KİM | 7

234 19 6
                                    

Bölüm şarkısı, Zara Larsson-Uncover. Uzun bir bölüm paylaşmak isterdim fakat wattpad sorun çıkarıp durduğundan bari bu 7 sayfayı paylaşayım dedim. Gözünüzü dört açın, gözetleniyoruz. Teori bekliyoruum. :> İyi okumalar!

"Kırmızı pakette Alisa'nın bebeğine diktiğim elbiseler var. Diğer üç paketi de Vildan'a verirsin. Aman dikkat ediver, ezilip büzülmesinler."

"Yahu kadın, sen de amma telaş ettin. Rahat bırak çocuğu."

"Sen onu yerinde durmayan torununa söyle. Ce deyip kaçıyor. Elbet telaş ederim. Bak, dur! Reçel koymadım."

Merdivenlere doğru kısa ve hızlı adımlarla yürüyen anneanneme gülmeden duramıyordum. Telaşlı hâlleri beni hep güldürürdü. Üstüne bir de dedemle geleneksel atışmalarını yaşıyorlarsa onları izlemek keyifli ve tuhaf bir şekilde güvende hissettirirdi. "Gerek yok. Birkaç hafta sonra yine geleceğim zaten," diye hatırlattım. Adelina ile olan tatilim sona erdikten birkaç hafta sonra Rüzgarlar ile her zamanki Alaçatı tatilim başlayacaktı. Açık olan mutfak penceresinden bana söylenen anneannemi işitiyordum. Sırıtışımı gizlemek için yüz kaslarımı epey zorlamam gerekti. Oturduğu eski sedirden anneannemin telaşına homurdanan dedemse biraz sonra katılarak güldü.

Dedem, radyosunda güzel bir Türk klasiği ararken "Yarın bize uğramadan mı gideceksiniz?" dedi, Adelina'yı da kast ederek.

"İzmir'i hiç görmedi. Alsancak'ta turlar, gece de vapura bineriz," dediğimde başıyla onayladı.

Dün geceki konserin ardından Adelina'yı otele bırakmış ve geceyi dedemlerde geçirmek üzere oradan ayrılmıştım. Biraz sohbetin ardından, ertesi gece İstanbul'a döneceğimizi söylediğimde ise anneannem şimdiki evhamına seher vakti kapılmıştı. Neyse ki onu oyalayacak şeyleri iyi biliyordum. Mesela aç olduğumu belirtmek gibi... Elinde yeni bir paketle kapıda görünen anneannem "Vildan çok sever," diyerek onu da diğer paketlerin yanına, eşiğe bıraktı.

Asla vedalaşılamayan –her vedalaşmaya kalktığınızda paketleyecek bir şey bulan- büyük ebeveynlerin yanından ayrılıp otele yürümeye başladım. Saat daha sabah 09.30'du. Adelina çoktan uyanmış olmalıydı. Beni selamlayan kasaba sakinine gülümserken otelin köşesini döndüm. Otelin karşısındaki boş arazinin kenarında, Adelina'nın arabasını göremeyince duraksadım. Bir yere mi gitmişti? Otele geçip paketleri kenara bıraktıktan sonra merdivenleri, birkaç basamak atlayarak, çıkmaya başladım. Beyaz kapıyı anahtarla açtığımda, balkondan gelen esintiyle havalanan perde dışında, odada hiçbir hareketlilik yoktu. Sağ taraftaki banyo kapısını açtım. Orası da boştu. Beynim çalışmayı bırakıp beni kalbime teslim ettiğinde boğulmak üzereydim. Sonunda beynim işi ele almaya karar verdi.

"Telefonla arasana geri zekâlı, neyin gerilimini yapıyorsun!"

Kendi kendime söylenirken çoktan telefonu çıkarıp numarasını tuşlamıştım. Lavabodan destek alıp telefonu açmasını bekledim. Bekledim, bekledim ve... Bekledim!

"Aç şunu, hadi..." İkinci kez aradığımda diş fırçalarımızı koyduğumuz bardak dikkatimi çekti. Benim diş fırçamın yanında Adelina'nınki yoktu. Siktir! Odaya geri dönüp giysi dolabının kapaklarını açtığımda onun kısmı bomboştu. Yatağın yanında duran valizlerden biri de eksikti... Gitmişti. Haber vermeden, tek başına gitmişti hem de. Beni terk mi etmişti? Hayır, suratıma yumruk atmadan bir yere gitmezdi. Üstelik suratıma yumruk atmasını gerektiren bir olay yokken... Yoksa annesine mi bir şey olmuştu?

Odadan çıkıp alt kata indiğimde köpeğiyle birlikte dışarıdan gelen Belgin ablayı gördüm.

"Günaydın diyeceğim ama sana pek aymamış gibi. Hayırdır?" Neşeli ifadesini bozmaya yetmeyen hafif çatık kaşlarıyla yüzümü incelerken zihnimi okumaya çalışır gibiydi.

KÖTÜNÜN İYİSİ▪MAVİ [II.kitap]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin