Elindeki ders programını katlayarak cüppesinin cebine koyan Tom, yılın ilk dersinin Profesör Slughorn'un olmasından memnundu. Horace Slughorn şimdiki dönemin en iyi iksir öğretmenlerinden biriydi, ayrıca Tom'un gelecekte herkese yararlı olabilecek zeki bir öğrenci olduğunu düşünüyordu. Aslında sadece Profesör Slughorn değil, Biçim Değiştirme derslerine giren Profesör Dumbledore dışında neredeyse tüm eğitim görevlilerinin ve öğrencilerin düşünceleri bu doğrultudaydı. Albus Dumbledore, Tom'u yetimhaneden almaya geldiğinde, o dönemlerde müdürlük yapan ve Wool's Yetimhanesi'nin mülk sahibi olan Bayan Cole ile bir konuşma yapmıştı. Ve Tom, bu konuşmaya kulak misafiri olmuştu. Dumbledore onun hakkında bilgi almak isteyince, Bayan Cole büyücülük yeteneklerinden bihaber olan ve annesinin sirkte çalıştığına inandırılarak büyüyen çocuğun gerçekleştirdiği her olayı anlatmıştı. Tom'un çeşitli hırsızlıklar yaptığını, Billy Stubbs adlı zavallı bir çocuğun tavşanını kirişe asarak öldürdüğünü, ve Dennis Bishop ile Amy Benson adında iki çocuğu gezi sırasında mağaraya çekerek korkuttuğunu söylemişti.
Bu tatsız anılar Tom'un zihnini işgal ettiğinde, pis denilebilecek bir şekilde sırıtmaya başladı. Zavallı Billy tavşanını kanlar içinde görünce bayılmış ve günlerce ağlamıştı. Amy ve Dennis ise büyük bir travma yaşamış, sonsuza dek konuşamayacak hale gelmişlerdi.
Tom Marvolo Riddle, insanları korkutmayı ve üzerlerinde hayatları boyunca kurtulamayacakları etkiler bırakmayı seviyordu.
Büyük ve uzun kitaplığı incelerken daldığı düşüncelerden kurtularak, başının hemen üzerindeki tozlu bir rafa doğru elini uzattı ve Karanlık Sanatlar hakkında bir kitap aldıktan sonra, oyalanmadan Slytherin ortak salonuna gitmek için kütüphaneden çıktı. Yarın dersler resmi olarak başlıyordu, öğretmenlerin vereceği yüklü ödevlerden önce kendi ilgi alanlarına yönelmek istiyordu. Bu yüzden, bugün için tek planı ortak salondaki rahat koltuklardan birine gömülerek kendine yeni bilgiler kazandırmaktı. Uzun koridorda elinde tuttuğu kitapla birlikte yürürken, omzuna dokunan bir elin varlığını hissetti, ve arkasındaki kişinin elini çekmesine fırsat vermeden hızlı hareketlerle bedenini kavradığı gibi duvara fırlattı. Kemiklerini kırarcasına sıkıca tutarak duvara fırlattığı kişinin genelde çevresinde gezinen arkadaşlarından Rosier olduğunu fark ettiği anda, koridorun başında Profesör Dumbledore göründü. Hızlı adımlarla yanlarına yaklaştığında, sakin hareketlerle duvarın dibine çöken Rosier'ı ayağa kaldırdı ve şüphe dolu gözlerini Tom'un üzerine dikti.
"Riddle, bir açıklama yapacak mısın?"
"Profesör," diye tısladı Tom dişlerinin arasından. "Rosier olduğunu bilmiyordum, aniden sırtıma dokununca zarar vereceğini sandım ve kendimi koruma gereği hissettim."
Dumbledore'un keskin bakışları daha da sertleştiğinde, Tom onun sinir bozucu bir budala olduğunu düşündü. Konuşmak için yeniden ağzını aralayacağı sırada, sağ eliyle karnını tutan Rosier lafa girdi.
"Tom haklı," dedi sanki boğazını sıkan güçlü bir el varmış gibi. "Tamamen benim hatam. Sessizce ona yaklaşmamalıydım."
Dumbledore'un gözleri Rosier'a kaydığında, sertliğin ele geçirdiği bakışlarının arkasında yatan bir şefkat gördü Tom. Dumbledore kendisine asla böyle bakmamıştı. Kendisi dışında her öğrenciye şefkatle yaklaşırdı, durumları veya statüsü ne olursa olsun. Yarım ay şeklindeki gözlüklerini düzeltirken, "Pekâlâ, doğru ortak salonunuza," dedi ve onlardan ters yöne, Gryffindor kulesine doğru yöneldi. Dumbledore gözden kaybolduğunda, Tom Rosier'a kısa bir bakış attı. Özür dilemeyecekti, çünkü bundan nefret ediyordu. Sonunda uygun kelimeleri bularak, umursamaz bir tavır içerisinde "İyi misin?" dedi ve karşılığında Rosier sağlam bir kahkaha attı. "Kaburga kemiklerim birbirine girmiş gibi hissettim, Tom, bu kadar güçlü olduğunu bilmiyordum."