15.Bölüm-Savaşçılar Akademisi.

6.6K 469 71
                                    


Merhabalar! Öncelikle hepinizden bir ricam olacak. Adrian ve Astrid karakterinin oyuncularını bulmak için günlerimi harcadım, buraya sürekli olarak resimleriyle doldurmaktansa, sizin aratıp bulmanız adına oyuncular listesine ekledim fakat tek isteğim, burada gördükten sonra başrol olarak hikâyelerinizde kullanmamanız. Anlayışla karşılayacağınızı umuyorum çünkü bilindik olmaması adına gerçekten emek verdim.

Yeni kişileri, oyuncular listesine ekledim. Bakabilirsiniz, hepinizi çok seviyorum! İyi okumalar:*

-

Duvarları yıkmaya çalışan Karanlık Taraf'ın askerlerine karşı tüm gücümüzle savaşmıştık, geriye az sayıda kişi kalmıştı. Onlar da korkudan olsa gerek arkalarına dahil bakmadan kaçtılar. Yavaş bir şekilde yere indikten sonra koşarak Adrian'ın yanına gittim, tüm halk bize uzaylı görmüş gibi bakıyordu.

''Savaşın sebebi onlar, öldürün!''diye bağırdı içlerinden birisi. Adrian, gücünü kullanmak için hazırlanırken onu durdurdum.

''Masum insanlarda var, ölmelerine izin veremeyiz.''

Andreas, hızlı adımlarla meydanda ki kürsüye doğru ilerledi. Halk, şaşırmış bir şekilde ona doğru bakarken mikrofonu eline aldı ve konuşmaya başladı.

''Tüm insanlığı ikiye bölen sistemler, yasaklar ve sevdikleriniz ile aranıza giren taraflar. Hepsini yıkmanın sözünü veriyorum hepinize, sanılanın aksine lanetli olan biz değiliz. Lanetli olan, bu sistemin savunucuları. Şimdi ya benimle birlikte olacak olanlar, bir adım öne çıksın.''

İnsanlar ikiye bölünmüştü, binlerce kişinin arasında toplasak 5 tanesi öne çıkmıştı. Bu kadar az kişiyi beklemiyordum, Tanrım!Bir savaşı nasıl bu kadar az kişiyle kazanabilecektik ki? Gönüllü olanlar, yanımıza doğru geldiler. Gözlerim, silahını kavramış , Andreas'ı nişan almış adamı bulduğunda güçlü bir Rüzgar'ı üzerine doğru estirdim. Adam, hareketimi beklemiyor olsa gerek ani bir şekilde yere düştü.

''Gitmeliyiz,''dedim, gitmezsek öldürülecektik.

Andreas'la birlikte saraya doğru ilerlerken önümüz halkın bir kesimi tarafından kesildi. İnsanlar üçe ayrılmış bir haldeydi, ılımlı bakanlar, ölümümüzü isteyenler ve bizimle olanlar. Önümüzü kesen tipler kesinlikle ölümümüzü isteyenler grubuna giriyorlardı.

''Bu kadar kolay gidebileceğimizi mi sandınız? Eğer ölmezseniz, savaş bitmeyecek.''dedi önde ki cüsseli adam.

''Jeremy, izin ver geçelim.''dedi Andreas.

Hiç beklemediğim bir anda üzerimize doğru atıldılar, güçlerimizi kullanmadan dövüşmemiz gerekiyordu yoksa onurlu bir dövüş olmazdı. Önümde ki esmer adam bana yumruk atmak üzereyken hamlesini engelleyip, burnuna kafamı gömdüm. Saçım, seri bir şekilde çekildikten sonra kendimi yerde buldum. Piercingli çocuk, hançerini boğazıma dayamaya kalktığında Adrian, çocuğu üzerimden alıp yüzüne sağlam bir yumruk geçirdi.

''İyi misin?''diye sordu.

''Asıl sen iyi misin? Burnun kanıyor.''dediğimde omuz silkti.

''Önemli değil, sayıları çok fazla. Güç kullanmazsak, öleceğiz.''dedi, onu kafamla onayladım. Onurlu dövüşün canı cehenneme.

Tam bulunduğumuz yere şiddetli bir fırtına estirdim, insanlar zorlukla ayakta durmaya başlamıştı. Grubumuzdakileri aldıktan sonra saraya, gizli kapıdan girdik.

''Tüm tarafların dışında kalan bir ormanlık var, oraya gidersek rahat edeceğiz.''dedi Andreas. Hepimiz onu onayladık. Sarayın silah bölümünden gerekli aletleri aldık, yiyecek ve diğer önemli şeyleri de çantalara koyduktan sonra bodruma indik.

Gecenin SenfonisiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin