KİM | 3

416 21 13
                                    

Bölüm Parçası, Fallulah-Social Club. Multimedia kısmında bundan bir buçuk yıl önce, ilk Kİ kapağına uygun olarak yapılmış Kötünün İyisi Mavi kapağı var.

Dakikalar geçerken yapacak hiçbir şeyim kalmadığında, küçük valizin yanına bağdaş kurup, sırtımı yatağın eğimli bazasına yasladım. Günlerdir elimden düşürmediğim ve şu an avuçlarımın arasında olan kitabın daha önce altı çizilmiş olan cümlelerini okumak, vaktin habersizce eksilmesi demekti. Kitabın ortalarına doğru geldiğimde, tüm sayfayı dolduran eylemin tanımı olan cümle duraksamama neden oldu.

Ruhum o cümleye sıkışmıştı ve harflerin altı hislerimin yoğunluğunu vurgulamak istercesine kalın, eğri büğrü bir çizgiyle destekleniyordu.

"Bir sayfayı koklayıp, bir tişörtü düşünüp, mavi bir kelebek çizerek ne kadar özlediğimi anlatabilirim.*"

Özlemekle ilgili bayağı ve can sıkıcı birçok şey geveleyebilirdim. Duyanlar 'edebiyat yapma bana velet' bakışları atarak beni küçümseyebilirdi. Hiç anlamasam bile elime bir kalem, kâğıt alarak ufak bir çizik ya da kelime ile sadece o tarifi vermeye de çalışabilirdim. Ama hiçbiri kalbime bu kadar nokta atışı yapamazdı.

Benim yapabileceğim tek şey boş, beyaz bir sayfaya çirkin bir yazıyla binlerce özledim yazmak olurdu. İrili ufaklı bir sürü özledim. Sonuçta kâğıdın alacağı hâle benziyordu bedenim. Her yerim, birbiri içine geçmiş karalamalarla dolup taşıyordu. Özlem isimli sıcak hava dalgası tarafından kavruluyordum. Zihnimin ürettiği bir olguya tüm bedenim inanıyor ve fiziksel bir durum hâline getiriyordu. Özlemek bir insana böyle hissettirir miydi? Daha önce hasret duyduğum pek çok şey olmuştu eskiye dair. Ama bu sefer öyle değildi. Taze olan bir şeyi arzuluyordum. Hâlâ var olan bir şeye karşı his büyütüyordum. Bu diğer hepsinden daha farklıydı.

Biraz daha oyalandıktan sonra kitabı yatağın üzerine bırakıp, valizimle birlikte üst kata çıktım. Girişteki askılığın dibine valizi bırakmıştım ki çevrilen anahtar sesinin ardından annemler kapıda belirdi. Annemin elindeki karton poşetleri alıp vestiyere bırakırken "Nereyi soydunuz?" diyerek takıldım. Alaycı tavrıma karşılık yorulduklarını dile getiren annem geri döndüğümde ayakkabılarını çıkarmakla meşguldü. Koyu kestane rengi saçlarını anne-kız gününe göre oldukça havalı kaçacak sıradan bir topuz yaptığı, şu an ensesine kaymış olan saç yumağından anlaşılıyordu. Kapıya yaslanıp hâlâ içeri geçmeyen Alisa'ya baktığımda büzüşmüş dudakları ve büyüttüğü gözleriyle arkasını işaret etti. Gözlerim ufaklıktan ayrılıp, sarmaşıklarla örülü bahçe duvarını ikiye bölen demir kapıya kaydığında, annem sırtımı itekleyerek "Onu biraz daha bekletirsen başın belaya girecek oğlum," dedikten sonra Alisa "Hanımefendiler bekletilmez çünkü," diyerek işaret parmağını salladı.

Bahsettikleri kişi... Kafamı kapıdan uzatıp etrafı taradığımda arabasının kaportasına yaslanmış olduğunu gördüm. Bu tarafa bakmıyordu ama yüzündeki ifadeden ve koyu yeşil, ekoseli gömleğinin kolunu yukarı kıvırıp saatine bakışından başımın belaya girme potansiyelinin artış gösterdiğine emin olmuştum. Onu gördüğümde zaman farklı bir boyutta akmaya başlamamalıydı. Özellikle şu an. Seni bekledim tripleriyle karşılanmak yerine güzel bir kucaklaşma istiyordum.

Geri dönüp valizi aldığımda annemle de sıkı bir kucaklaşma yaşadık. "Seni seviyorum, dikkatli olun," dediğinde "Ben de seni seviyorum, anne," diye karşılık verdim.

Annemden ayrıldığımda öpülmeyi bekleyen örgülü kıza eğilip sıkı bir sarılma armağan ettikten sonra "Mehtap teyzeyi de öpersin benim yerime," diye fısıldadım. Verandaya çıktığımda "Anneannenleri unutma," diye hatırlattı annem.

KÖTÜNÜN İYİSİ▪MAVİ [II.kitap]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin