Öncelikle merhaba. Bu benim ilk hikayem değil, yalnız bu platformda yayımladığım ilk hikayem özelliğini taşımakta. :) Bir umutla tıkladığınız bu hikaye umarım beklentilerinizi karşılar. Desteğinizi ve sevginizi kazanmak umudu ile şimdilik hoşçakalın...
İYİ OKUMALAR...
*** & ***
Dudaklardan sarf edilen sözcükler göz yaşları kadar taze, atılan keskin bakışlar kadar gerçekçiydi. Büyük bir hata vardı ve bu hatadan gebe kalmış bir günah. Vebali hiçbir zaman ödenemeyecekti bu günahın. Adam öğrendiklerine bile dayanamazken önündeki kadını affetmeyi aklının ucundan bile geçiremezdi.
"Neden yaptın Serda?"
Bu son bağırışı adamın boğazını yakarken, kadının kulaklarını acıtmıştı. Genç adam alev alev olmuş hırsının yükünü taşıyamadığından iki dizinin üzerine çökerken, genç kadın sözlerin vermiş olduğu dayanılmaz acıyla çökmüştü. Daha düne kadar birbiri için yanan kalpler şimdi köşe bucak kaçıyordu birbirinden. Gözlerse bu kaçışın başrol oyuncusuydu. Adamın bakışları önündeki günaha bulanmış kadınına bakmaktan kaçınırken, kadınınkiler ise kirpiklerine kadar işlenmiş suçun ağırlığından bakışlarını yerden kaldıramıyordu.
"Ben seni helalim bilip, koynuma alırken sen...sen..."
Yarım kalmışlık tüm her şeyde olduğu gibi sonu gelmeyen bu kelimelerde de kendisini belli ediyordu. Tükenmişti artık genç adam. Hissettiği bu hırs üzüntüden, acıdan başka bir şey katmıyordu. Bu aldatılmışlık hissi boğuyordu artık adamı.
"Serda?"
Arkada duyulan tandık ses yapboz parçaları gibi yerli yerine oturtmuştu her şeyi.
"Abim de gelmiş, canımdan kanımdan abim. Aynı karını paylaştığım abim."
Yarı alaylı çıkan sözler abisini hiç etkilemişe benzemiyordu. Çünkü gözlerini karısına, bir zamanlar kendisinden bile çok sevdiği aşığına dikmişti.
"Serda... Sen iyi misin?"
Genç adamın öğrendiği tüm gerçekler; gördüğü, tanık olduğu bu an kadar hırslandırmamıştı onu. Karısının hatrını soracak, merak edecek kadar kardeşinin hatrını ezip geçen abisine söyleyeceği sözleri yutup ayağa kalktı. Kısa bir anlığına da olsa içli içli ağlayan karısına bakıp tekrar abisine döndü. Belindeki silahı çıkardı. Amacı buraya gelmeden önce namusunu temizlemek ve abisine yaptığı adiliği ödetmekti. Fakat bu onlara en büyük kefaret olurdu. Bu aldatılmışlığı ölünceye kadar unutamazdı. Yaşayacağı yıllar kendisine zehir olur, aldığı her nefes beddua olarak geri dönerdi. Elindeki silahın namlusunu abisine doğru çevirdi.
"Yanlış hatırlamıyorsam benim namusum senin de namusun olmuyor muydu abi? Namusuma gözün gibi bakacaktın göz koyacak kadar değil!"
Ortamda oluşan birkaç saniye sessizlik genç adamın sarf ettiği sözcükleri kaldırabilmeye yetmişti. Yenilir, yutulur sözler değildi bunlar.
"Sevdim ben Fırat senden önce sevdim. Sen sevdiğimi çaldın ben-"
Fırat duydukları karşısında histerik bir kahkaha koyverdi. Öyle bir kahkahaydı ki bu kulaklara değdiği anda acıtıyor, duvarlara değdiği anda delip geçiyordu. Kesilen sesin ardından buz gibi bir ses duyuldu.
"Senin benden çaldıkların ne olacak abi? Ben senden çaldığımı namusumla öderken, sen neyle ödeyeceksin?"
Biraz soluklanmak adına dinlenen Fırat aklındakileri toparlayıp tekrar konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sırların İntikamı
Genç KurguGeçmişte yaşanmış büyük bir hata vardı ve bu hatadan gebe kalmış bir günah, bu günahın yükünü taşıyan üç ayrı beden.. Geçmişin tozlu raflarında sakladıkları bu günah sırra yoldaşlık edip intikamını almaz mı sanıyordunuz?