Boş boş oturmayı bırakıp yatağımdan kalkarak çalışma masama doğru ilerledim. Belki de onu son kullanışım olacaktı. Okula gitmeyeceğime göre bu masayı da kesinlikle satarlardı.
Çekmeceden kağıt ve resim kalemlerimi aldıktan sonra yavaşça sandalyeye oturdum. Uzun bir aradan sonra tekrar kalemlerime kavuşmuştum. Bunu yapmak beni rahatlatıyordu ve yapmama izin verilen kısıtlı şeylerden biriydi. Yine de yorulduğumda bırakmak zorundaydım.
Ne çizeceğimi düşünürken üst raftaki çerçeveleri fark ettim. Her birinde bir anım vardı. Sınıftaki birkaç pozumuz beni o günlere götürmüştü. Onları ne kadar özleyeceğimi şimdiden tahmin edebiliyordum.
Fotoğrafları teker teker alıp kağıdın yanına koyduktan sonra kalemi elime alarak Selin ile karne gününde çekildiğimiz fotoğrafa baktım. O zamanlar şimdikinden daha gür, sağlıklı ve upuzun saçlarım vardı. İkimiz de kameraya içten bir gülümsemeyle bakmıştık.
Selin her ne kadar benim en yakın arkadaşım olsa da kanser olduğumu öğrendikten sonra beni bir daha aramamıştı. Yolda karşılaştığımızda kafasını çeviriyor, beni daha önce hiç tanımamış gibi davranıyordu. Bunu düşünmemeye çalışsam da onunla yıllardır süregelen bir arkadaşlığımız vardı ve beni bu şekilde yüz üstü bırakması hiç dostça değildi. Ayrıca bunu neden yaptığını da anlayabilmiş değildim. İçinde bulunduğum hastalık sadece bana zarar veriyordu. Ona bulaşmazdı.
Kalemimi oynatarak resmi çizmeye kendimden başladım. Her bir çizgiye dikkat ederek çiziyordum. Resim çizerken kafamın içindekiler bir süreliğine susuyor, bana rahat verebiliyorlardı.
''İçeri gelebilir miyim?''
Annemin sesini duyduğumda kafamı kapıya doğru çevirdim. Gelmesini kastederek başımı salladıktan sonra önceden açmış olduğu kapıyı daha fazla aralayarak içeri girip yanıma geldi.
''Duru, iyi misin kızım?'' dediğinde gülümsedim.
''İyi olmamak için bir sebebim mi var?''
Evet, iyi olmamak için bir sebebim yokmuş gibi görünüyordu ama bakışlarımdan her şeyin ters gittiğini anlamalıydı.
''Bize biraz kırıldığından şüpheleniyoruz.''
''Şüphenizde haklısınız.'' dedikten sonra nefesimi sesli bir şekilde dışarı vererek bıraktığım kalemi tekrar elime aldım. Çizgilerime özenle devam ettiğim sırada annem,
''Senin için en iyisi bu, kızım.'' dedi. Yavaşça kalemi elimden bıraktıktan sonra tekrar anneme döndüm.
''Benim için neyin en iyisi olduğuna neden sadece siz karar veriyorsunuz? Bana da sormanız gerekirdi.'' dediğimde sinirlenmiştim. Haklı olduğumu düşünüyordum çünkü benim hayatımla ilgili bir konuydu ve bana söz hakkı tanınmamıştı.
''Senin için doğru kararı verdik.''
''Benim için doğru kararı ben vermeliydim, anne.''
Annem kollarını göğsünde birleştirerek bana baktığında gözlerimi kaçırarak önümdeki çizgilere baktım. Bir süre sessizlik olduktan sonra tekrar anneme döndüm.
''Ben okumak istiyorum, anne. Evde boş boş oturup evlenmeyi veya ölmeyi beklemek istemiyorum. Tamam, belki yaşıtlarım gibi dışarı çıkıp gezemeyeceğim ama sen yapabildiğim şeyleri de elimden alıyorsun. Olur da ölmezsem bir iş sahibi olup ekonomik özgürlüğümü elime almak istiyorum. Beni bu özgürlüğümden mahrum bırakamazsınız.'' dediğimde annem kaşlarını çattı.
''Peki okula nasıl gideceksin Duru? Ya nöbetlerin tekrar ederse? Ya hiç beklemediğin bir anda direncini kaybedip olduğun yere yığılırsan?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalemimde Saklı Çocuk
Teen FictionKanserli, haddinden fazla sivilceli, gözlüklü ve şanssız bir kızın tekiydim ben. Ölsem kimsenin umrunda olmazdı. Zaten sürekli bu tehlikeyle yaşıyordum. Duru bir kanser hastasıdır ve hastalığı dolayısıyla diğer yaşıtları gibi yaşayamıyordur. Yapabi...