Bölüm 13

95 12 6
                                    

''Sonunda gözlerini açabildin!''

Sesin kimden geldiğini anlayabilmek için kafamı yukarı kaldırdığımda, kollarını göğsünde kavuşturmuş ve patlamak üzere olduğunu açıkça belli eden bir Doruk'la karşılaştım. Kaşlarını hafifçe çatmıştı.

''Uykun hayatımda gördüğüm en ağır uyku!'' dedikten sonra kollarını çözdü. Yatağımda doğrularak gözlerimi ovuşturduktan sonra suratına anlamsızca baktım. Uyandığım ilk an benimle iletişime geçilmemesi gerektiğini nereden bilecekti?

''Ne bekliyorsun, kalksana!'' Doruk'un kulaklarımı tırmalayan sesiyle hopladığımda istemsizce oturduğum yerden kalktım. Ya hiç konuşmazdım ya da konuşursam saçmalardım ilk uyandığımda. En iyisi yanımda olmamaktı.

Doruk'u geçerek banyoya doğru ilerledim. Yüzümü yıkadıktan sonra havluyla kuruladım ve tekrar odama geçtim. Doruk hala bıraktığım yerde duruyordu. Pozisyonunda da tek bir değişiklik yoktu. Sadece bana rahatsız edici bakışlar atıyordu. Daha çok, ne kadar gıcık olduğumu söylemek ister gibiydi. Veya ne kadar sinir bozucu olduğumu.

''Kahvaltıya gelecek misin?'' diye sessizliği bozduğunda irkildim. gözlerimi kırpıştırarak kendime gelmeye çalıştıktan sonra kafamı aşağı yukarı salladım. Doruk bana bakmayı kestikten sonra yanımdan geçerek odamdan çıktı. Birkaç saniye daha sadece önüme baktıktan sonra Doruk'un arkasından kapıyı kapattım. Üstümü değiştirip yatağımı düzelttim ve koridorda yalpalayarak yürüdüm. Mutfağın kapısını açtıktan sonra masaya gözüm takıldı.

Bir anne edasıyla hazırlamış olduğu kahvaltıyı bana gururla sunan Doruk'a gülümsedim. Gerçekten görünüş olarak başarılı görünüyordu.

''Sonunda uyandın Duru.'' dediğinde gözlerimi devirdim. Güne böyle mi başlanır?

''Sana da günaydın Doruk.'' dedikten sonra gülümseyerek gözlerimi ondan ayırmayıp masaya oturdum. Doruk'un gelmesini beklemeyip bir parça ekmek kestim ve sucuklu yumurtaya batırdım. Ve ekmeği ağzıma atmamla dışarıya püskürtmem bir oldu.

''Duru?'' Öğürerek yerimden kalkıp bir bardak su içtikten sonra yüzümü ekşittim. Az önce ağzıma gelen tat bende kusma isteği uyandırmıştı. Yüzümü ekşitip elimi ağzıma kapatarak banyoya koşmaya başladım. Neyse ki banyoya giderken kusma isteğim yok olmuştu ve ben de yarı yolda mutfağa geri döndüm.

Kapı sinirle açarak Doruk'un karşısına dikildiğimde yüzündeki komik ifade yüzünden tüm nefretin uçup gitti. Gülme isteğimi bastırarak tekrar gözlerimi onun gözlerine diktim.

''Sen bu yumurtayı neyle yaptın?'' dedikten sonra az önceki tadı hatırlayarak elimi karnıma götürüp yüzümü ekşittim. Doruk kaşlarını kaldırarak savunmaya geçti,

''Normal sucuklu yumurta malzemeleriyle.'' Zannetmiyorum Doruk. Eğer öyle olsaydı şuanda yumurtayı ağzımdan salyalar akarak yiyor olurdum.

''Emin misin?''

''Evet. Neden böyle oldun anlamadım.'' dediğinde gözlerimi kaçırarak sol tarafına yürüyüp tezgahın önünde geçerken gözüm beyaz şeker kavanozuna çarptı. Evet, tabii ya. Tuz yerine şeker kattı yumurtaya bizim saf.

Arkamı dönerek uzun bir süre kahkaha attım.

''Sen yumurtaya bundan mı kattın?'' dedikten sonra elimle kavanozu işaret ettim. Doruk önce bana sonra kavanoza bir bakış attıktan sonra vücudunu bana çevirdi. Ciddi bir şekilde,

''Evet.'' dediğinde bir kez daha kahkahayı bastım. Karnımı tutarak gülmeye başladığımda Doruk bana doğru ilerledi ve kavanozu eline aldı. Hala anlamamıştı. Yere çömelerek kafamı kaldırıp dişlerimin arasından,

Kalemimde Saklı ÇocukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin