Sonunda ayrıldılar. Şuan inanılmaz mutluyum. Bu nişanlılık olayının yakın bir zamanda biteceğini biliyordum ama bu kadar çabuk olacağını tahmin etmemiştim. Bir de Zayn gruptan Perrie ile daha fazla vakit geçirmek için ayrılmıştı. Sanırım fazla görüşmek yaramadı ikisine de :D
Bu bölümü Zayn ve Perrie çiftinin ayrılmasını kutlamak için yazıyorum. Yani o yılan gözlü maymundan kurtulduğumuz için bir ödül gibi görün. Gerçi biraz değil baya geç oldu ama ne yapayım. Neyse. İyi okumalar...
Hilal'in gözünden...
Kolumun altında hissettiğim kıpırdanmayla uyandım. Güneş kendini hafiften belli ediyordu ama hava henüz aydınlanmamıştı. Bu yüzden ilk beş saniye nerede olduğumu idrak edemedim. Kendi odamda olmadığıma emindim çünkü, benim yatağım duvar yerine boydan boya camla kaplanmış kısmın yanında değildi. En son hatırladığım Zayn'in odasında oluşumdu ve sanırım gözlerimi onun yatağında kapamıştım. Açtığım yerde yine onun yatağı olmalıydı. Ve kolumun altındaki de onun bedeni.
Kolumu, onu uyandırmamak için çok sakin bir şekilde çekerek yataktan kalktım. Olayı daha da batırmamak için hemen burayı terk etmek istiyordum. Nasıl olsa uyuyordu ve uyuyabildiğine göre ağrıları azalmış olmalıydı. Yani bana gerek yoktu.
Odanın kapısını yavaşça kapattıktan sonra boş boş koridorlarda dolanmaya başladım. Canım uyumak istemiyordu. Zaten bir kez uyandığımda tekrar uykuya geri dönmem imkansız gibi bir şeydi. Bu yüzden bir oraya bir buraya gidip durdum. Hatta bir ara sapıklık olacağını bile bile çocukların odalarına girip nasıl uyuduklarına baktım.
Louis, yatakta yatması gereken pozisyondan 180 derecelik bir sapmayla ayrılmıştı. Ayakları yatak başlığına dayalıydı ve kafası ise yataktan sarkmak üzereydi. Birde fena horluyordu.
Sanırım aralarında en düğün uyuyanı Liam'dı. Ona babacık denmesine hak veriyordum çünkü o her şeyi kuralına göre yapardı. Uyumayı bile. Sol kolunun üzerine yatmış, öyle sakin uyuyordu ki daha fazla rahatsız etmek istemeden ziyaretimi kısa kestim.
Her Directioner'ın 1D ile ilgili şanslı bir anı olacağına inanıyordum. Benimkisi Niall'ı şans getirdiğine inandığı yeşil boxerıyla yüz üstü yatmış uyurken görmek olmuştu. Tamam, şuan belki kulağa sapıkça geliyordu ama inanın Mars'ta su bulmuş gibi seviniyordum.
Harry'e gelince...
Açıkçası onun odasına girmeye cesaret edemedim çünkü nasıl bir manzarayla karşılaşacağımı kestiremiyordum. Çünkü eğer çıplak uyuduğu ile ilgili haberler doğruysa, sonrasında onu evlenmek için ikna edemeyebilirdim. Bu yüzden onun odasını es geçtim ve bir bardak su içmek için mutfağa yöneldim.
Günün bu saatlerini sevmiyordum. Yani tanın ağarma saatlerini. Her şey öyle bir havada oluyordu ki sanki havada ki oksijen molekülleri bile ağırlaşıyormuş gibi geliyordu. Birde bunun üzerine, evde herkesin uyumasından kaynaklanan sessizlik insanın içini ürpertiyordu.
Geceyi severdim. Zayn'in de dediği gibi herkesin aynı anda sessiz olmayı başarabildiği tek zaman geceydi. Ayrıca geceleri biraz daha yaratıcı oluyordum. Kendim yazdığım çoğu şarkı sözünü gece saat üçten sonra falan yazmıştım.
Gündüzü de severdim. Hele ki öğleni. Öğle saatlerinde herşey biraz daha cıvıl cıvıl olurdu ya, işte günün en güzel saati bana o zaman gelirdi.
Ama şuan içinde bulunduğum arafta kalmış saatler sıkıntı veriyordu. Güneş doğmak üzereydi ama henüz karanlık gitmemişti. Ne gündüzdü ne de gece. Belirsiz bir zaman dilimindeydik. Ve ben erkenden uyandığım için kendime kızmaya başlamıştım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
5Kız 5 Oğlan
FanfictionBiz bunların hiçbirini hayal etmemiştik. Tek düşündüğümüz yarışmayı kazanıp ünlü olmaktı. Belki de sevilmek istiyorduk hayranlarımız tarafından. Ama düşündüğümüzden de fazlası çıktı karşımıza. Hem iyi hemde kötü olarak... Karşımıza aşk çıktı, ama ol...