14. Bolum

88 7 8
                                    

Selamin aleykum arkadaslar. Icimde bir katilin yattigini dusunmeyin. Olum hak ama iste her kaza olumle bitecek degil degil mi?! :) Olumden bahsederken de gulmek gerek ya neyse :) ;) iyi okumalar diliyorum arkadaslar :) umarim okuyanlar vardir :) ;)

Yoğun bakımdaydı. Yoğun bir bakıma ihtiyacı vardı çünkü. Buna ihtiyaç duyacak bir duruma getirilmişti işte. Karadeniz gözlerini kapatan bir durum olmuştu. Habersizdim ben... Ona... Ne olduğundan habersizdim. Ve elimden gelen aptal bir camdan ona bakmaktı. Lanet olsun. Lanet olsun! Allah'ım neden hep benim yüreğimden alıyorsun! Neden sevdiklerimi alıyorsun. Neden?!

Haykırışlarım hastaneyi inletirken iki el yakama yapıştı. Yere çömelmiş vücudumla arasındaki yüksekliği kapatıp yere çömelmişti. Görebildiğim, gördüğüm tek şey haline gelen bir çift kahverengi gözdü. Bu gözler... tanıdıktı... ama o hissi verecek kadar tanıdık değildi. Bir kadın sesi kulaklarımı çınlattı sonra.


"Allah'a isyan mı ediyorsun. Ettirmem! Yanımda yapamazsın! Anladın mı?! Üzüntüne sığınıp böyle şeyler söyleyebileceğini mi sandın he?! Lafın nereye gittiğini bilmeden hem de!!" Çekti ellerini.

O gözlerin sahibini seçebilmiştim. Serap teyze. Neşe... gözlerini ondan almıştı.

Bir söz çıkmadı dilimden. Bir şeyler yapamıyordum. Bir de bu durumda Neşeyi düşünmek... sıkışıyordum. Sıkışmışlıkla elimi ayağımı kasıyor, üstümdekileri çekiştiriyor, ağlıyordum. Kalkıp ayağa birkaç adım atıyor, tekrar olduğum yere çömeliyor, saçımı çekiştiriyordum. Bir şeyler yapmalıydım ama yapamıyordum.

Etrafı süzdüm yaşlı gözlerle... Serap teyze sessizce bir şeyler fısıldıyordu. Sanki daha demin bağıran o kadın gitmişti. Geriye hiç iz bırakmamıştı. Onun yanında Ceren'in annesi Meltem hanım vardı. Oturduğu sandalyenin ucuna oturmuş, bacaklarını dik olacak şekilde yere sabitlemiş, dirseklerini bacaklarına sabitlemiş, ellerini saçlarının arasına geçirmiş ağlıyordu. Karşı sandalyede iki kız gördüm. Biri diğerinin omzuna yaslanmıştı. Solgun bir şekilde oturuyorlardı. Hemen yanlarında yere çömelmiş Gökay'ı gördüm. Ağlıyordu. Çok ağlıyordu. O yapmıştı... Tabii ya benim yüzümden demişti telefonda. O yapmıştı. Gittim yanına aynı Serap teyzenin bana yaptığı gibi yakasına yapıştım. Ayağa kaldırdım. Yaşlı açık kahverengi gözlerinde artık şaşkınlık da vardı.


İlk başta sessiz "Sen yaptın?!" diyerek yokladım. Gözlerinde pişmanlık aradım. Gözlerini eğdi ama.

"Ben... özür dilerim... ben bilemezdim... bilemedim..."


Haykırmaya başladım "Sen yaptın Gökay! Sen yaptın" sırtını duvara çarptırıyordum. "Sen yaptın! Ne yaptın benim kardeşime !? Ne yaptın?!"
Cevap gelmiyordu. Sinirlendim. "Ne yaptun dedum saaa?! Anlamay musun?! Ne yaptun diyrum saa?!" Gözyaşlarımla hesap soruyordum ondan. Ama o bana gözyaşlarıyla cevap veremiyordu.

Serap teyze beni ordan kovdu. Çıkış kapısı binadan çıkıntıydı. Birleştikleri köşeye çömeldim. Dua etmeye başladım. Daha demin işine karıştığım varlıktan, şimdi merhamet diliyordum. Ne yaman çelişkideydim. Ne yaman çelişkideydik.


"Allah'ım ne olur onu bana, bize bağışla. Alma benden onu. Dayanamaz sana iftira ederim diye korkuyorum. Biliyorsun daha ağzımı konturol edemiyorum. Ölümü idare edemem... ne olur acı bana!"

Ben mi demiştim bunları. Hayır hayır kesinlikle bir kukla gibi konuşturuluyordum. Nasıl bir oyun bu. Ben kimim?!

Sorgulamalarıma kulak vermek beni yoruyordu. Kıstım seslerini. Aklıma karadeniz gözler gelince içimdeki dua ferahlığından üşümüş gözyaları dökmeye başladım.

"Dalgalansın karadeniz gözlerin daim."
Bir ah çektim. Yanaklarıma elimi sürttüm. Ayaklandım. Biri karşıma geçti. Gökay?

"Bak Gül ben böyle olsun istemedim. Sadece korktum. Ceren'e yakın olmaktan korktum. Ben..."

Sakinim! Gözlerimi devirdim. "Adam gibi anlatabilir misin?! Hiçbişe anlamıyorum!" Tek kaşımı kaldırabildiğim kadar kaldırdım. Ellerimi bağladım. Sağ ayağımı ritim tutmak üzere ayarladım. Gökay başladı.

" Ben.. Biz şenliklerdeydik. Ceren tuhaf davranıyordu birkaç gündür. Başka bakıyordu. Sebebini sorunca şenlikleri beklememi söylüyordu. Ben şüphelendim. Ceren benden hoşlanıyosa eğer onu engellemeliydim. İtiraf etmemliydi. Ben de bir kız farkettim. Benden hoşlanıyodu. Başörtülüydü ve ileri gidecek bir kız değildi. İki konuşup gülecektim. Ceren de görüp vazgeçecekti. Kız bi masada tek başına oturuyodu. Fırsat bu fırsat gittim yanına konuşmaya başladım. Kız fena rahatsız oldu. Gitmemi felan söyledi ama uzakta Ceren'i bize bakarken görünce gülmeye başladım. Kız daha bir rahatsız olunca, kızın garip bakışlarından rahatsız oldum. Bir kahve alayım deyip kalktım. O sırada Ceren gelmiş kıza nişanlım,uzak dur felan demiş. Kız nişanlıyken benimle iletişime girmeye utanmıyo musun diye bağrınca. İyice işlerin sarpa sardığını anladım. Sinirlendim haliyle. Ceren'in kolunu tuttuğum gibi çektim kenara. Bağırıp çağırıp ona neden bunu yaptığını soruyodum. O da bana seni seviyorum, seni sevdiğim için söyledim deyince korktuğum başıma gelmişti işte. Korkuyla Ceren'e saldırdım. Ben seni sevmiyorum, sevmeyeceğim diye bağırmaya başladım. O kolunu acıtığımı söyleyip kolumdan kurtulunca ağlayarak koşmaya başladı. Bağırdığımın saniyesi pişman olmaya başlamıştım zaten. Peşinden gittiğimde o koşarak yola çıktı. O kadar üzgündü ki arabayı göremedi. Onu çok üzmüştüm Sonrası malum... Ben çok üzgünüm. Böyle olsun istemedim. Ben çok pişmanım. Gerçekten kendimi affedemiyorum."

Gözyaşlarıyla, o anı tekrar yaşamıştı. Üzülmüştü. Onu ben üzmüştüm. Üzülmüştüm onu üzmekten dolayı. Ama ona bunu söylemedim. Yanından bir şey demeden geçtim.

Yoğun bakımın kapısında sadece o iki kız vardı. Sanırım Serap teyze Meltem hanımı sakinleştirmek için götürmüştü.

Hemen cama yapıştım. Demek benim karadeniz gözlümün, gözleri parlamıştı bir erkeğe bakarken ilk defa. Belki de son defa... Gözlerim benden bağımsız ağlamayı öğrenmişti artık. Cama alnımı dayadım. Tatlı bir türkü ilişti dilime.


"Karadeniz puslidur
Bulutlara yaslidur
Denizun çocuklari
Hem asi hem mavidur

Karadeniz karasun
Boyna dalgalanasun
Ayri koyma kimseyi
Seven seveni alsun

Karadeniz aşkına
Gülüm döndüm şaşkına
Koy ben boğulsayidum
Bi damla gözyaşuna

Dalgalan karadeniz
Dertli dertli dalgalan
Ayrildun sevduğunden
Otur da derdune yan"

Gözlerimde yaşlar, dilimde bir türkü seni bekliyorum, karadenizlerine yandığım. Ne olur o güzel gözlerinden mahrum etme bizi. Biliyorsun beklemek ateşten daha yakıcı...

MatruşkaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin