KİM | 11

157 9 3
                                    

Cem Adrian-Tanrı Aslında Sever Hepimizi. Yaël Naïm - Toxic. Multimedia biraz nostalji. Keyifli okumalar!

"Bazı kitaplar etkisi hiç azalmayan huzursuzluk ve karamsarlığa neden olurlar. Vaat ettikleri temel duygu mutsuzluktur bazı kitapların. Bazı kitaplar ruhumuzu karartır ve çürümeyi hızlandırır. Yine de kayıtsız kalmamız mümkün değildir onlara.*"

Altını çizdiğimi bildiğim satırları gözlerimi açmadan dinledim. Bu satırlar bana Adelina'yı anımsatıyordu. Her insan bir kitaptı aslında. Adelina ise insanı karanlık boşluklardan sallandırıp acı içinde acıyı düşünmeye iten bir kitaptı. Elinizden bıraktığınız an dünyadaki en yaşlı ruha sahipsinizdir. Ama bırakmak da istemezsiniz. Bir gün mutlaka bırakacağınızı unutarak...

"Bazı kitaplar tehlikelidir; eğer bunlardan birine bulaşmamışsanız bugüne kadar ve bir şekilde elinize geçmişse kapağını açmadan önce bir kez daha düşünmeniz gerekir.*"

Oysa ben Adelina'yı tanımak için bir kez bile düşünmedim. Belki de aynı kategoride farklı kurgular içeren kitaplar olduğumuz için düşünmeyi seçmedim.

Babam odamın içinde hareket ederken uyuyor numarası yapmaya devam ettim. Odada olduğunu hissettiğim andan itibaren kımıldayamıyordum. Çoktan uyanmış olmam gerekirdi. Uyanık olduğumu anlarsa konuşmak isteyecekti ve ben tüm yorgunluğumla onun karşısında duramayacaktım. Şu an yatağın ucundaki kanepede olduğunu biliyordum. Çünkü rastgele bir sayfasını açıp okuduğu kitap kanepedeydi.

"Uyanık olduğunu biliyorum." Keyifli gelen sesine tepkisiz kaldığımda "Ben de uyuyor gibi yaparken kapalı gözlerimi kırpardım," dedi gülerek.

Benimle şakalaşabiliyordu. Onu affettiğimi düşünüyordu. Belki de affedip etmediğim umurunda değildi çünkü annem ile araları iyiydi. Annem babamı affetmiş olabilir ama ben annemi kırdığı için babamı affetmeyecektim. Herkes geçmişi silebilir. Ben hariç.

"Saklandığımızda aynı tepkileri veriyor olmamızı başarı mı saymalıyız?" Gözlerimi açmadan konuştuğumda kinaye yapamayacak kadar yorgun hissediyordum. Zeminde çıkardığı sesler yakınıma geldiğinde biraz sonra elini alnımda hissettim. Kendimi geri çekip gözlerimi araladığımda huysuz davranmıştım.

"Hasta görünüyorsun."

"Ama değilim."

"Problem mi var?"

Yatakta oturur hâle geldiğimde "Neden başka şeyler yapıp annemi mutlu etmiyorsun?" diye homurdandım. Problem olan şeyin ne olduğunu öğrense babasının oğlu olduğum gerçeğini yüzüme vurmaktan kaçınmayacaktı. Yatağın babamdan uzak olan tarafından çıkıp yerdeki tişörtümü üstüme geçirirken geçmişte iyi olduğum birine karşı fazla sert davrandığımı düşünüyordum. Ama elimde değildi. Ben kin tutan, huzursuzluk çıkaran bir çocuk değildim. Olmak da istemiyordum. Beni buna zorlayan oydu.

"Babana karşı ne zaman iyi huylu olacaksın?"

Karışmış saçlarımı biraz daha karıştırıp yüzüne baktım. Gittiği günden bugüne pek yaşlanmamıştı, sadece zaman onu biraz daha çekici kılmıştı. Gençlik iksiri içmiş gibi duran suratı uzatılan bir zeytin dalı gibi barışa hazırdı.

"Annemin yanında diğer kadınlara karşı hormonlarına sahip çıkabildiğin bir zaman."

Banyoya girmek için hareketlendiğimde "Biliyorum," dedi pişman bir sesle. Kahretsin! Lunaparktaki konuşmanın bir benzerini yapmak istemiyordum. Yeteri kadar yaşlı hisseden ve buna alışık olmayan bir bünyeye bu kadarı fazla değil miydi? Otuz yıllık problemleri on sekiz yılda sırtlanmış olmak eğlenmem gereken zamanları gözle görünür şekilde harcıyordu.

KÖTÜNÜN İYİSİ▪MAVİ [II.kitap]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin