Merhaba tanımadık,
Ben Vivi, aslında kim olduğum hiç önemli değil tıpkı senin kim olduğunu umursamadığım gibi. Sadece paylaşılması gerekenler var. Ve bir de sen varsın tanımadık. Seni bambaşka dünyalara götürmek istiyorum. Tabi izin verirsen...
Ne yaşının bir önemi var ne teninin renginin artık bizim için. Evrende karşılaşma şansını yakalayan iki dünyalıyız. Ah anın neşesi sardı benliğimi. Her anlatışımda başkalaşıyorum sanki. Gecenin derin sessizliğine gömülüyorum. Sokak ışıkları altında parlıyor solgun tenim. Yavaş adımlarla yürürken yağmur ıslatıyor bedenimi.
Karanlık soğuk olunca nefesimi güneş yerine koyarım ben. Sonsuzluğa kapanmış gözleri birer birer açmayı görev edindim. An itibariyle kendinin esiri olanlara açtığım savaşın anılarına kulak vereceksin. Oldum olası anlamam 'Yapamam' fiilini.
Yap -mak mastarıyla bu kadar etkin bir yaşam sunarken yapama –mak olumsuz almış en gereksiz eylemdir gözümde. Denememek için bir bahaneden öteye gitmez. Bilir misin en kolay kaçış yoludur bu eylem. Fark etmediysen şayet söyleyeyim evren en çok yapamam diyenlerden çalar. Hem de çaldıkları normal şeyler değildir. Deneyimlerini cep yapar.
Bir anı doldu zihnime. Paylaşmadan edemeyeceğim. Minicik kanatlarımla uçuyorum maviliklerde. Pişmanlık geliyor üstüme, o uçuyor yanı başımda. Hayır buna uçmak denemez; kimse süzülemez bu kadar zarif. Gözlerini hissediyorum her hücremde. Tek bir hareketimi kaçırmıyor biliyorum.
İşte tam bu yüzden sol kanadımı büküyorum hafiften. Şakacıktan düşüveriyorum. Panikle ama zarafetinden hiçbir şey kaybetmeksizin yaklaşıyor bana. Korkutmak istemiyorum daha fazla. Toparlanıp bir de takla atıyorum üstüne. Neşeli ciklemeler eşliğinde devam ediyoruz göğü delmeye.
Şimdi maviliklerde eksiğim. Varoluş sebeplerimden biri yok artık. Diğer sebebimle baş başa kaldık. Gerçekten düşüyorum ve düşüşümle düşlemeye devam ediyorum. Annemi bu şekilde kaybettim denebilir. Olayların aslı anlatılanların ötesinde bir can sıkıcılıkta. Bahse değmez.
Birilerinin seni dinlediğini fark eder etmez hemen yakınmaya başlarsın. Amacım bu değildi aslında. Sadece özledim onu. Dur lütfen buruşturma kağıdı. Kendi depresifliklerimle boğmayacağım ki seni. Biraz anılara dalmak benim de hakkım. Söz bak daha neşeli konulara uzun bir sıçrayış var sırada.
Gezgin bir aile bizimkisi. Ben, babam ve Frannie'nin anıları dünyanın her yerinden bir şeyler; kocaman bir aileyiz yani. Başlarda anlayamıyordum. Neden bir yerlerde duramıyorduk? Onlara 4 yaşındayken katıldım. Büyümüşünden bakalım demişler desem de yalan. Bir aile olmaz özlemlerini benimle tamamlamaya karar vermişler.
Benim şansımın döndüğü an diyebiliriz bu ana. Göçebelik başta kafamı karıştırsa da şimdilerde bir yerde uzun vakit geçirdiğimizde sıkılıyorum. Öyle belli bir sebebi de yok bu turun. Yeniye duyulan doyurulamayan bir açlık bu.
Ya da tanışılmamışlara, görülmemişlere ve duyulmamışlara duyulan merak da diyebiliriz. Tabi bir de babamın bir amacı var. Dünyayı dünyayla paylaşmak! Dükkan bu yüzden var işte. Babamın diğer amaçları daha farklı ama onu da başka bir zaman başka bir tanımadığa anlatırım artık.
Geçen gece garip bir rüya gördüm. Gökyüzü turuncu, sarı ve yeşil katmanlara ayrılmıştı. Güneş yoktu ay da yıldızlarda ama her yer aydınlıktı. Kasaba gibi bir yerdeydim bunu anlamıştım ama bu kasa neden bu kadar düzdü. Kelime anlamıyla düz.
Üçüncü bir boyut taşımayan binalardan, yollardan oluşuyordu. Küçükken çizilen boyutsuz, mekansız bir resmin içinde sıkışmıştım. Ben gelince her evin kapısı açılmaya başlamıştı. İşte o an açılan ağzımı nasıl geri toplayabildim bilemiyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zencefil
Teen FictionDüşler ülkesini bulmaktan vazgeçtiğimiz zaman mı ona ulaşırız? Hayallerimiz onları bir dolaba sakladığımızda mı gerçekleşmeye karar verir? Yoksa durmadan onlara ulaşmak için çabalamalı mıyız? Kalıcı mutluluk için rüyalarımızın hepsini gerçekleştirme...