Zihin Kazıklarında Uçurtmalar

112 18 2
                                    

Kış, aynı sıkıcılığı ve bezginlik verici olay akışı çevresinde ilerleyip en sonunda bitmişti. Ege artık genel olarak hiçbir şeyden zevk alamayan, ruhsuz donuk biri olmuştu. En azından onu yakından tanımayanlar için böyleydi. Tanıyanlarsa onun bu bunalımlı, melankolik hallerinden ne kadar korksalar da üzerine düşmekten vazgeçmişlerdi. Çünkü bu ters etkiyen sonuçlar doğurmuştu.

Bir ara Deniz ona bir kız ayarlamaya bile çalışmıştı. Biraz oyalanırsa iyi olur mantığıyla atılan bu adam Ege'yi çıldırtmıştı. Kıza ayıp olmasın diye durumu idare etmişti. Sonra da telefonda Deniz'e bir saat aralıksız olarak bağırmıştı.

İlkbahar başlarındaysa yaklaşan sınavlar yüzünden başka bir şeyle ilgilenemez olmuştu. Normalde öyle çok çalışan bir öğrenci değildi. Fakat son sınıf olmanın getirmesi gereken hıncı ayrılık acısı getirmişti. Test kitaplarıyla yatıp kalkar olmuştu.

Bazı günler tek bir duyguya bürünüyordu. Sonra bu yayılış farklı duyguları da tetikliyordu. Rüyaları ve asıl yaşamı Ege'nin zihninde karışıveriyordu. Sonra ayık ayıkabilirsen tabi. Bu lanet duygu 'yalnızlıktı'. Onca insanın arasında kendi kendineydi. Hayali muhakemeleri nedense zamanlamayı tutturamıyordu.

"Ege burada mısın sen yahu? Koptun gittin iyice; hocanız bunu garanti sorar di mi diyorum yüzüme bakıyorsun?" diye şakayla karışık çıkıştı dershanedeki matematik öğretmeni. Günlerden bir cumartesiydi ve sınavlar pazartesi başlıyordu.

Büyük sınav gerginliği yetmezmiş gibi okulun sınavları da vardı, tabi. Ama Ege ilk defa bu sınav haftasında sabahlara kadar ezber yapmaya ihtiyaç duymayacak gibi duruyordu. Bülent Hocaya, matematik öğretmeni, bakıp mahcupça sırıttı.

"Dalmışım hocam pardon." Tahta da karmaşık rakamlar, sin'ler cos'lar dans ediyordu. Ege konuşmaya devam etti. "Kesin sorar bunu; uzun işlem, kafa patlatıp dikkatli olman gerek." Bülent Hoca kafasını salladı ve Ege'ye göz kırptı.

"Evet, o zaman ne yapıyoruz yeni bir örnek yazıyoruz." Ders okulda sorulma ihtimali olan, ki LYS'de çıkma ihtimali olmayan, birkaç sorunun daha çözümünün ardından bitmişti. O hafta sabahçıydılar. Son dersin bitimiyle 12.30'da dershaneden çıkmıştı.

Kasabaya giden otobüslerden biri evin önünden geçiyordu. Diğer ikisi ise iki sokak üstten gidiyordu. Ve 5 dakika içinde kalkacak olan otobüs evin önünden geçen otobüstü. Ege hızlı adımlarla dershaneden çıktı. Aynı hızla otobüs durağına ilerleyecekti ki önüne çıkan gün teyzeleri buna engel olmuştu.

"Pardon bayan; ıı efendim geçe...; küçük çık önümden; aah..." hızla ilerlerken ayakkabısının bağcığının açıldığını fark edememişti. 7-8 yaşlarında bir erkek çocuğu onu arkadan takip eden ipe basınca da güm! Çocuk korkulu gözlerle Ege'ye bakıp sonra da bir tazı edasıyla koşarak annesinin elini tutmuştu.

Ege içinden biraz saydırıp; ayakkabılarını bağladı. Kalabalıktan kurtulduğu sırada, otobüsü tozun toprağa karıştığı yolda güneş gibi ışıldayarak köşeyi dönüyordu. Kandırılmış bir çocuk gibi ayaklarını yere vurarak ilerledi. Uzun güzergâhlı otobüsü beklemeye başladı.

Hava artık ısınmaya başlamıştı. Ege de üzerinde yeşil çizgileri olan siyah gömleğiyle, yağmurluğunu giymişti. Beklerken agresif tavrının da yardımıyla gelen bir sıcak hava kütlesi tarafından her yanı sarılmıştı. Yağmurluğu çıkartıp koluna astı.

Biraz gergin bir şekilde etrafına bakınıyordu ki eski püskü kırmızı otobüs durağa yaklaşmaya başladı. Körüklü otobüslerdendi az önceki teyzeler yer kapma telaşesiyle duraktan çıkmışlardı. Otobüs durana kadar, otobüsle aynı hizada ilerleyen kadınları izleyen Ege; otobüsün basamağına adımını atmıştı ki birden yana döndü.

ZencefilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin