KİM | 19

41 4 0
                                    

Bölüm şarkısı, Aurora-Runaway.

Derin nefesler aldıktan sonra ayaklarımı toprakta çevirerek arkamı döndüm. Bahçe kapısından henüz çıkan Buse'yi görünce, havada asılı kalan ayağım eski yerine düştü. Kaşlarımı çatmış başı önde dalgın adımlarla gidişini izliyordum ki telefonuma gelen arama her şeyi mahvetti. Telefon ekranında holdingin iletişim departmanında çalışan ve çoğu kez gizli işlerde kullandığım Ekin'in adını gördüğümde aramayı reddettim. Ondan yapmasını istediğim iş için aradığını biliyordum ama sırası değildi. Başımı kaldırdığımda, Buse'nin önüne düşen çelimsiz saçlarını kulağının arkasına sıkıştırırken etrafa bakındığını gördüm. Başını yamaca yükseltip beni gördüğündeyse düşünceli adımlarını buraya yönlendirdi. Bakışlarımı yana kaydırırken üstüme sinen usanmışlığın yüzüme yayıldığının farkındaydım. Birilerini gerçeklerden uzak tutup doğrularla idare etmek iyi hissettirmiyordu. Kelime olarak neredeyse aynı şeyi ifade ediyor gibi görünseler de, doğrular ve gerçekler hiç bu kadar ters düşmemişti.

Buse'nin toprağa gömülen adımları iri kayanın dibinde son bulduğunda, bakışlarımı kırmızı ve ıslak bir çerçeveye hapsolmuş gözlerine indirdim.

"Adelina gidiyor mu?"

Hangisini söylersem başımı daha az şişirirdi? Doğruyu mu, gerçeği mi?

Buse ne kadar masum olursa olsun, tercihimi doğrudan yana kullanacaktım. Kendisi çenesini tutacağına olan güvenimi sarsacak kadar masumdu. Herkesin öğrenmesini isteyeceğim bir mevzu olduğunda, gerçekleri ancak o zaman Buse ile paylaşırdım.

"Gidiyor."

Bu doğru olandı. Gerçek ise kaçtığı...

"Nereye?"

Başını öne eğip korkuyla sorduğu sorunun cevabını beklerken, gözleri ıslanmaya başladı.

"İngiltere'ye."

"Ne zaman?"

Çocuksu sesi daha titrek çıktığında iki adım atıp durdum. "Ben bilgi kutusu değilim, Buse ve sen bu konuyla ilgilenmemelisin." Ona yardımcı olduğumu anlayamayacak kadar mesafeli çıkan sesim karşısında hayret edercesine suratıma baktı. "O benim dostum!" Aciz çıkan sesi kendini söylediğine inandırmak istiyor olsa gerek, cümlesini bir kez daha tekrarladı.

"Pek öyle görünmüyor."

Öne çıkan dudakları ve çatılan kaşlarıyla bana bakmayı sürdürürken kirpiğinin ucundaki damla yere düştü. Yaşanılanlara bakılırsa Buse temiz kalmayı başaran tek kişiydi. Ona karşı acımasız davranmamın sebebi temiz kalmaya devam etmesini istiyor oluşumdu. Elinin üstüyle gözlerini silerken bunu anlamışa benzemiyordu, anlaması da gerekmezdi. Hırslanarak arkasını dönüp yürümeye başladı. Gençlerin en büyük sorunlarından biri buydu. Bazen şahit olduklarından o kadar etkileniyorlardı ki, hayatlarının başkalarının yaşantılarına göre şekil aldığının farkına bile varamıyorlardı. Buse de onlardan biriydi. Çevresinde ruhu incinmiş her kim varsa, onlarla empati kurmanın bir adım ötesine geçiyor ve kendi ruhunun incinmesine izin veriyordu.

Komik ama ben, sancıyan ruhuma kilit vurmayı yirmi beş yıllık yaşantımın yirmi ikinci yılında akıl etmiştim. Kalkıp da on sekizine bile girmemiş Buse'den bunu yapmasını bekleyemezdim. Onu sadece mesafeler ikna edebilirdi.

Arkasından bakmaya devam ettiğim Buse, tepeden inerken tökezleyince sessizce düşürdüğü gözyaşlarından sonra hıçkırarak ağlamaya başladı. Sıkıntıyla iç çekerken "Umarım bunu büyütmezsin," diye mırıldandım. Avucumun içindeki telefonun varlığını hatırlayınca bir taraftan eve yürürken bir taraftan da Ekin'i geri aradım.

KÖTÜNÜN İYİSİ▪MAVİ [II.kitap]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin