15." You are avoiding me."

425 35 21
                                    

Hatalar olabilir, kontrol edemedim.

sudehennigomez 'in ısrarları sayesinde yazdım. Umarım cok bekletmemişimdir seni.

MALIA

"Ciddi olamazsın!"diyerek kahkaha attı Lydia. "Cidden onu ısırdın mı?"

Kafamı olumlu anlamda salladım.

"Çok geç oldu,ben gitsem iyi olur. "diyerek ayaklandım,kalmam için ettiği ısrarları kibarca red ederek ceketimi alıp çıktım.

Kapıya kadar beni geçirdi ve ben gözden kaybolana kadar da kapıyı kapatmadı.

Yolda yürürken tek düşünebildiğim Isaac'in beni öpmesine izin vermiş olduğumdu.

Böyle bir hatayı nasıl yaptım, bilmiyorum. Sadece ona karşı koyamadım.

ISAAC

Eve kendimi attığımda, yatağıma uzandım ve beyaz tavana bakarak aptalca gülümsemeye başladım.

İçimde bir şeyler patlıyordu, şuan bütün California'yı bile koşabilirdim.

Onu öpmeme izin vermişti, dahası harika öpüşüyordu.

Stiles odaya girdiğinde hemen ayağa kalktım. Neşeli halime şaşırmıştı ve tek omzundaki çantasını yere bırakırken onu çekiştirmeye başladım.

Yorgun olduğunu söyleyip itiraz ettiğinde onun evin kapısından çıkarmıştım bile.

İçimde oluşan bu enerji patlamasını bir şekilde atmalıydım ve bunu da ancak Scott ve Stiles sağlayabilirdi.

***

Gözlerimi açtığımda, havanın oldukça aydınlık olduğunu fark ettim, yani oldukça geçti.

Sağ komidinde duran telefonumu hızlıca açıp saate baktım. Saat 8'di ve kesinlikle geç kalmıştım. Malia'dan gelen herhangi bir arama da görmeyimce istemsizce kaşlarım çatıldı. Beni mutlaka saat 6 gibi telefonla uyandırırdı. Uyuya kalmış olmasını umsam da, Derek ve onun uyku denilen şeye ihtiyaç duyduklarını sanmıyordum.

Aldırış etmeden Malia'yı aradım, üç kez çaldıktan sonra açtı.

"Alo?" Sesi uykulu değildi.

"Bugün beni uyandırmadın."derken bile aklıma dün akşam geldiğinden gülümsüyordum. Aptal aşık tanımı sanırım benim bu durumum için söyleniyordu.

"Bugün çalışmamız gerek yok. " Sesi ciddiydi ve genellikle bu tavrı ben ona karşı bir şeyler hissetiğimi ima ettiğimde takınırdı. "Sen de dinlenmiş olursun."

Böyle davranması gerilmeme ve kızmama sebep oldu ama yine de kendimi kontrol altında tutmaya çalışıp, kurtadam olmanın getirdiği öfkeyle pençelediğimi fark etmediğim yastığı bir kenara bıraktım. "Pekâlâ."

Telefonu kapattığımda kendimi yatağıma tekrar attım ve Malia'nın bu tavrının sebebini düşünmeye çalıştım.

*

"Sen iyi misin?"diyen Stiles'a döndüm. Gözlerini kısa bir süreliğine yoldan ayırıp o da bana baktı.

"Iyiyim..Sadece dalmışım."diyerek kafamı cama yasladım.

"Kendine gelsen iyi olur, geldik."dediğinde okula geldiğimizi fark ettim.

Uyuşuk bir hareketle cipin kapısını açıp indim. Iner inmez birine çarpınca, kim olduğunu kokusundan anladım.

Ikimiz de hızla geri çekilirken "Özür dilerim." tarzinda mırıldandım.

Aynı ses tonuyla kafası eğik bir şekilde önemli olmadığını söyledi.

"Lydia... Beni bekliyor, gitmem gerek."derken bile yüzüme bakmamak da ısrarcıydı. Genellikle Stiles'a bakarak konuşmuştu ve sesinde ise bir şeyler vardı. Sanırım pişmanlıktı bu.

Biri eliyle kalbimi sıkmış gibi hissettim ve boğazımdan kelimeler çıkamadı bu yüzden sadece belli belirsiz kafamı salladım.

***

Zilin çalmasıyla eşyalarımı toplayıp sınıftan çıktım. Tek omzuna taktığı çantasıyla kolidorun solundan gelen Malia ile göz göze geldiğimizde gözlerini başka yere çevirdi.

Bütün gün benden bakışlarını kaçırmıştı ve yemekhanede grupca oturduğumuz yemek masasında benden en uzak köşeyi geçmiş, benimle tek kelime bile etmemişti. Bu kalbimi kırıyordu ama beni sinir de ediyordu. Şimdi ise bir görüşürüz bile demeden yine gidiyordu.

Arkasından ilerlemeye başladım ama herkes okuldan çıkmaya çalıştığı için kolidor oldukça kalabalıktı.

Sonunda bahçeye çıktığımızda adımlarımı hızlandırdım. Arkasından geldiğimin farkındaydı bu yüzden adımlarını hızlandırmıştı.

Beni duyacağını biliyordum, bu yüzden arkasından ilerlemeyi bıraktım ve otoparkın ortasında durdum. "Malia, dur."dediğimde sesim kızgındı. Fısıltı şeklinde söylemiş olduğum şeyleri hassas kulakları sayesinde duymuş ve durmuştu.

Yavasca arkasını döndüğünde bu sefer gözlerimin içine bakıyordu. Hızlı adımlarla yanına gittiğimde kendime hakim olmaya çalıştım. Bu zordu, özellikle güçlerimi daha kontrol edemediğimi göz önünde bulundurursak.

"Benden kaçıyorsun."

Derin bir iç çekti. Gözlerini kısa bir süre kapatıp açtı ve benimkilere dikti. "Evet."

O an itiraz etmesini istedim ama etmedi. Dişlerimi sıkmayı bıraktım ve elimi gevşettim.

"Peki..." Sesim az öncekinin aksine kırgındı. "Pişmansın, değil mi?"

Olmamasını istiyordum. Onu öpmeme izin verdiği için pişman olmasın istiyordum.

Kafasının eğdi ve bir süre ayakkabılarını inceledi. Tekrar bana döndüğünde ise yüzünde acımasız ve ciddi bir ifade ve bu ifadesiyle eş değer bir ses tonu vardı. "Evet."

Kalp atışlarını dinledim çünkü bunun bir yalan olmasını bütün kalbimle diliyordum.

Ama kalp atışları normaldi. Yalan söylemiyordu.

Benim karşısında eriyip gittiğimi umursamadan devam etti. "Ve o olayı unutmalısın..."

Devamı var gibiydi ama sözcükleri seçemedi. Seçmesi icin ona zaman vermedim. Yanağımın içini ısırıp belli belirsiz kafamı salladım.

Ve bu sefer gözlerini ondan çekip aşağı çeken ben oldum.

Boyum ondan uzun olduğu için bana baktığını hissedebiliyordum. Bakışlarımı ona çevirdiğimde emin misin dercesine bakıyordu.

Cevap veremedim. Sessiz bir biçimde kaldığımda kahverengi gözleri bana yine acır gibi bakıyordu. Eminim ki gözlerim hafif de olsa şuan dolmuştu.

"Eskisi gibi olabiliriz, Isaac. "

Adımı, onun ağzından duymak bile bu denli canımı acıtırken onunla eskisi gibi olmamı nasıl beklerdi?

Tek yapabildiğim kafamı sallamak oldu yine. Çünkü eğer bir şey demeye kalkışsaydım ya sinirden ona bağırıp çağıracaktım ya da küçük bir çocuk gibi karşısında ağlayacaktım.

Elini tek omzuma koyup sıktığında işleri daha kolay hâle getirdiğini ve acıyı çekip alıp gittiğini düşünüyor olmalıydı. Ama hiçbir işe yaramıyordu.

Elini omzumdan çekti ve alt dudağını dişlerinin arasına aldı. Elinin yokluğundan dolayı üşüyen omzumu düşünmemeye çalıştım.

Arkasına dönüp ilerlerken kahverengi, dalgalar halindeki saçlarının beyaz kazağına düşüşünü izledim.

Biraz ilerlemişti ki arkasını dönüp tekrar bana baktı. Üzgün görünüyordu. Olmamalıydı, değil mi?

Beni sevmediği için neden üzgün olsun ki? Onu beni sevmesi için zorlayamazdım.

Kırık bir ifadeyle gözlerimin içine baktı ve sonra önünü dönüp yürümeye başladı.

Malisaac|FreeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin