Sırlar Odası'nın açılmasının üzerinden iki gün geçmiş, okulda sürekli yayılan panik dalgası artık durdurulamaz bir hale gelmişti. Birçok kişi öldürülmüştü, Basilisk'in son kurbanı ise Olive Hornby gözlüğüyle alay ettiği için tuvalete saklanan Myrtle Warren olmuştu. Hogwarts'ta en rahat ve en endişesiz bina Slytherin'di, binanın neredeyse tamamını safkanlar oluşturuyordu ve yapılan saldırılar sadece bulanıklara karşıydı.
Tom'un endişelenmesini sağlayan tek şey, yapılan saldırılardan dolayı Sihir Bakanlığı'nın Hogwarts'ı kapatmaktan söz ediyor olduğuna dair ortalıkta dolaşan söylentiydi. Bunun yüzünden odayı yeniden kapatmıştı, fakat herkes hâlâ ortamın güvenli olmadığını sanıyordu. Artık kalabalık öğrencilerin yerini, boş koridorun duvarlarında yankılanan anonslar dolduruyordu. Yine öğrencilere yönelik bir güvenlik anonsu yapıldığı sırada, yatakhanede kalmayı önemsemeyen Tom Marvolo Riddle, sakin bir şekilde Slytherin Ortak Salonu'nda sohbet eden arkadaşlarıyla oturduğu sırada dördüncü sınıf bir Slytherin öğrencisi yanına gelip "Profesör Dippet seni çağırıyor," deyince oturduğu koltuktan kalktı ve müdürün odasına doğru yola koyuldu. Ne için çağırdığını az çok tahmin edebiliyordu, tatilde Hogwars'ta kalması için ona yazdığı mektup hakkında konuşacağı çok bariz ortadaydı. Sakin adımlarla Dippet'ın odasının önüne vardığında, kapıyı çaldı ve içeri geçti. Suratına merak ve endişe barındıran sahte bir maske taktıktan sonra, konuşmaya başladı.
"Beni görmek mi istediniz, Profesör Dippet?"
"Otur," dedi yüzüne her zamanki sıradan ifadesini yerleştirmiş olan Dippet. "Az önce, bana göndermiş olduğun mektubu okuyordum."
"Ah," dedi Riddle. Oturdu, ellerini sıkı sıkı birbirine kavuşturdu.
"Sevgili oğlum," dedi Dippet şefkatle. "Yazın senin okulda kalmana izin veremem. Tatilde eve gitmek istersin tabii, değil mi?"
Tom hemen, "Hayır," dedi. "Hogwarts'ta kalmayı tercih ederim, oraya... o şeye... dönmektense..."
Dippet merakla, "Sanırım tatillerde bir Muggle yetimhanesinde kalıyorsun, değil mi?" diye sordu.
"Evet, efendim," dedi Riddle, biraz kızararak.
"Muggle ana babadan mısın?"
"Yarım kan, efendim," dedi Riddle. "Muggle baba, cadı anne."
"Ve annenle babanın ikisi de..."
"Annem ben doğduktan kısa süre sonra ölmüş, efendim. Ancak benim adımı koyacak kadar yaşadığını söylediler yetimhanede: Tom, babamın adı diye, Marvolo da büyükbabamın."
Dippet halden anlar bir şekilde dilini şaklattı.
"Mesele şu ki, Tom," diye içini çekti, "senin için özel düzenlemeler yapılabilirdi, ama şimdiki durumda..."
"Yani bu saldırılardan sonra mı demek istiyorsunuz?" diye sordu Riddle.
Müdür bir kez daha iç çekerek, "Tam da onu demek istiyorum," dedi. "Sevgili oğlum, sömestr sona erince senin şatoda kalmana izin vermemin ne kadar aptalca olduğunu anlamalısın. Hele son trajedinin ışığında... o zavallı kızcağızın ölümü... Yetimhanende çok daha güvende olursun. Aslında Sihir Bakanlığı şu sıralarda okulu kapatmaktan söz ediyor. Bütün bu nahoş olayların kaynağını saptamada bir adım atmış değiliz."
Tom gözlerini büyütmüştü, "Efendim - ya o kişi yakalanırsa... Her şey sona ererse..."
"Ne demek istiyorsun?" diye sordu Dippet, sesinde bir ciklemeyle, iskemlesinde doğrularak. "Riddle, bu saldırılar konusunda bir şey bildiğini mi ima ediyorsun?"
Tom hemen, "Hayır, efendim," dedi. Dippet biraz hayal kırıklığına uğramış görünerek gene geriye yaslandı.
"Gidebilirsin, Tom..."
Dippet'ın lafı üzerine Riddle iskemlesinden kaydı ve sert adımlarla odadan dışarı çıktı. Aceleyle döne döne inen hareketli merdivenleri indi, karanlıklaşan koridordaki çirkin hayvanın yanında merdiveni terk etti. Yürümeye devam ederken, aniden aklına gelen bir fikirle duraksadı; dudağını ısırmış, alnını kırıştırmıştı. Suçu Rubeus Hagrid'e atacaktı. Herkese, canavarlara ve çeşitli yaratıklara ilgi duyan bu yarı devin, gizlice baktığı devasa örümceği insanların üzerine saldığını söyleyecekti. Hogwarts'ın kapanmasını istemiyordu, ve okulun kapanmaması için de suçlunun bulunması gerekiyordu. Yeniden hızla yürümeye başladığında, Giriş Salonu'na varana kadar kimseyi görmemişti. Ta ki, kumral saçlarını serbest bırakmış, uzun boylu bir büyücünün mermer merdivenden kendisine seslendiğini fark edene kadar.
"Bu geç saatlerde niye buralarda dolaşıyorsun, Tom?"
Riddle içinden lanetler okuyarak, "Müdürü görmem gerekti," dedi.
Dumbledore, Tom'a insanın içine işleyen bakışlarla bakarak, "Eh, hadi, yatağa koş bakalım," dedi. "Bugünlerde koridorlarda dolaşmamak en iyisi. Biliyorsun..."
Derin derin içini çekti, Tom'a iyi geceler diledi ve gitti. Tom sabırsızlıkla onun gözden uzaklaşmasını bekledi, ve sonra, hızla taş basamaklardan aşağı, zindanlara indi. Meşaleler doğru dürüst yakılmamıştı, Tom, Slughorn'la İksir dersi yaptıkları zindanın kapısını iyice itti. Orada dikilip Hagrid'in gelmesini bekleyecekti.
Çok geçmeden birisi geçitte ses çıkarmadan gidiyordu. Her kimse, Tom, onun saklandığı zindanın yanından geçtiğini duydu. Gölge gibi sessiz bir şekilde ilerlerken, kapıdan dışarı süzüldü ve onu takip etmeye başladı. Tom, yaklaşık beş dakika kadar sessizce ayak seslerini izledi. Artık duyulan tek şey gıcırdayarak açılan bir kapının ve Hagrid'in boğuk fısıltısının sesiydi.
"Gel hadi... seni buradan çıkarmamız gerek... gel bakayım... kutuya..."
Tom aniden köşeyi döndü. Açık bir kapının önünde, yanında çok büyük bir kutuyla çömelmiş dev gibi çocuğun silüetine bakarak, sesindeki hafif alay tınısı ve sertlikle konuşmaya başladı.
"İyi akşamlar, Rubeus."
Hagrid aceleyle kapıyı çarpıp kapattı ve ayağa kalktı, "Burada n'apıyorsun, Tom?"
Tom biraz daha yaklaşarak, "Her şey bitti," dedi. "Seni ele vermek zorundayım, Rubeus. Saldırılar durmazsa Hogwarts'ı kapatmaktan söz ediyorlar."
"Sen ne diy..."
Hagrid'in konuşmasına fırsat vermeden ardı ardına sıralıyordu cümlelerini, "Kimseyi öldürmeye niyetin olduğunu sanmıyorum. Ama canavarlardan iyi ev hayvanı olmaz. Sanırım bacakları açılsın diye çıkardın ama..."
Hagrid geri geri kapalı kapıya doğru giderek, "O kimseyi öldürmedi, asla!" dedi. Arkasından garip hırıltı sesleri geliyordu.
Artık iyice yanına yaklaşan Tom, "Hadi, Rubeus," dedi. "Ölen kızın annesiyle babası yarın buraya gelecek. Hogwarts'ın hiç değilse onları, kızlarını öldürenin imha edildiği konusunda temin etmesi lazım..."
İriyarı çocuk, "O değildi!" diye kükredi, sesi karanlık geçitte yankılanıyordu. "O yapmaz! Asla yapmaz!"
Tom sakince asasını çıkararak, "Kenara çekil," dedi. Asanın büyüsü, koridoru birden alevli bir ışıkla aydınlattı. Hagrid'in arkasındaki kapı öyle bir güçle açıldı ki, onu karşıdaki duvara çarptı. Ve içerden, uzun, acı bir çığlık attıran bir şey çıktı.
Muazzam, alçak, kıllı bir beden ve bir kara bacaklar karmaşası; birçok gözün pırıltısı ve bir çift ustura gibi keskin kıskaç - Tom yeniden asasını kaldırdı, ama çok geç kalmıştı. O şey onu çarpıp düşürdü ve koridordan aşağı son hızla uzaklaştı. Tom zorlukla ayağa kalktı, arkasından baktı, asasını kaldırdı, ama o devasa çocuk Tom'un üzerine atladı, asasını aldı ve, "Hayır!" diye bağırarak Tom'u yeniden yere yapıştırdı.
![](https://img.wattpad.com/cover/47476604-288-k440865.jpg)