Bugün bir arkadaşını daha bu uğurda kurban etmişti. Kurban deyince de aklınıza hemen kötü şeyler gelmesin; evlendi de! O da bir nevi intihar çeşidiydi Bilun'a göre. Ya da bu konuda fazlasıyla art niyetliydi. Saçma geliyordu tüm bunlar işte. Gittikçe sayıları azalırken başka ne düşünebilirdi ki ? Kalkıp iki göbek atacak hali yoktu ya! Hiç de anlamazdı o tür şeylerden zaten. Bir kere bünyesine, kimyasına tersti tüm bunlar.
Etrafını gelişigüzel tararken birden durgunlaştı. Oysa ki harika bir ailesi, gece-gündüz aksiyonun eksik olmadığı çocukluk aşkı olan bir işi, güzel arkadaşları ve mutluluğuna şahit olduğu dostları vardı. Peki o zaman kendisi neden böyleydi ? Neden bu kadar mutsuz, umutsuzdu ? İç çekerken tüm bu soruların üzerini çizdi. O sırada imrenen gözlerini etrafını saran çiftlerin üzerinde gezdirdiğinin farkında bile değildi Bilun. Şerefe, dedi havalanan kadehlere. Şerefe, dedi defalarca ve bir mutluluk oyununda daha sergilediği eşsiz figüranlığının sonuna geldi.
Hayatındaki her şey yolundaydı belki ama yine de bir şeyler eksikti. İyi ama eksik olan neydi? Tasvirlerine bakılınca kusursuz bir hayatı yok muydu Bilun Kaya'nın ? Ee, daha ne istiyordu o zaman bu hanım ablamız ? Belasını mı ?
Offf! Bilmiyorum. Bilmiyorum! İnanın, üsteki soruların cevabını ben de bilmiyorum! Şu an ihtiyacım olan tek şey, en sekinden sert bir kahve! Beni ancak o kendime getirir. Bir kez daha müdürden fırça yemek, neyin var senin Bilun gibi saçma soruları duymak istemiyorsam bildiğim en ideal kaçış yolum bu! Evet, her zaman olduğu gibi yine en kestirme yoldan kaçıyorum. Çünkü öbür türlüsü delilik. Ve ben sorunlarımı başımı ağrıttığında değil de benden millerce ötede kendi halinde takıldığında seviyorum. Onlar hasır altı olduklarında, ayak altından çekildiklerinde daha güzeller ve ben o güzellikleri durduk yere uykusundan uyandırma niyetinde değilim...
******
O sabah yine binaya geldiğinde çalıştığı yeri şöyle bir tepeden tırnağa süzdü. Nereden nereye gelmişti. Ama asla ne oldum delisi olmamıştı Bilun. Azimle kendisini ispatlamış, sonra da çok sevgili müdür ve patronlarının gözüne girmişti.
Odasının önüne geldiğinde bir müddet durakladı. Her şey yine olağan hızında devam ediyordu. Koşuşturmalar, son dakika geçilen haberler, yerli-yersiz şakalaşmalar ve dedikodular...Dün nasıl bıraktıysa bugün de aynı seyrindeydi. İş arkadaşlarına yine baş selamı verip yerine oturdu. Bilun, burnundan kıl aldırmayan, kendini tepelerde gören havalı bir tip değildi. Fakat işinle ilgilenmeyi etrafta olup bitenlerle ilgilenmekten daha çok sevdiği kesindi. O yüzden hep mesafesini korurdu.
Takdir edersiniz ki, dedikodu bizlerin yaşam felsefesidir. Kim ne yapmış, en son kiminle berabermiş, neredeymiş, ne almış, ne zaman evlenecekmiş gibi sorular, yani 5N1K biz gazetecilik mesleğinin yaşam fonksiyonudur. O olmazsa nefes alamayız. Alamadığımız için de ölürüz. İşte insanların vücutlarına aşılanan o merak sayesinde bugün bizler buradayız. Arada mesleğimiz kendini bilmezler yüzünden karalanmıyor değil; ama bir de bizlerin gözüyle görebilseler keşke her şeyi. Olayların perde arkasını yani. Ah, neyse bunların hepsi birer meslek sırrı. Size şu kadarını söyleyebilirim ki; bazen yazılanların perde arkası, okuduklarınızdan çok daha fazla hayal kırıklığına uğratabilir sizi. Al işte, yine başladı bizimkiler birini çekiştirmeye. Yine ne okuyorlarsa, hasetlerinden çatlamış gibi bir halleri var.
'' Şu adamın yanına böyle çiroz ve üstelik kendisinden yaşça büyük bir kadın yakışıyor mu hiç ya ?''
'' Ay sorma. Sinir oluyorum böyle tiplere.''
''Hayır, ne buluyor bu kadında onu da anlamış değilim.''
'' Cevabı basit değil mi sence ?''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kariyerim Aşk /TAMAMLANDI
Short StoryUraz hayranlıkla kızı dinlemişti. Kendini öyle güzel ifade etmişti ki doğrusu bu kadarını beklememişti. Basit bir istektir diye ummuştu. Şimdi öyle olmadığını net bir şekilde görüyordu. '' Yani, kariyerim aşk diyorsun ? '' '' Belki. Ama bunu ismim d...