Ebemkuşağı Kovalayıcı

74 14 8
                                    


Ege sinirle ayağa kalktı; bir eliyle saçlarını karıştırırken sinirle Ada'nın yanına gitti. "Seni ispiyoncu, her şeyi karıştırmayı seven, maydanoz burunlu kedi" diye tane tane homurdanıyordu merdivenleri çıkarken. Ada onu dinlerken minik kahkahalar atıyordu. "Güzel tespit Zuzu." Koluna girip en güzel gülüşlerinden biriyle ona bakmaya başladı. Ege'nin yeni bir homurdanışını engellemişti gülüşü.

İçeriye girdiklerinde Sibel'in masası Ege'nin arkasında kalıyordu. İçinde bir dürtü kuvvetle masaya tek bir bakış için çırpınıyordu. 'Küçük, minik ve masum bir bakıştan bir şey olmaz' diye düşündüğü sırada Ada'nın ayağı kaymıştı. Koluna biraz daha sıkı tutunmuştu. Ege de ani bir refleksle onu belinden yakalayıp düşmesini engellemişti.

Ada ayağa kalkıp naifçe toparlandı. Tam Sibel'in masasının önündelerdi. Kızın görüş açısındayken böyle bir olayın yaşanması ne kadar da tuhaftı ama. Sinirli bir ifadeyle Ada'ya baktı. Ona göz kırparak karşılık verdi. Bakışları "Sorun yok Zuzu; sen her şeyi bana bırak" diyordu.

Masaya yaklaşırken Deniz'lerde bir kıpırdanma olmaya başlamıştı. Deniz kocaman bir sırıtışla Ada'ya bakıyordu. Alp biraz daha farklıydı. Kafası karışmış, şaşkın bakışları Mavi Sır'ı turluyordu. Ahmet ise en normalleriydi.

Ege Ada'ya bir sandalye çekti. Kendisi de Sibel'e arkasını dönecek şekilde oturdu. "Selam" dedi masadakilere. Kimseden bir cevap beklemeden devam etti. "Sizi Ada'yla tanıştırayım; Ahmet, Deniz ve Alp." Ada sırayla adı söylenen kişiye baktı. "Tanıştığıma sevindim."

Deniz coşkulu bir şekilde Ada'yı süzüyordu. "Ah sen bir de bana sor. Çok mutlu oldum ya ben." Bu yanlış anlaşılmanın getirisi hafiften kızaran bir Ege olmuştu. "Şey yok öyle değil." diye geveledi Ege. Ada her zaman ki rahatlığıyla konuşmaya başladı. "Ah Deniz sanırım düşündüğün şey beraber olduğumuz falan." Deniz kırgın gözlerle ona baktı.

"Nasıl beraber olduğumuz falan; değil misiniz?" elinden oyuncağı alınmış bir çocuğun bakışları yerleşmişti güzel yüzüne. "Üzgünüm o dev gülümseyişi geri getiremeyeceğim. Şöyle ki bu Ege'yi ikinci görüşüm. Ama çok iyi anlaştığımız bir gerçek. Benim için önemli olan bir dostun zamana vurumu değildir. Dostlar her yerdedir. Nasıl desem..." bu sefer kızın hipnoz yeteneği tüm masayı ele geçirmişti.

Deniz'in yüz ifadesi değişmeye başlamıştı. Ege'nin merak ettiği sorular cevaplanıyordu. Gerçekten nasıl hayatında iki kere gördüğü birine her şeyini anlatmıştı. "Buldum gökkuşağı gibi. " Alp kitlenişinin arasında dayanamadı ve sordu "Nasıl yani?" Ada bakışlarını ona yönlendirdi. Sırayla herkesi büyülüyordu.

"Işığın kırılmasıyla oluşur bizim renk çemberi. Yağmurun bekçisi denebilir hatta. Ama eğer dikkatli bakarsanız her yerde görebilirsiniz. Asfalta damlamış bir yağ zerreciğinden, yapraktaki çiğ tanesine, taşların ardında gizli akıntıya her yere gizlenmiş kuşakları bulabilirsiniz. İşte ben de buyum, ebemkuşağı kovalayıcı."

Ahmet sessizce "Sadece o dediğinden olsan tamam da sen acayip de şair ruhlusun. Ezberden mi okudun ya da?" sesindeki garipsemenin tınısı o kadar komikti ki gülmeye başlamışlardı. Oldukça gürültülü bir kahkaha tufanının ardından Ada tanışma faslını "Bir anda geliveren bir şey işte; aileden." Diyerek kapadı. Deniz gözleri arka masada dolaşırken konuşmaya başladı.

ZencefilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin