KİM | 1

626 23 15
                                    

Multimedia kısmında tanıtım videomuz ve Arlina var. Bölüm parçamız Aras'ın sevdiklerinden Redd- Çığlık Çığlığa. İkinci kitabı Aras olarak okuyacaksınız artık, sizden küçük ricam paragraf arası yorum yapmanız. Okuması keyifli oluyor ve Aras'tan okumanızın tepkilerini merak ediyorum. Özledim! Ve gidiyorum. İyi okumalar!

"Bir şey oluyor bazen, bütün dünya senin düşündüğünün tersini bile düşünse o kadar kuvvetli inanıyoruz ki o şeye, gerçekle bağımız kopuyor. Sonrası acı oluyor elbet. Olsun... Samimi bir acı, sahte bir mutluluktan daha kötü olabilir mi gerçekten?*"

Arkadaşları okul teneffüslerinde tükürük yarışı yaparken, annesiyle gitmesi gereken ruh doktorları olan bir çocuk için samimi acılar sözü somut bir anlam kazanıyordu. Annenizin her gün krizlere girmesi, yeni doğmuş –erken doğum nedeniyle belli bir döneme kadar hastanede vakit geçirdiği de düşünülürse- kız kardeşinizin güçlü sezgileri sayesinde huzursuzlaşması tamamen hissedilir şeylerdi. Eş zamanlı yaşadığı psikolojik çöküntüden dolayı ikinci bir çocuk sahibi olduğunun bilincinde olmayan zavallı annemin sütten kesilmesi de birkaç aylık Alisa'nın ve tüm bunlara şahit olan benim acıyla yüzleşmemiz demekti.

Her şeye rağmen, zamanın kendine getirmeyi başardığı annem bize mutluluğun kazanılan bir şey olduğunu öğretmişti. Sahte bile olsa kalbimizi kandıracak mutlulukları çabuk bulurduk. Bir yerden sonra insan buna ihtiyaç duyuyordu. Annemin mutluluk kaynağı çocukları olarak bizler, çiçekleri ve fotoğraf çekmekti. Alisa, resimlere kendini adamayı seçmişken ben boş gezenin boş kalfasıydım. Arkadaşlarım ve ailemle vakit geçirmem kalbimi mutluluğa inandırmamdı. Baterimle vakit geçirmek bunların yanında beni güçlü hissettiren bir başka kandırmacaydı.

Fakat bundan aylar öncesinde öyle olmamıştı. Doğrusu ben mutluluğu aramaya çalışmadan, kaderim ironi içeren bir tazelikle karşılaştırmıştı beni. Acılar içinde yalvarmasına rağmen, uzatılan tüm elleri reddeden, olduğundan daha sert bir kalbe sahipmişçesine hareket eden; parlak, siyah saçlı kız benim asıl olan fakat sonradan karşılaştığım mutluluk kaynağımdı. Kişiliğinin beni kötü etkileyeceği konusunda arkadaş çevrem, hatta ailem bile aynı fikirdeydi.

Annem beni mutlu edecek olan her neyse onunla uğraşmamın başkalarını rahatsız edecek olmasını önemsiz kılacağından bahsederdi. Ve ben de öyle yaptım.

Adelina'yla ilgilenmem başkalarını rahatsız ediyorsa o düşünceleri hafife aldım. Belki bu tavrı abartmış, Adelina'yı da rahatsız etmiştim ama şimdiki hâlinden şikâyetçi ya da mutsuz değildi. İnsan sevmeyen bir yapıya sahip, camdan kaleler ardına saklanmayı tercih etmiş biriydi sadece ve ben yanına varabilmek için epey ter dökmüştüm. Sadece benden korktuğu için fazla yabani davranmıştı. Fiziksel hiçbir acıdan korkmayan cesur yanı, ruhsal olarak saç teli kadar acıyı kaldıramayacak güçsüz yanıyla büyük bir çelişkideydi. Onun tavırlarından etkilendiğimi söyleyenlere bir yere kadar hak verebilirdim. Ondan etkileniyordum. Beni büyülüyordu. Ona dair yeni herhangi bir şey keşfetmek iyi hissetmemi sağlıyordu. Kendimden uzaklaşıyor ve onu anlamaya çalışırken maviye bürünüyordum.

Başıma aldığım darbeyle parmaklarımın arasında çevirdiğim kalem, kitabın arasına düştü. Kucağımdaki kitabın üzerine düşen yastığı yanıma bıraktım. Evimizin arka bahçesinin çimlerine henüz uzanan Rüzgar'ı izlerken kitabımı da kenara çektim.

"Okuma özürlü müsün yoksa geç mi algılıyorsun?"

Az önce başıma isabet ettirmeyi başardığı yastığı kafasının altına çekti.

"Neden?"

"Daha önce yaptığın şeyleri tekrarlamaya başladın. Moronluğun baş gösterdi."

KÖTÜNÜN İYİSİ▪MAVİ [II.kitap]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin