Ve yalan söyleyeceğim.
Bizim için.
İnanmadığını söyleme,
Hayatta kalmak için.
*
Olduğum kişilikten korktuğumu ilk fark ettiğim gün, on üç yaşındaydım. Yağmur çiselemiş, sonda da durmuştu. Yerler ıslaktı. Bir elimde silah, birkaç metre ötemde vurmam gereken oyuncak bebekler. İyi ki o bebekler benim değildi, yoksa aklımı kaçırırdım.Elimde silah vardı. Korkuyordum. Sanki bir insanı vuruyor gibi düşünüyordum. Elim titriyordu. Bunu gören babam elime vurdu. Hayatımda gördüğüm en dengesiz insandı. Bir gün iyi, mükemmel baba; diğer gün korkunç ve acımasız baba.
"O elin bir daha titrerse koparırım." dedi bana. Korktum. Ellerimin titremesine engel olmaya çalıştım.
İlk bebeği vurdum. Tam gövdesinden. Ağlamamak için güç sarfediyordum. Bu silah atış çalışmasını annem de desteklemişti. İkisi de aklını kaybetmişti. On üç yaşında bir çocuk kolayca silah kullanabilir miydi?
Bir diğerini daha vurdum. "Nefes al." dedi babam. Nefes aldım ama nefes alırmış gibi hissetmiyordum. Sanki hava ciğerlerime ulaşmıyordu. Çığlık atmak istedim.
Son bir tane kalmıştı. Ama onu nedense vuramıyordum. Diğerlerine en fazla iki kez kurşun sıkmıştım ama son bebeğe altı tane sıkmıştım. Olmuyordu, bebeğe denk gelmiyordu kurşun.
"Deniyorum baba." diye mırıldandım. Ben, ne olursa olsun, asla ses tonumu düşürmezdim. Ama o gün düşürmüştüm.
"Daha fazla dene!" Bağırışıyla bir anda kanım kaynadı. Gözümden bir damla yaş düşerken, hiç tereddüt etmeden silahı babama doğrulttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YALANCI
Novela JuvenilYıpranmış ruhlar, sadece yalanlara sahiptir. Zihnimde canavarlar, boğulduğum okyanusum ve silahım var. Ellerimde kan var. Acıyor ruhum. Kanıyor çığlıklarım. Hayatımın yangınını sigaramın dumanı çıkarır, gözyaşlarım bile söndüremez o yangını. Başım...