5.BÖLÜM

57 4 2
                                    

  İki gündür Joseph'i göremiyordum. Okula gelmiyordu. Birine sormak istesemde soramıyordum. Son derse girmeden okuldan çıktım. Partiden sonra onun evine gitmeyi hiç düşünmememiştim. Ama bu kez mecburdum. Onu görmek istiyorsam korkularıma son vermeliydim. Kapıyı çaldığımda "Kapı açık!" diye bir ses beni uyardı. İçeri girdiğimde televizyonun karşısında oturuyordu. Beni gördüğünde televizyona bakmaya devam etti. Televizyon kapalıydı. Onun yanına oturup televizyondaki siyah yansımamıza baktım. 

"Seni merak ettim."

"Neden?" Diğer tarafında iki üç tane boş şişe vardı. Onlara baktığımı anlamıştı.

"Sarhoş değilim."

"İyimisin?"

"Evet! Onu öldürdüm."

"Ne?"

"Sana asla zarar veremez."

"Joseph. Hayır yapmış olamazsın."

"Onu öldürdüm. Bir daha kimseye zarar veremez." Yüzünü bana dönmüştü. Gözlerinin gözlerimde olmasını seviyordum. Gözlerinde akmayı bekleyen yaşlar vardı. Ona gülümsedim ve başını göğsüme koyup öyle durdu. Yoksa ağlıyormuydu? Başını kaldırdığında elleriyle gözyaşlarını sildi. Düşündüğüm gibi benim yanımda ağlıyordu. 

"Kimseye anlatamazsın."

"Ağladığını mı?" Diyerek onu güldürmek istedim.

"Hayır. İstersen polise git herşeyi anlat. Ama yapabilir misin?"

  Başımı hayır alamında salladım. "Sen..." Cümlemi tamamlayıp tamamlayamıcağımı merak etmişti. Dudaklarımdan çıkacak tek kelimeyi bekliyordu. Ama ona katil diyemezdim. Onu üzmek istemiyordum. Zaten yeterince pişman gözüküyordu.

"Portakal suyu ister misin?" Evet anlamında başımı salladıktan sonra mutfağa gitti. Onu takip edip bende girdim. Buzdolabını açarken sandalyeye sonrada bana baktı. Bende oturdum. Bir süre sonra önüme bir bardak portakal suyunu koydu. Oda yanıma oturup portakal suyunu içişimi izledi. Ona baktığımda gözümün önüne gelen saçlarımı arkaya attı. Elleriyle saçlarımı sevdi. Bu hoşuma gitmişti. Kendisini bana yakınlaştırdığında buna hazır olmadığımı düşündüm. Kafamı önüme döndürdüm. Ellerini çekmişti. 

"Seni tanımıyorum  bile."

"Bende seni tanımıyorum Bebeğim." Böyle seslenmesi de hoşuma gitmişti. Onunla ilgili herşey hoşuma gidiyordu. Tekrar elleriyle yanağımı okşadı. Beni kendisine yakınlaştırdı. Dudakları dudaklarımdaydı. Zamanın durmasını istediğim andı. Bir süre sonra film izlemek isteyip istememi sordu. En az iki tane film izledik. Yurda gidip uyumam gerektiğini söylesemde onda kalmam için ısrar etti. Ama onun yanından zor ayrılıp yurda doğru yürüyordum. Yürümek benim için spor gibi birşeydi. 

"Elisa!" Arkamı döndüğümde Dakota ve yanındaki yakışıklı çocuğu gördüğümde sevinmiştim. 

"Seni gördüğüme çok sevindim. Kuzenim ile tanış. John."

"Merhaba." Bana karşılık vermek için sadece başını sallayıp gülümsemişti. 

"Cafeye gidiyoruz gelir misin?" Cafe çarprazımızda kalmıştı. Cafeye doğru baktığımda Beth ve Nicholas da oradaydı. 

"Tabi." Hep birlikte cafeye girdiğimizde Nicholas elini kaldırdı. John ve Nicholas el tokalaştıktan sonra oturduk. Beth'in tam karşısında oturuyordum. Oda sürekli bana doğru bakıyordu. Nicholas ve john kendi aralarında konuşurken hepimiz onları dinliyorduk. Uyumam gerektiğini söyleyip yanlarından kalktım.

BİR İSİM İKİ İNSAN Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin