Arkadaşlar uzun zaman sonra yeni bölüm ve devamı gelecek. Media'daki şarkıyı dinlemenizi rica ediyorum. İyi okumalar. Başka bir Elisabeth gününde görüşmek üzere :)
Joseph ile her yere gidebilirdim. Bu zamana kadar süslenmezken bir anda onun için süslenir olmuştum. Değişmişte olabilirdim ama onun için herşeyi yapmaya hazırdım. Ve bu değişimimi tek fark eden Beth'di. Her ne kadar bunu anlamasa da sevmek böyle birşeydi.
Partiye hazırdım sadece zamanım ruj arayarak geçiyordu. Beth'in çantasından kırmızı elbiseme yakışacak bir ruj arıyordum. Kırmızı ruj mu? Hiç bana göre değildi. Pembe tabikide benim rengimdi. Bir anda kararımı değiştirip kırmızı ruju aldım ve koyu olacak şekilde iki üç kat sürdüm. Aynaya bakarken bir anda kapının açılmasıyla irkildim.
"Beth!"
"Ne oldu rujumu sürerken yakalandığın için korktun mu?"
"Kapıyı tıklayabilirdin. Bu rujunda benim olması lazım. Annem ikimizede aynısını almıştı ama ben sana vermiştim."
"Ödünç olarak verdiğini mi düşünüyorsun? Herneyse seninle ruj kavgası yapmak istemiyorum."
Bazen gerçekten beni çok sinir ederdi. Bazende onu herşeyden çok sevdiğimi anlardım. Artık çıkmak için hazırdım. Bir anda çantamı alıp kapıya doğru yürüdüm. O an Beth'e hoşçakal demek istedim ama biz yine böyle iyiydik.
"Bende seninle ruj kavgası yapmak istemiyorum Beth."
Bu cümle sanki ona hoşçakal demenin uzun versiyonuydu. Ama bunu istedim. Gerçekten...
Yurttan çıktığımda tek görmek istediğim kişi vardı , Joseph. Onun yanında huzur vardı, aşk vardı. Onun için herşeyi yapabilirdim. Ona gülümsedim ve sımsıkı sarıldım. Hazır olduğumu söylediğimde oda bana gülümsedi ve bana arabanın kapısını açtı. Bende tekrar gülümseyip arabaya bindim. Yol boyunca susuyordu ama bu bile etkileyiciydi. Vanessa'nın evinin önüne geldiğimizde bile ne kadar güzel bir yer olduğunu anlamıştım. Arabadan aynı anda indik, yanıma geldi ve elleriyle belimi sardı. İkimizde gülümsüyorduk, çok mutluyduk.Kapıda Vanessa'nın birkaç arkadaşı karşılamak için görevlendirilmişti. İçeriye girdiğimde kalabalığın olduğu yere doğru ilerledik. Herkes kahkalar içinde gülüyordu. Merak edip kalabalığın içine daldığımda Beth ve Dakota da vardı. Oyun oynuyorlardı ve gerçekten komikti. Ama onlar gibi gülemiyordum. Çünkü Beth beni yine sinir ediyordu. Beth beni gördüğünde gülümsedi ve yanıma doğru geliyordu.
"Seni gördüğüme sevindim kardeşim. Gitgide bana benziyorsun." Onu ilk kez böyle sarhoş görüyordum. Ne dediğinden haberi yok gibiydi.
"Kapa çeneni Beth!" Daha çok yanıma yaklaşıyordu. Beni aşağıdan yukarı doğru süzüyordu. Joseph'e sıra geldiğinde gülümsemesi değişmişti. Kolundan tutup, ittim.
"Kes şunu. Sarhoşsun!"
"Joseph'i elinden alırım diye mi korkuyorsun yoksa bana benzemeye başladığın için mi?"
Nich'i gördüğümde onu buradan götürmesini istedim. Onaylar anlamında başını salladı. Beth Nich'i geri itti. Ondan uzaklaşıyordu. Bana son kez baktı ve kayboldu. Şimdi onunla hiç uğraşamazdım. Nich onun peşinden giderken bende geri dönüp evden çıktım.
"Nereye gidiyorsun?" Joseph her zaman arkamdan gelen kişi olucaktı. Bu hoşuma gidiyordu.
"Yurda!"
"Gitme." Yürümeye devam ettim. Kolumdan tuttu ve önüme geçti. Tekrar tekrar söyledi; "Gitme."
"Onunla aynı yerde olmak istemiyorum."
"Daha doğrusu aynı yerde duramıyorsunuz. Buna engel olan ne?"
"Geçmişimiz ve şu anımız. Dediği şeyleri duymadın mı?"
"Bana anlat."
"Olmaz bu ikimiz arasında olan birşey. Tek demem gereken birşey varsa oda, seni seviyorum."
Bana tekrardan o güzel gülümsemesiyle gülümsedi. İçimde ateş parçacıkları oynuyor gibiydi. Elleriyle yanaklarımı kavradı. Gözüne her baktığımda onun benim için var olduğunu düşünüyordum. Dudaklarını emdi ve benim dudaklarımla buluşturdu.
"Bölüyorum ama Beth ortalarda yok." Nich her zaman onu önemsiyordu. Ama en güzel anımızı mahvetmesinden daha önemli olan birşeydi.
"Yurda gitmiştir."
"Dakota baktı.Ordada yok."
"Sarhoştu. Bir yerde sızmış olabilir. Siz içeri bakın bende yurda gidip onu beklerim."
"Elisa onu en son gördüğümde ağlıyordu. Neden ağladığını sorduğumda yaşamak istemediğini söyledi. Polisi aramalıyız."
"Nich sakin ol. Böyle birşeyi yapmayacak kadar akıllı."
Onlardan uzaklaştığımda kötü düşüncelerle doluyordum. Ya böyle birşeyi yapmayacak kadar akıllı değilse. Ya yaparsa? Ve tek neden ben olurum. Onu bulmam gerekiyordu. Dakota'yı arayıp hala orda mı diye sordum. O ordaydı ama Beth hala yoktu. Yurda gittiğimde Dakota koşarak yanıma geldi.
"Nich polisi aramış ama olumlu yanıt almamış."
"Peki buraya gelecektir, bekleyelim."
İkimizde odama gittiğimizde gerçekten korkuyordum. Birazdan sabah olacaktı. Onu çok merak ediyordum. Bir yerde sızıp kalmıştı ayıldığında gelecekti yada gerçekten kötü birşey olmuştu.
"Ağlıyormusun?" Bir anda ona doğru baktım ve aktığını fark etmediğim gözyaşımı sildim.
"Onun için mi? Hayır."
Sabah 07.00 olmuştu. Başımı kaldırıp etrafıma baktım. Dakota Beth'in yatağında uyuyordu ama o yoktu. Üstüme daha rahat şeyler giyip Dakota'ya not bıraktım ve odadan çıktım. Şerifle konuşmaya gidiyordum. Telefonda konuşarak olmayacaktı.
"Derdin ne senin? Nerelerdeydin?" Ağlıyordu.
"Sakin ol bebeğim. Onu odasına götür. Uyuduğundan emin ol."
"Ne oldu?"
"Elisa. Joseph'in dediğini yap sonra konuşuruz."
Beth'in kolundan tutup yürümesine yardımcı oldum. Odaya girdiğimizde Dakota oturduğu yerden fırladı ve Beth'e sarıldı. Bana dönüp ne olduğunu sordu ama "hayır" anlamında başımı salladım. Ona neler olduğunu gerçekten bilmiyordum. Yatağına yatırdım ve üstünü güzelce örttüm.
"Dakota artık gitsen iyi olur. Yarın görüşürüz."
"Ona iyi bakıcağından eminim Elisa." Gülümsüyordu.
Ondan nefret ediyordum ama her zaman Beth'e olan sevgim ölçülemeyecek kadar çok olacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BİR İSİM İKİ İNSAN
Fiksi Penggemarİkiz kızların hikayesi... Ne kadar benzeselerde bir o kadar zıt kardeşler... Birbirlerinin yanında her zaman olmak isteyen ve bir kere de olsa sevdiğini söyleyemeyen ikizlerin hikayesi... Her zaman biri tercih edildi. Ama aslında öyle değildi... &qu...