettardım. Küçüklüklerinden beri çok kötü şeyler yaşamış olmalarına rağmen her daim mutlu gözükürlerdi. Belkide onları en güçlü yapan özellikleri buydu.

"Nerdesin kızım ya! Furkan ayısı gene azarladı." dedi Anıl.

"Baran sorun çıkardı." dedim. Baran'dan bahsedince Anıl'ın sinirli hali tamamen kaybolmuştu. Aksine sevimli bir hal almıştı. Anıl'ın Baran'a olan sevgisi çok başkaydı. Onu kendi kardeşi gibi görür ve kollardı. Ayrıca Baran'ın hastalığı yüzünden ona daha iyi davranmaya çalışıyordu. Onu üzebilecek her davranıştan kaçınıyordu. Bana ve ona gözü gibi bakıyordu. Daha onu ilk gördüğüm an bizi o haydutların elinden kurtarmasıyla anlamıştım ona güvenebileceğimi.

'Soğuktan çatlayan ellerimle daha sıkı sardım onu. Küçücük bedeni buz kesen havada titriyordu. Sarıldım. Biraz olsun ısıtabilmek için sıkıca sarıldım ona. Lanet olası karanlık sokağın en ücra kuytularında soğuk zeminde yatan bedeni çökmüş gibiydi. Üzerindeki incecik parçaya sığınmaya çalışıyordu. Ben üşümemek için direniyordum. Kapanmak için çırpınan gözlerimle başa çıkmaya çalışıyordum. Uyuyamazdım. Çünkü eğer gözlerimi kapatırsam bir daha açmak istemeyecektim. Artık fiziksel ve zihinsel olarak yaşadığım acıya katlanacak gücüm yoktu. Ama uyuyamazdım. Canımdan değerli kardeşimi korumalıydım. Onun hastalıklı bedenini sanki mümkünmüş gibi daha çok sardım ve sahiplendim. Duvara iyice yaklaşıp yaslandım ve Baran'ı kucakladım. Kollarımın arasında büzüştü. Yüzümü küçük başına yasladım. Bir süre sessizliği dinledim. Sokağı, rüzgarın acı bağırışlarını dinledim. Sokaktaki yaşanmışlıkları göz önünde bulundurup vakit geçirmeye çalıştım. Yüzüme vuran bir kaç santim ışıkta gölgelenince başımı kaldırıp karanlık silüete baktım. Yüzünü seçemediğim iki beden karşımızdaydı. Bir süre sessizce başımda dikildiler. İçlerinden biri bana doğru yaklaşmaya başlayınca arkamdaki duvara iyice yapıştım. İri bedenlerinden anlaşılan adamların bize zarar vermesimden korkuyordum. Soğuktan uyuşmaya başlayan bedenimle karşılık bile veremezdim. Kendim dahil küçük kardeşimi onlardan koruyamazdım. Bana yaklaşan adam ayağını yere vurdu ve sert sesiyle adeta gürledi.

KARANLIĞIN FISILTISI #Wattys2016Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin