1x06 Okyanusta Kaybolmuş Balık

48 4 6
                                    

"Merhabalar okuyucularım. Bu bölümde başka bir şey denemek istedim. Bu bölümde kurgu ve aksiyon ikinci planda. Bu sefer ön planda dram ve içten sözler var. Arada bir böyle bölümler yazmayı düşünüyorum. Bu sefer olanları ilahı bakış açısıyla değil Doruk'un gözünden dinleyeceğiz.Bu düşüncem hakkında düşüncelerinizi yorumlarda belirtebilirsiniz.  

Bu arada yukardaki şiiri mümkünse bölüm bittikten sonra dinlemenizi tavsiye ederim.

İyi okumalar."

Yazardan okuyuculara not

---

YIL 2015

Aylardır beklediğim gün gelmişti. Sonunda bu lanet okul ve derslerden kurtuluyordum. Bana katkıları olsa da zararları katlanamayacak kadar büyüktü. Kafamdaki felsefi görüşleri kendimle tartışmam için uzun bir üç ayım vardı. Karnemi almıştım. Bu akşam yola çıkıyorduk. Eve gidince büyük bir curcunanın beni beklediğini tahmin edebiliyordum. Kıyafetlerimi, tatile götüreceklerimi hazırlamam gerekecekti. Annemin geleneksel " Ya seyahat sırasında bir şey olursa arkamdan dağınık kadın derlerse?" lafını duyup gider ayak bir temizlik de yapmamız gerekecekti. Lise'nin bu senesi çok yorucu geçmişti. Zaten kaybolmuş gibi hisetmemi hiç saymıyorum. Bana göre insanlar hayatı çok hafife alıyorlardı. Hele benim yaşımdakileri hiç söylemek istemiyorum... O büyük kararları nasıl hızlıca alıyorlardı. Buna akıl sır erdiremiyordum. Ya onlar kararlarının gelecekteki hayatlarını belirleyeceğinden habersizlerdi ya da ben hayatta kontrol edemiyeceğim şeyleri kontrol etmeye çalışıyordum. Belki ikisi de doğruydu kim bilir. Gene daldım gittim işte düşüncelere. Bu başka insanlara da oluyor muydu? Çok fazla arkadaşım olmadığı için bunu kimseye soramıyordum. Bundan keyif aldığımı söylemek doğru olmazdı ama yapmak zorunda hissediyordum. Çünkü hayatın mantığını anlarsam onu daha iyi kontrol edebileceğime inanıyorum. Artık bunların doğru ve yanlış olduğunu sorgulamaktan bıkmıştım. Tam ben bunları düşünürken herkes ismimi söylemeye başladı. Evime gelmiştim. Çantamı alıp usulca arkadaşlarıma bakarak servisten indim.

Annem içeride kardeşim Levent ile kavga ediyordu. En azından dışarıdan öyle gözüküyordu. İçeri girmek istemedim. Yapacak o kadar işim olmasına rağmen evimizin yakınlarında olan ağacıma doğru yürümeye başladım. O ağaç benim dert ortağımdı. Gider yanına oturur saatlerce derdimi anlatırdım. 

Her yaz tatilinde dedemgile giderdik. Oradaki o kadar ağaç olmasına rağmen hiçbiri benim ağacımın yerini tutamazdı. Çünkü o özeldi. Tıpkı benim gibi. Biz özeldik, biz farklıydık. Gerçi bu iyi bir şey miydi? Bilemiyordum. Klasik ben, gene konudan konuya atlıyorum değil mi? 

Eve doğru yürümeye başladım. Uzaktan evin içine baktım. Bağırış çağırış sesi yoktu. Artık evin güvenli olduğuna kanıt getirdikten sonra içeri girdim. Annem hazırladığı bavulları kapının önüne koymuştu.Gittim ve annemi yanağından öptüm ardından sarıldım. Annemden aldığım karşılık "Sarılmadan duramıyorsun değil mi?" oldu. Anneme sadece güldüm ve daha sıkı sarıldım. O benim her şeyimdi.(Nerdeyse her şeyim, ağacımı da unutmamak lazım.).

Hayatımda beni tek mutlu eden içimdeki çocuktu. Bunun sebebini de anlıyordum aslında. Sorumluluklarımdan , vermek zorunda aldığım kararlardan, hayatın zorluklarında sığınacağım yegane sığınağım idi içimdeki çocuk. İçimden gelen hislere karşı koydukça daha yoruluyordum... Bu yüzden artık onları gizlemiyordum. Belki bu beni garip yapıyordu ama herkes biraz deli değil miydi? 

Eşyalarımı toparlamaya başladım. Bu yaklaşık 3-4 saatimi aldı. Anneme söz vermiştim bu sefer eşyalarımı ben toparlayacaktım. Ardından Levent odaya girdi. Ona sarıldım ve gıdıklamaya başladım. Onu çok seviyordum. Beni ne kadar deli etse de o uyurken onu izlemek dünyanın en güzel şeylerinden biriydi. Kardeşimdi o benim onu sevmemden daha normal bir şey ne olabilirdi.

Ardından arabaya bindik...Zihnim  de bedenim de  çok yorulmuştu. Anneannemlerin gelceğimizden haberi yoktu. Kim bilir nasıl sevineceklerdi. Anneannem bana o güzel ketelerinden yapar mıydı acaba? Şekerli şekerli? İstesem yapacağını düşündüm. Bunları düşünürken tatlı bir uykuya daldım...

***

Birden uyanmıştım. Hava kapkaranlıktı. Gökyüzünde nerdeyse hiç bulut yoktu. Rüzgar nerdeyse beni alıp götürecekti. Sonra görüntü yavaş yavaş netleşmeye başladı. Karşıdaki lambalara baktım. Işıkların bazıları çalışmıyordu. Bunda yanlış birşeyler olmalıydı. Sonra şu an hareket halinde olmadığımızı farkettim. Gözüm hayla bulanık görüyordu. Kalbim çarpmaya başlamıştı.Sonra elimi hareket ettirmeye çalıştım ama başaramadım. Biraz daha zorlayarak kendimi zor araban attım. Ayağa kalkmaya çalıştım ama başaramadım. Olaylar yavaş yavaş netleşmeye başlamıştı. Yoksa... Yoksa... Birden ayağa kalktım. Başım çok fena dönmesine rağmen aldırmadan yalpalaya yalpaya doğru yürüdüm. Birkaç adam bana doğru geliyordu. Işıklar gözümde bir o yana bir bu yana dans ediyorlardı. Kolumda çok büyük bir acı hisettim. Koluma baktığımda her şey kafamda oturmaya başlamıştı. " Anne!" diye bağırdım ardından daha gür bir sesle " Baba!".Hala cevap yoktu. İyice korkmaya başlamıştım. Sonra son gücümle " Levent!" diye bağırdım. Cevap veren yoktu. İleride bir kaç tane yere uzanmış insan gördüm.

Bu annemdi...

Benim öz ve öz annem...

Kalbim kendinden geçmişti.

Nesneler tekrar bulanmaya başladı. Sesler boğuk geliyordu. Yere düştüm, ardından tekrar kalkmaya çalıştım ama başaramadım. Son hatırladığı göz damlamın yere düşüşüydü...

***

YIL 2032

Doruk: Merhabalar anne, uzun zaman olduğunun farkındayım. Hayırsız evlat oldum çıktım işte... Beni özlüyor musun? Bana sorarsan seni çok özlüyorum. Babam nasıl? Artık gitmen için seni suçlamıyorum. Aslına bakarsan suçları başkalarına atmıyorum artık. Hala bana uygun bir kızla tanışamadım biliyor musun? Ben ne gidebildim ne kalabildim anne. Ortasında bir yerde sıkışıp kaldım. İyi değilim ben anne..Ben sadece mutlu olmak istedim ama bunu hiçbir zaman başaramadım. İnan bana artık ne hissettiğimi bilmiyorum. İnsanları seviyorum ama aynı zamanda nefret de ediyorum. Sadece özel değilmişim onu sonunda anladım.Şu evrendeki değersiz bir noktayım sadece... Çok yalnızım be anne.... Elimde hiç bir şey kalmamasına rağmen kalanları da kaybetmekten korkuyorum. Zaten beni mutlu eden bu hayatta iki şey var. Bunlardan birisi birinin yüzündeki gülücüğün sebebi olmak diğeri ise ilgi... Artık bulması baya zor bir şey. Eskiden hayatıma sadece duygularım yön verirdi... Ama artık hayatıma kim yön veriyor onu bile bilemiyorum... 

Doruk ağlamaya başlamıştı. Zar zor mezar taşına kafasını yasladı...

BörteçineHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin