22

990 94 18
                                    

İyi okumalar!~


Luhan ağlamaktan şişmiş gözlerini zorla açtı. Uyandığında kendisini yatağında bulmayı beklemiyordu. En son Sehun'un odasının kapısında ağladığını hatırlıyordu. Buraya uyurken yatağına gelmesinin tek bir yolu olabilirdi.

Sehun.

Luhan üzerindeki örtüyü hızla atıp ayağa fırladı. Ani kalkmanın etkisiyle dönen başını tutarak odasından çıktı. Sehun'un odasının önüne geldiğinde kapının açık olduğunu gördü ama içerisi boştu. Koşarak aşağıya indi. Bütün kapıları açtı. En azından birinin ardından Sehun'u bulmayı bekliyordu ama hiçbirinde amacına ulaşamamıştı. En son mutfağın içinde dün geceden kalan masanın başına geldiğinde tekrar ağlamaya başladı. Telefonunu alıp üst üste mesajlar attı. Onca mesaja tek bir cevap bile gelmemişti. Mesajlar yetersiz gelince aradı. Defalarca aradı ama telefonu kapalıydı. Bıraktığı mesajların bir işe yaramasını umut ediyordu. Ağlamaktan kısılmış sesiyle bir mesaj daha bıraktığı sırada çoktan akşam olmuştu.

Sehun'un yatağına kıvrılmış göğsüne çektiği yastığının üzerine sinmiş kokuyu içine çekiyordu. Gözyaşları yastığı ıslatırken Sehun odadan içeriye girmişti. Çökmüş görünüyordu. Bir gecede bu kadar çökmüş olamazdı, değil mi? Yatağında yatan Luhan'ı görünce arkasını dönüp hiçbir şey demeden odadan çıktı. Aşağıya inerken arkasından seslenip gelen Luhan'ın halen neden gitmediğini merak ediyordu. Neyin açıklamasını yapacağını bile anlamıyordu. Bir açıklaması olabilir miydi? Sehun'a göre cevap hayırdı.

"Sehun, sadece bir dakika lütfen. Bir dakika dinle beni. Sonra istediğin şeyi düşünebilirsin."

Sehun onu duymuyormuş gibi salondaki koltuğa oturdu. Luhan hemen önünde durduğunda gözlerini ona dikti.

"Yemin ederim Sehun, yanlış anlıyorsun. Tao kim diye sormadın bile. Sorsan sana söy-"

"Sormam gerekiyor mu? Fazlasıyla belli olmu-"

Luhan yumduğu gözleriyle kendi lafını bölen Sehun'un lafını bağırarak bölmüştü. "TAO, KRİS'İN SEVGİLİSİ!"

Sesini yükseltmek lafını bölmek istememişti ama artık dayanamamıştı. Sehun'un böyle yapmasına dayanamıyordu. Sehun alaycı gülümsemesiyle konuştu.

"Hadi ama Luhan. Neden beni yüzüstü bırakmak için böyle bir senaryo oluşturmaya gerek duyuyorsunuz ki? Yeterince canım acıdı. Ona gitmek istiyorsan gidebilirsin."

"Gitmemi istiyorsan gideceğim Sehun ama Kris'in veya bir başkasının yanına değil! Annem beni kolaylıkla kabul edecektir. Ama ben seni bırakamam Sehun, beni böyle yanlış anlarken yapamam. İster inan ister inanma Tao ve Kris sevgili ve ben onları düğünümüze davet ettim. Sana sormadım belki ama böyle yaparak Kris'le barışabileceğinizi düşündüm. Tao ile görüştüğümü sana bir şekilde söyleyecektim ama cesaret edemedim. Keşke aptal olmayıp sana daha önce anlatsaydım. Düşünemedim işte böyle olacağını. Kris beni artık kardeşi olarak görüyor ve bende onu abim olarak görüyorum. Tao ile görüştüğüm onca zaman ben buna ikna oldum ve evleneceğim kişinin abimle küs olmasını istemiyorum. Gerçi onunla ben de daha barışmadım ama beraber barışacaktık. Tao o mesajda dediği gibi Kris'i düğünümüze gelmeye ikna edebilseydi beraber barışacaktık ama sen her şeyi yanlış anlıyorsun Sehun. Seninle bütün bir yaşamım boyunca birlikte olabilmek için neler yapabileceğimi görmüyor musun? İstemiyorsan gelmemelerini söylerim, tamam. İstersen düğünümüze de herkesi çağırırız. Kimi istiyorsan tamam mı? Ne istiyorsan onu yaparız. Sadece bana inan."

Luhan uzun süre konuşup Sehun'un hala bir şey söylemediğini görüp başını elinin arasına alıp pencerenin kenarına yürüdü. Onu nasıl inandıracağını bilmiyordu. Sehun'suz yaşayamazdı. O kendisini bıraksa bile Luhan bu konuda Sehun'u bırakamayacak kadar gurursuzdu. Sehun arkası kendisine dönük dışarıya bakarak ağlayan Luhan'ın ince bedenini süzdü. Luhan doğru söylüyordu. Ona inanıyordu ama ondan habersiz Kris'e yakın birisiyle görüşmesini kabullenemiyordu. Şu an bildiği tek şey Luhan'ın yalan söylemiyor olduğuydu. Bütün gece ve bütün gün neden onu dinlemeyi denemediğini düşündü. Bir cevabı yoktu. Sadece duymaktan korktuğu şeyleri söyleyeceğini sanmış olabilirdi ama Luhan'ın defalarca dediği gibi yanlış anlamıştı. İç çekip ayağa kalktı. Luhan'ın kendisini bırakabileceği düşüncesi bile ne kadar canını yakmıştı. Ya bıraksaydı? Peki, Sehun nasıl ona 'Gitmek istiyorsan gidebilirsin' demişti? Nasıl böyle bir cümle kurabilirdi ki? Ya Luhan bu cümleye kırılıp bırakıp gitseydi onu? Ama Luhan öyle yapmamış kalmıştı.

Sehun arkadan yaklaştığı titreyen bedene sarıldı. Luhan hıçkırarak döndü ona. Dönüş hızı ışık hızıyla yarışabilirdi. Sehun ona sarılmıştı. Ona inanıyordu. Luhan duygu karmaşasından daha çok artan ağlamasıyla beraber sardı kollarını Sehun'a.

"S-sehun."

Ağlamaktan zorla söylemişti ismini. Kollarını daha sıkı sarıp göğsünde ağlamaya devam ediyordu. Bütün gün yastığa sinmiş kokuyu içine çekmişken şimdi tazesini duymak daha çok ağlamasını sağlıyordu. Daha ne kadar fazla ağlayabilirdi bilmiyordu ama bir daha Sehun'un kendisine sarılmasına izin vermeyeceğini düşünmüştü. Sehun da bir günde deli gibi özlediği kokuyu ciğerlerine dolduruyordu.

Saçlarının arasına kondurduğu öpücükler arasından söyledi. "Şişt, tamam özür dilerim. Seni dinlemeliydim. Sadece düşünemedim. Ağlama dayanamıyorum, ağlama."

"Seni seviyorum. Beni b-bırakacaksın sandım... İnanmayacaksın s-sandım... Çok k-korktum Sehun. Neden b-beni dinlemiyorsun?"

"Asıl ben korktum. Neden bana daha önce söylemiyorsun Luhan? O adama döneceksin diye kalbim parçalandı. Öyle bir şey yapmazsın değil mi Luhan? Dayanamam anlıyor musun?"

Sehun ellerinin arasına aldığı yüzü süzerek konuştu. Artık korkmadığını söyleyemezdi.

"O benim abim Sehun, abim. Başka bir şey değil. Seni bırakamayacağımı anla. Asla yapmayacağım bir şey için anlaşma yapalım mı seninle?"

"Ne anlaşması?" diye sordu Sehun.

"Seni bir gün bırakırsam(!) beni bul ve bir odaya kitle ve beni asla bırakma tamam mı?"

Sehun kafasını sallayarak gülümsedi. Luhan parmak ucunda yükselip Sehun'un dudaklarına yerleşmiş gülümsemeden öptü. Geri çekilip yaşlar kalmış parlak gözleriyle baktı Sehun'a. Elini tuttu ve yukarıya odalarına sürükledi onu. Yatağa uzanıp sarıldılar birbirlerine.

Luhan ona her şeyi anlattı. Sehun da Luhan'ın saçlarıyla oynayarak dikkatle dinledi. Arada birde kafasına takılan ve emin olmak istediği şeyleri tekrar tekrar sordu. Luhan hiç üşenmeden bir kere daha anlattı anlamadıklarını. Gecenin sonunda Sehun sevgilisinin bir abisi olduğunu kabul etmişti. Biraz zor olmuştu ama kabul etmişti işte. Düğüne gelmek isterlerse gelebileceklerini de söylemişti. Luhan'ın kendisine ait olduğunu gördüklerinde Sehun da rahatlayacaktı. Düğün üzeri hiç yaşamamaları gereken bir şeyi yaşamışlardı ama önemi yoktu.

"Sabah gözlerimi yatağımda açtım. Sanırım özel güçlerim var. Nerede uyursam uyuyayım kendi yatağımda gözlerimi açıyorum." Luhan kıkırdayarak söylemişti.

"Belki de seni korumak için görevlendirilen bir kahraman üşümeni istemediği için pencereden süzülüp içeriye girmiş ve seni yatağına taşımıştır."

"Pencereden süzülen bir kahramana ihtiyacım yok ki. Benim kahramanım zaten yanımda."

"Çok mu romantik olduk şu an?" diye güldü Sehun.

Luhan yavaşça göğsüne indirdiği yumrukla kaşlarını çattı. "Ve sen bu anı bozdun!"

Sehun küçüğün alnına kondurduğu öpücükle söyledi. "Özür dilerim güzelim, bir daha yapmayacağım."

"Sana sarılarak uyumak istiyorum."

"Bekleme o zaman, uyu haydi."

Luna PienaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin