Kapı çalmaya başladığı sırada sabah uykumdan uyandım. Herhalde Selim gelmişti. Yataktan kalkarak içeri pat diye girip beni pijamalarımla görmesini engellemek için kapıyı kilitledim. Üstümü değiştirdikten sonra kapının kilidini açarak Selim'i beklemeye başladım.
Selim büyük amcamın oğluydu. Üniversiteyi bitirmek için Almanya'ya gitmiş, orada bir iş bulup çalışmaya başlamıştı. Deli dolu ve parayı gözü görmeyen biriydi. Savurgan değildi ama her zaman Dünya'ya bir kere geldiğimizi söyler, gücümüzün yettiği her şeyi yaşamamız gerektiğini desteklerdi. Bu yüzden bir yandan okuyup bir yandan da gezmişti.
''Ben geldim!''
Selim kapıyı açtıktan sonra içeri girdi.
''Hoşgeldin.'' dedikten sonra yerimden yavaşça kalkarak ona sarıldım. Onu en son ne zaman gördüğümü hatırlamıyordum.
''Gel, oturalım.'' diyerek elimden tuttu ve annemlerin yanına gittik. Annem, babam ve Derin bizi görünce gülümsedi. Oturduktan sonra annem yiyecek içecek servisi yaptı. Selim'in gözü sürekli üzerimdeydi. Hastalığımın belirtilerini incelemek ister gibiydi.
''Duru, nasılsın?'' dediğinde kafamı kaldırarak ona baktım.
''İyi sayılırım. Ara sıra vücuduma saplanan ağrıları saymazsak.''
Selim elindeki fincanı masaya bıraktıktan sonra bana daha dikkatli baktı. Ardından annem ve babama dönerek,
''Biz Duru ile biraz dışarı çıkabilir miyiz? Merak etmeyin fazla yorulmaz. Sadece bir yerde oturup bir şeyler yeriz.''
Babam anneme baktıktan sonra Selim'e dönerek,
''Pekala, çıkın bakalım.'' dedi ve önüne baktı.
''Ben üstümü değiştirip geleyim.'' deyip oturduğum yerden kalkarak odama gittim. Dolabımdan bir kot pantolon ve gömlek çıkardıktan sonra giyindim. Selim ile dışarı çıkmak nasıl bir fikirdi bilmiyordum ama benim umrumda olacağı bile belli değildi. Dalgın dalgın sadece tek bir noktaya bakmaktan korkuyordum.
Salona gidip gidebileceğimizi söyledikten sonra Selim ile aşağı indik. Arabanın kapısını açarak beni ön koltuğa oturtup kemerimi bağladı.
''Hastalığın başına çok dert açıyor mu?'' dediğinde şaşırmıştım. Bunu sormasını beklemiyordum. Başımı öne eğerek derin bir iç çektim.
''Dert açmıyor ama yapmak istediğim bazı şeyleri engelliyor.''
''Ne gibi?''
''Okula gitmek gibi.''
Selim sessizce gözlerini baktığı yerden ayırmayarak kaşlarını kaldırdı. Onun gibi çalışkan biri için oldukça üzücü bir şey olurdu.
''Peki eğitimini nasıl devam ettireceksin?''
Sessiz kaldım. Söyleyecek bir araba lafım olmasına rağmen sustum. Selim'in bana acımasını istemiyordum. Kimsenin bana acımasını istemiyordum. Ben acınacak biri değildim.
''Sanırım devam ettiremeyeceğim.''
''Neden?''
Bu konuyu fazla incelemesini istemesem de birine anlatmak ve içimdekileri dökmek iyi gelebilirdi. Selim'e de güvenebileceğimi biliyordum. En azından öyle olmasını istiyordum.
''Ben eve bir öğretmen geleceğini düşünmüştüm fakat babam işten ayrılmış. Derin'in de okul masrafları var ve bir öğretmene ayıracak paramız yokmuş.''
Selim arabayı durdurup anahtarı eline alarak kendi kemerini açtıktan sonra benim kemerimi açtı. Uzanarak kapımı açtıktan sonra aşağı inerek beni de indirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kalemimde Saklı Çocuk
Teen FictionKanserli, haddinden fazla sivilceli, gözlüklü ve şanssız bir kızın tekiydim ben. Ölsem kimsenin umrunda olmazdı. Zaten sürekli bu tehlikeyle yaşıyordum. Duru bir kanser hastasıdır ve hastalığı dolayısıyla diğer yaşıtları gibi yaşayamıyordur. Yapabi...