KİM | 17

41 6 3
                                    


Damien Rice- It Take a Lot To Know a Man.

Ve işte, birkaç güzel sahnenin ardından her şey bayatlamıştı. Kameraman melodram sahnesi çekmek istiyor ve filmimde bir süre rol alan maviliği unutacağımı sanarak görüntüyü beyazlatıyordu.

Bu beyazlık kör ediciydi.

Gözlerimin onu bir daha göremeyecek olması, hatıralarıma sızan gülüşünü unutacağım anlamına gelmezdi.

Tek istediğim, belirsiz uzunluktaki süre boyunca şahitlik edemeyeceğim o ışıltıyı diğerlerinin görmesinin önüne geçmekti.

O yüzden buradaydım-dık... Buradaydık.

Savaş'ın dediğini yapmak için değil, tamamen kendi bencilliğim için harekete geçmiştim. Evden çıkarken kapıyı kilitlediğinizden emin olmak gibi bir şeydi bu.

Kendi etrafında dönme işine son verdiğinde toprak tonlarındaki eteği bacaklarına dolandı. Yüzüne bariz bir sevgi yayıldı.

"Buraya bayıldım!" Arkasını döndüğünde bakımsız saçları sağ omzunda toplandı. Oturduğum koltuğa doğru bir adım atmıştı ki birden duruverdi. Yüzündeki heyecan da aynı hızda söndü. "Tıpkı bizim gibi. Saklı ve terk edilmiş. İnsanların dikkat etmeyeceği çirkinlikte ama elmasın da ilk hâli kömür değil mi zaten?"

Edebiyatı seven takıntılı aşığım haklıydı. Burası bizim gibiydi. Yanlış olan, bizin içinde kendisini de kast ediyor olmasıydı. Burası ergen şövalyelerin, Rüzgar ve Aras'ın, kendilerini güvende hissettikleri şatoydu. Daha sonra çocukluğu katledilmiş olanların, Adelina ve Aras'ın, ölmedikleri sığınağa dönüşüverdi. Çisem'in buraya ait olmayı hak eden, kimsenin bilmediği bir hikâyesi olabilirdi ama barakayı hak etmek için bir hikâyeden fazlası gerekiyordu. Onun burada olmasını Rüzgar nasıl karşılardı, bilmiyorum. Ama biraz sonra Adelina'nın tepkisini öğrenecektim.

Buraya geleceğinden neredeyse emindim. Ben her şeyi başladığı yerde bitirmek istemiştim. Adelina da ona beni hatırlatan ne varsa bir zamanlar sadece benim huzur evim olan barakaya getirecekti.

"Ne düşünüyorsun?"

Masa görevi gören alçak tahtaya oturduğunda kuşkulu görünüyordu. Dirseğimi koltuk başına çıkarıp parmaklarımı gözüme bastırdım.

"Hiç."

Gözümün önündeki karartı gittiğinde öne doğru eğilmiş olduğunu gördüm. Bilekliğinin çıtçıtlarıyla oynarken gülümsemeye çalıştı.

"Onu mu düşünüyorsun?"

Evet.

"Kimi?"

Oynadığı bilekliğinin üstünü eliyle örttü. Omuz silktiğinde "Biliyorsun," dedi kaygılı bir sesle. "Seni benden uzaklaştıran o kızı."

Zayıf yanaklarımın içini ısırmaya başladığımda rahatsız eden bakışları üzerimdeydi. İnsanlara karşı hep oyuncu olmuştum ama konu Adelina'nın etrafında dönmeye başladığında yalan düğmem kapanıyordu. Onu anlatan kelimeler kalbimden düşüp etrafa saçılıyordu. Kalbim günlerdir öylesine kanıyordu ki konuşmaya dermanı yoktu. Boşluğu benim yalanlarım aldı.

"Beni senden o değil, sen uzaklaştırdın, Çisem. Bunun farkına var."

Aslında bu yalan sayılmazdı.

"Sana seni hak ettiğimi göstereceğim, Aras. Eski Çisem öldü. Geride aramızı kimsenin açmasına izin vermeyeceği yeni Çisem'i bıraktı. Senin için yeniden doğdum."

KÖTÜNÜN İYİSİ▪MAVİ [II.kitap]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin