1. Bolum

669 26 21
                                    

Kick boks salonundan çıktım. Daha antremanın bitmesine çok vardı. Önemsizdi. Kurallar gereksiz... Kapıdan çıkınca beni bekleyen ve telefonuyla onayan Ceren'i dürttüm. Ceren; kardeşim, kaderdaşım,yoldaşım,sırdaşım,ilk ve tek arkadaşım. İlkokulda sümüklü bir bebeykenden, on bire giden bir serseri oluncaya dek yanındaydım. Ve de son nefesini verirken de yanında olacağım. Ceren aynı ben gibi; açık kahverengi saçlı, orta boylu, yuvarlak suratlı, güzel bir kızdır. Birbirmize çok benzerdik. Öyle ki tanımayanlar kardeş zanederlerdi. Tek farkımız gözlerimizdi. Onunki orta koyulukta mavi, benimki koyu elaydı. Hee bir de o benden biraz daha... Kızdı! Bense onun yanında kısa saçlarım ve yara bere içinde yüzümle erkek kardeşi gibi duruyordum. Bu halde Ceren güzel, ben yakışıklı oluyordum. Biz delikanlı kızlardık. Sigaramız ağzımızdan düşmezdi. Birçok kavgaya karışmışlığımız vardı. Sürekli takıldığımız bir bar bile vardı. Anlayacağınız duvarda resmimiz alemde ismimiz var.
Profesyonel olarak kick boks yapıyordum. Ceren ise karate. Biz bir yanımız eksik büyümüştük. Ben daha kundakteyken annem beni bırakıp gitmiş, babama dayanamaz olduktan sonra. Beni o huysuz adamla çürümek üzere bırakarak! Ceren'in hikayesi benden çok farklı değil. Onun da babası başka bir kadınla kaçmış. Sanırım annesi Ceren'e baktıkça o adamı hatırlamış olacak ki; Ceren'e kan kusturmuş. İşte bu eksik yanlarımız bize her geçen gün daha şiddetli vurunca biz de dayak yememek için dayak atmayı öğrendik. Biz kendi yaralarımızı sarmayı öğrensek de birbirimizin yaralarına da merhem olmuştuk. Hafifletici merhem.
Hep takıldığımız parka doğru gittik. Yine bir sigara yaktık. Ceren erkekler arasında popilerdi ve bundan nefret ediyordu. Yine üç beş kişi buna bişe teklif etmiş, neydi adını unuttum. O derece uzağım ben de bu konulardan. O anlatıyor ben de anlatacak kimsesi yok diye dinliyorum. İlgisizliğimi biliyor ama tuvalet gibi bir ihtiyaç bu rahatlamak için şart. Neyse bir zaman sonra bunun telefonu çaldı. Arayan "kadın". Yani annesi. Telefona bakıp yüzünü ekşitti. "Kanka şimdi ben meteliğe kurşun atıyom bu ara. Mecbur açcam. Eve gel dicek işte. Acık görünüyüm bu karıya, dövüşte görüşürüz." dedi. Eyvallah işaretini yaptım. Teli açarak uzaklaştı. O yine iyidi. Ben babamdan para bile almazdım. Sırf ondan para almamak için esnaf lokantasında garsonluk yapıyorum. Evi otel gibi kullanıyorum. Ben eve gittiğimde de zaten uyumuş oluyor. Sahi babam benim rehberimde kayıtlı mı?! Bu düşünceyle irkilip telefonuma baktım. "Adsız" diye tek kaydolan numaraydı onunki. En azından numarası vardı. Ne diye kaydedeceğimi bilmediğim numarası. Kaydetmiş olmak bile bu adam için fazla bir hayırlı evlalıktı. Annem gittikten sonra, ayaklar altındaki erkeklik gururu diye tabir edilen katili bana eziyet olsun diye benimle beraber büyütmüştü. Sanki onu terkeden benmişim gibi... Bu eziyetler yüzünden anneme hakverirdim, haverdikçe daha çok kızardım anneme! Beni bir cehennemde yalnız başıma bıraktı diye. Kötü anılarım depreşirken her zaman gittiğim barın kapısı göründü. Bardaki taburelerden birine geçtim, " Her zamankinden" dedim. Karşı taraftan cevap gelmeden elime biram gelmişti. Biramı yudumluyor, müziği dinliyor, dövüşüme kadar vakit öldürüyordum. Evet, kafes dövüşü. Fena para var bu işte. Hiç yeri görmeden bu günlere gelmiştim. Çakır keyifken daha iyi olurdu. Cesaret tavan tabii...
Saat geldi çattı. Ceren soyunma odasına geldi. Naber nassin felan, geçtik dövüşe. Kafese girdim. Çok da iri kıyım olmasa da güçlü bir adam vardı karşımda. Hakem içeri girdi, "Kuralları hatırlatıyorum, kuralsızlık. Rakibi yere sermek için her şey mübah!" dedi. Hiç şaşmadan her gece aynı cümleleri sarfededi. İlk cümlesi bu kafese sürüklemişti beni. Bu cümleyle başlamıştım. Her zamanki gibi bu cümle söylendiğinde kalbim coştu. Adama sağ kroşelerimden birin geçirdim. Adam benden böyle şiddetli bir yumruk beklemiyordu belli ki, şaşkın bakışlarla burnundaki kanı sildi. Sinirli bir şekilde gelince babam aklıma geldi, sanki ona vuruyormuşcasına yumruklarımı karnına geçirmeye başladım. Elim yorlunca diz geçirmeye karar verdim. Tam dizimi kaldırıyorken adam karnıma yumruğu geçirdi. O vuruşla tellere uçtum. Adam yanıma gelip bir iki yumruk daha geçirince canımın acısıyla, kollarından tutup, iki büklüm bir şekilde, omzumla adamı karşı tele yapıştırdım. Dizimi karnına geçirmeye başladım. Adam yavaş yavaş kaymaya başladı aşağa doğru. Tamamen aşağı düşünce tekmelemeye başladım. Adam ayağımı tuttu, yere kapaklandım. Adam yattığı yerden kalkıp bana tekme attı. İkiden sonrasını sayamadım. Ağzımdan kan çıkıyordu. Bir anda kuvvetimi topladım ve az önce adamın bana yaptığı gibi ayağından yakaladım. Ama benim çekmemle düşmesi mümkün olmadığından, ayağını ona göre yukarı doğru kıvırdım. Adam acıyla "Aaaahhhh!" derken ben ayağını bırakmadan ayağa kalktım. Ben ayağa kalkınca canı daha çok acıyan adama bir yandan ayağını kendime doğru çekip uçan tekmeyi bastım. Tekmeyi atınca ayağı hala elimde olan adam yere düştü. Ayağını bırakır bırakmaz bu sefer karnına tekmeyi bastım. Bir, iki, üç.... Adam kanlar içinde yerde. Hakem ona kadar saydı. Ben her dövüşte olduğu gibi hakem elimi kaldırırken farkettim çağrışan kalabalığı. Kafesten çıkıp hızlı adımlarla soyunma odasına giderken Ceren bana yetişmeye çalışıyordu. Bir yandan da heycanla ben orda dövüşürken neler hissettiğini anlatıyordu. Her zamanki gibi. Bundan bir türlü vazgeçmeyecek. Yine de bir şey söylemeyeceğim. Banyoya geçtiğimde, aynanın karşısında ağzımdan akmış ve kurumuş kanı yıkadım. Sonra hemen bir duş alıp normal kıyafetlerimi giydim, dışarı çıktım. Ceren'le beraber patrondan hasılatı aldık. Beraber dövüşmeden önce gittiğim bara doğru yollandık.
Hayatımda değişikliğe yer yoktu. Yeni barlar, farklı kıyafetler, yeni insanlar, yeni yaşam tarzı, farklı duygular, farklı şehir ve ülkeler.... Bana göre değildi. Bir şeyi beğendiysem ve ya alıştıysam değiştiremezdim. Bir kere beğenmek çok zordu, kolay kolay beğenmezdim. Kimse kolay beğenmezdi. Alışmaksa beğenmekten zordu. Bu yüzden pek arkadaşım yoktu. Üç beş kıyafetten fazlasını almazdım. Ve babama alışmışken onu bırakamadım...

MatruşkaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin