Multimedya Adrian Castelain.
Merhaba arkadaşlar, yeni bölüm biraz gecikti farkındayım fakat bu sene sınava hazırlandığım için her gün bölüm koyma gibi bir şansım olmuyor ne yazık ki.
Size yeni bir haberle geldim, bu seri iki kitaplık olacak. İkinci kitapta ki karakterler başka olacak, zaman olarak savaştan sonrası anlatılacak. Daha fazla spoi verirsem final belli oluyor o yüzden burada bırakıyorum.
Bu arada ulaşım için;
tumblr;goddessofredwine .
-
Bedenim yumuşak bir yüzeye yaslıydı, zorlanarak göz kapaklarımı açtım. Odama geri dönmüştüm, doğru ya Adrian Castelain hiç bir kızla yatmazdı. Beni odama bırakmasına şaşırmamıştım fakat söylediği son cümleler içimde ki tüm ölü umutları canlandırmıştı. Yine de Adrian'a güven olmazdı, söyledikleriyle yaptıkları fazlasıyla çelişen bir insandı. Güçlükle yataktan kalkıp, banyoya gittim. Yüzümü soğuk suyla yıkadıktan sonra odadan dışarıya çıktım.
''Astrid, Adrian burada değil.''dedi Francis.
''Nerede peki?''
''Bar bölümünde.''dediğinde onu kafamla onayladım. Asansöre bindikten sonra bar bölümüne geldim. Burada ki kızların aksine, kalçalarımı dahi kapatmayan bir elbisem yoktu. Bara kot pantolonla gelmiştim, belki de bu yüzden tüm bakışları üzerimde topluyordum. Sigara dumanının sis tabakası gibi yayıldığı, içki kokusunun hakim olduğu bardan bir an önce çıkmak istiyordum. Adrian'ı gördüğüm anda boğazımın görülmez eller tarafından kavrandığını hissettim. Sorun sadece Adrian'ı görmüş olmam değildi, sorun kucağında ki kızla birlikte görmüş olmamdı. Adrian Castelain, her zaman yaptığı gibi umutlarıma tutunmaları için elini uzatmış daha sonra onları kendi elleriyle parçalamıştı. Sert bir şekilde yutkunduktan sonra gözyaşlarımı, geri yolladım. Kararlı adımlarla Adrian'ın yanına gidip, karşısında ki koltuğa oturdum.
Adrian, beni gördüğünde kızı kucağından indirdi ve gitmesini söyledi. Gözleri her zaman çelikten bir duvar gibiydi, içinde ki duygular nadir gözlerine yansırdı. Onu anlayabilmek o kadar zordu ki, benim gözlerim onun aksine saydamdı. Hatta dün öğrendiğime göre benim düşüncelerim ve duygularım da ona saydamdı, şu an ne düşündüğümü biliyordu. Kafamın içinde onun adını haykıran sesleri susturarak, dikkatimi dağıtacak bir şeyler aramaya başladım.
Sağda ki adam, solda ki kadın, bar tezgâhı. Hayır, hiç biri yeterince kafamı dağıtmıyordu. Gözlerim etrafı seri bir şekilde tararken ileride ki kadının çantasında duran kediyi gördüm. Evet!Kedi o kutsal görevi görecek hayvandı. Yüce Tanrım!Kedilerin varlığı için sana teşekkür ediyorum, ne kadar mükemmel bir kedi o. Gözleri de aynı Adrian'a benziyor.
''Astrid.''dedi Adrian bunalmış bir sesle. Gözlerimi ona doğru çevirdiğimde, ellerini birleştirmiş bir şekilde beni incelediğini fark ettim.
''Efendim?''
''Kediyi düşünmen, beni unutman için gerekli görevi görüyor mu?''diye sordu dudakları hafif bir şekilde yukarıya doğru kıvrılırken. Piç kurusu, onu unutamadığımı yüzüme vurmuştu. Çatık kaşlarımla onu izlerken, beni sinir etmekten gerçekten zevk aldığını düşünmeye başlamıştım.
Mekânın kapılarının hızlı bir şekilde açılmasıyla, bakışlarım gelenlere doğru kaydı. Baştan aşağıya siyahlar içinde olan üç tane adam, ölümü anımsatan gözlerle etrafı süzmeye başlamıştılar. Adrian'a doğru döndüğümde, yumruk yaptığı elleriyle adamlara doğru baktığını gördüm. Adrian, gözlerini bana doğru çevirdi. Yeşillerinin içinde ki kırmızı alevlerin dansına bir kez daha şahit olmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gecenin Senfonisi
FantasyTopraklar ikiye ayrıldı; Karanlık ve Aydınlık Taraf olmak üzere. İki krallıkta, birbirlerine yasaktı. Anlaşmalar, kan ile mühürlenmişti. Vera Storm, iki tarafın kanını da damarlarında bulunduran Tarafsız Kraliçe. Yıllar boyunca, gölgelere sığındı ç...