Biraz olaylı bir bölüm oldu sanırım. İyi okumalar :)
Önünde iki seçenek var; savaşıp hayatta kalmak ve pes edip ölmek.
Pes edip ölmüştüm. Kollarımda tırnak izlerim, ellerimde kan, gözlerimde yaşlar, elmacık kemiklerime bulaşmış akmış rimelim vardı. Pes edip ölmüştüm ben; ilk kez birinin hayatını elinden aldığım saniye.
On altı yaşındaki bir kız bu kadar günahkar olmamalıydı. On sekiz yaşındayım. İki yıl geçmesine rağmen bir gün bile unutmamıştım.
Pes edip ölmüştüm ben. Cehennemin derinliklerinde, zifiri karanlığı aydınlatan tek şey, ateşin ışığıydı. Ve ben yanacaktım.
Bir kez damardan çok küçük bir doz almıştım. Bir iki kere de hap alıp uçmuştum. Sonrası yoktu. Bir daha hiç kullanmamıştım. Uyuşturucu güzeldi; hayatta hissettirmiyordu ama her şeyin kontrolü sendeymiş gibi hissettiriyordu.
Kendi krallığımın hükümdarı olmuştum. Ama zihnimdeki şeytanlara sözümü bile geçiremezken, uyuşturucu kullanıp bir şeylere hakim olmanın bir anlamı yoktu.
Yapamıyordum bile. Kendimi zehre teslim edememiştim.
Derin derin nefes alıyorsun. Titriyorsun. İhtiyacın var. Daha iyi hissedeceksin. O hapları o kadar istiyorsun ki tekrar bir insan öldürebilirsin.
Geçmiyor.
Sonra, kafanı yukarı kaldırıyor ve o gözlerle göz göze geliyorsun.
Artık hayattasın.
Uyuşturucu bile elindeki kanın sana hissettirdiği deşheti uyuşturamıyordu. Ben de kafayı bulmak için aldığım birkaç kez hapı geçmişte bırakmıştım. Arada sırada o hissi hatırlıyordum. Bir şeylere hakim olma hissini.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALANCI
Teen FictionYıpranmış ruhlar, sadece yalanlara sahiptir. Zihnimde canavarlar, boğulduğum okyanusum ve silahım var. Ellerimde kan var. Acıyor ruhum. Kanıyor çığlıklarım. Hayatımın yangınını sigaramın dumanı çıkarır, gözyaşlarım bile söndüremez o yangını. Başım...