3. Bolum

199 15 6
                                    

Selamin aleykum
Oncelikle yarin aticaktim, bu gece oldu. Yazim hatalari icin uzgunum.

Iyi okumalar.



Ne yanii beni Ceren'in abisi mi zannetti?!

Ceren'le biz yerlere yatıp gülüyoruz, kahverengi de şaşkın şaşkın bakıyor.
Biz hala gülerken otobüs gelmişti çok şükür.
Bindik tabii gülmeyi kesip. O bizden önce binmiş arkalara doğru ilerlerken Ceren'e "Sakın çaktırma, böyle devam" dedim gülerek. O da tamam dedi.
Neyse okula vardık.
Eee otobüsün azizliğine uğrayınca geç kalmıştık. Kahverengi koştur koştur sınıfına gitti, biz erken gelmişiz gibi yavaş yavaş ilerliyorduk. Sınıfımızın kapısın vardığımızda saate baktım daha on dakika geçmişti dersten. Girdik sınıfa hocayla bir iki dakika izah muhabbeti yapıp cam kenarındaki en son sıra olan sıramıza geçiyordu ki bir şey Ceren'le birbirmize bakmamıza sebep oldu. Evet, kahverengi orta sıranın en sonunda tek başına otururken bize bakıyordu. Hayy aksi! Şimdi yoklamada moklamada duyar benim adımı ve "Gül Karatepe mi?! Böyle erkek ismi mi olur. Ayrıca Ceren Yüksel ise bu kızın adı soyadları tutmuyo. Lan beni mi keklediler bunlar?!!" demesi hiç de zor olmaz. Genelde dinlediğim dersi bu düşünceler sayesinde dinleyemedim. Tamam iyi kızlar olmasak da saygısız değildik. Biri bir şey söylerken konuşan insanda nefret ederdim! Eee dersleri dinleyince de sınavlarım iyi geçerdi. Övünmek gibi olmasın 90'dan aşagı notum yoktur. Ceren bana göre daha çalışkan, daha sosyal ve daha kurallara uyan da olsa onun notları pek iç açıcı değildi. Ama esaslı kızdır buna rağmen benden bir kez bile kopya istemedi. Belki de kopya vermekten hoşlanmadığımı bildiği için. Ama yine de teklif dahi etmemesi güzel bişe.
Tenefüste kahverengi yanımıza geldi " Kız olduğunu öğrendim. Adın da Gül'müş. Madem öyle ben de kendimi tanıştırayım size. Neşe ben. Neşe Poyraz. Bu dönem sizin okulunuza geçtim. Nasibse 1,5 sene berabeer okuyacağız." dedi. "Neşe kız ismi değil mi ya? " diye düşünsem de ona bunu sormadım. Fazla yüz göz olmaya gerek yoktu. Diğer sınıf arkadaşlarımla aynı mesafeyi koyacaktım. Aslında ben ne kadar soğuk davransam da başları sıkışsa anında yardıma koşardım. Bir de notlarım ve davranışlarım arasındaki muhteşem çelişki beni merak edilir kılmış ve tehlike olmaktan çıkarmıştı. Yani beni severlerdi. Ve bunu garip bulurdum. Kızların bana derslerle ilgili soru sormuşluğu, erkeklerin araba, maç, siyaset muhabbeti yapmışlığı vardı. Ben bunları düşünürken ikisi konuşuyordu. Ceren ve kahveregi yani Neşe. Dediğim gibi Ceren çok sosya bir kızdı. Birçok lisenin tamamını tanır, tamamını tanıyamadığı liselerde de en 30 arkadaşı vardı. Neşe'yle de arkadaşlık kurması zor olmamıştı. Aralarında derin bir muhabbet vardı. Ben onları sallamıyor, sınıftakileri izliyordum. Birden Neşe bana döndü "Sen ne düşünüyorsun Gül?" samimi ve kibar konuşuyordu. Ses tonu da gayet kalın ve ahenkliydi, toktu...Mükemmel şiir okurdu.
Tam "Ne?!" demiştim ki matematik hocası içeri girdi. Matematik en sevdiğim iki dersten biriydi. Diğeri ise edebiyattı. Defteri iştahla çıkardım. 15 gün boyunca soru çözmemiş olmak isteğimi katlıyordu. Hoca iki hoşbeşten sonra tahtaya soru yazmaya başladı. Birinci soruyu çözdük, ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci... Birden gayri ihtiyari sağıma doğru baktım. Neşe bu tarafa bakıyordu. Ceren'e bakıyor diye düşünüp Ceren'e baktım. Ceren defterine soruyu yazıyordu. Sonra ona tekrar döndüm, hala bakıyordu. Defterimin arkasını açtım kocaman harflerle "CEREN SANA BAKMIYOR BAKMAYI KES!" yazdım yanlamasına ve onun okuyabileceği gibi tuttum. Gözlerini kısıp okudu. Sonra o da benim gibi yaptı "CEREN'E BAKMIYORUM Kİ!" yazmıştı. Nereye bakıyordu peki?! Bana?! Yok artık! Sayfayı çevirip yeni mesajımı yazmaya koyuldum "NEREYE BAKIYORSUN O ZAMAN?!" cevap çok gecikti onun tarafa ne yazdığını okumaya çalışmak için eğildikçe eğildim sağ tarafa. O anda hocanın tebeşiri ile kafam acıdı. Ayağa fırladım. "Hocam! Tovbe tovbe!" yine içimdeki laz canavarı dışarı çıkmıştı. Hoca ilk defa şahit olmuş olacak ki "Uyyyyy! Sen Trabzonli misun?!" dedi. "Hee" diye cevapladım. "Uyy! Hemşerum! Neysa sonra konişuruk bunlari, dersla ilgilen ama hee.." deyip dersine geri döndü. Bu adamı severdim ama hemşerim çıkınca daha bir sevdim. Memnun memnun yerime çökerken bir kağıt defterime düştü. Direk açtım "Gözlüklerimi evde unutmuşum. Uzağı göremiyorum. Hal buyken dışarıyı seyretmek en iyisi gibi geldi. Bu arda laz şivesi yaparken çok tatlı oluyorsun. :)" Ne?! "Sen ne deysun!" diye bağırınca hoca bu sefer tebeşir kullanmadı. Yanıma geldi. "Hemşerum olmi ha boyle. " dedi duraksadı "Sen kimlerdensun?" diye sordu. Trabzon'u severdim. Yanımda babam olduğu halde işkence çekmeden soluk aldığım zamanlardı. Hele dedem... O bir ayrıydı. Gülümsedim "Sülekgildenum. Hacı Rasim'in torunuyum ben" gururla söylemiştim. Hocamın gözleri parladı. "Şimdi oldi. Biz senunle aynı koydenuk hatta dedenin ben da hakki çoktir haa" dedi. Dedem... Kimin üzerinde hakkı yoktu ki! Özlemiştim onu çok özlemiştim. Kahverengiye olan sinirimi, sabahı, olan biteni, mekanı, zamanı hep unutmuştum. Gözumun önune dedam celdi, gittim ha o Tirabzon'a...
Dersler dedemi, Trabzon'u, yaylaları düşüne düşüne geçip bitmişti. Ceren'le parka doğru yoladık. Birer ayran simit aldık, yemeye başladık. Sabahtan beri bir şey yememiştik. Beni bir simit kesmedi, ikinciyi almaya gittim fırına. Aldım geldim ki Ceren'i rahatsız eden iki çocuk belliki koluyla hamle yapmış ama engellemişlerdi. Ee kız gücüyle erkek gücü bir olmazdı. Rahatmışım gibi davranıp simidimi yiye yiye onların yanına gittim. Ama hakkaten rahattım. Beni gören diğerini dürttü. O da beni görünce pis pis gülümsediler.
"Hoş geldin güzel kız biz de seni bekliyorduk."
"Ne?! Haaa... Tamam siz dayak yemeye geldiniz. Demek namımız size kadar gitmiş" güldüm ve koca bir ısırık aldım simitten.
Adamların mavi gözlü olanı yanıma yaklaştı "Hiç sorma güzelim! Baban da dayak yemek istedi. Ama onun ki paket olacak " dedi. Her cümlesinde yanıma yaklaştıkça onu incelemeye başladım. Koyu mavi gözleri, siyah saçları, beyaz teni vardı. Orta boyluydu. Saçının önünü kaldırması ona bir hava katmıştı. Gençti. En fazla 23 - 24 yaşlarındaydı. Onun da beni incelediğini gördüğümde bundan rahatsız oldum. Gözlerime sert bir bakış takındım ve lacivert gözlerine diktim "Düşman mısın?!". Hala konuşmam bozulmamıştı. Bu iyi bir şeydi. Eğer sinirlenirsem zayıf olurdum.
Güldü. Çok güzel gülmüştü. Acaba ben de öyle gülebilir miydim?! "Yoook! Biz dostuz" yine güldü. Gerçekten iyi gülüyordu. "Demekki babamın itlerisiniz" dedim ve güldüm, şimdi gülme sırası bendeydi. Onun gibi gülmeye çalıştım, başarmıştım bence. Ceren'in gözlerine "Üç deyince kaçıyoruz" işareti gönderdim. Kafasını salladı. Karşımdaki adamın şaşkın ve mavi gözlerine baktım. Ellerimle bir yaptım. Hala adamın gözlerine bakıyordum ifadesizdim. İki yaptım. Yine aynıydım. Üç yaptım. Ceren onu tutan adama bir hamleyle etkisiz hale getiriyordu, gülsedim ve kaçmaya başladım. Ceren de peşimden gelebilmişti. Ceren'e bakarken mavi gözlüye kaydı gözlerim. O aynı ben varmışım gibi şaşkın ve mavi mavi bakıyordu boşluğa...

MatruşkaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin