Fatih'ten gelen mailin ardından hemen hazırlıklarını yapmaya koyulmuştu. Biri görse şu halini deli derdi herhalde. Onu başını derde sokmadan önce düşünseydi, şimdi böyle içine kurt kaçmış biri gibi davranıp kıvranmazdı. Burak Saygın'ın da aralarında olacağı seminere ne yapıp edip katılmalı, bir şekilde adamı ağına düşürmeliydi. Tabii bu sefer cazibesini kullanmayacaktı. Bu düşünceyle aklına Uraz Arslan düştü. Hoş, aklından adamın çıktığı da yoktu ya, neyse... Sadece bahane arıyordu onu hatırlamak için, o kadar. Eskiden ona, yani işine hayrandı. Şimdi bu durum dış görünüşüyle birleşince -ister istemez- hoşlantısı boyut atlamıştı. Adamın tipi de boyut atlattırmayacak gibi değildi hani.
Ne saçmalıyorum ben ya, diye kendisine çıkışan iç sesiyle kafasını toparlamaya, yarın için planlar üretmeye çalıştı. O adamın kendisini tanımaması gerekiyordu. Yoksa hiç iyi şeyler olmazdı Bilun açısından. Burak denen adamın hırsına, gözü dönünce neler yapabileceğine yakinen tanıklık etme fırsatı bulduğundan önlem alması gerektiğini biliyordu. Kendini de, bu yaşına kadar kimselere kaptırmadığı gönlünü de-ki henüz hayallerini süsleyen yakışıklı beyaz atlı prensini bulamamıştı Bilun- o kendini beğenmiş züppeye yedirecek değildi. Burada Bilun Kaya'dan bahsediyorduk pardon da; şoför Nebahat mesleğinde neyse, Bilun Kaya'da gazetecilikte oydu arkadaş. O ne alaka demeyin sakın. Ben bayılırım Türk filmlerini izlemeye. Hatta bu konuda sağlam koleksiyonum var desem yeri. Hayatımın da o filmleri andırdığı su götürmez bir gerçek. Acıların Kadını Bilun. Aşka Turist Bilun. Boynu Bükük Bilun. Bilun da Bilun... Bir dakka ya, bu ses dışarıdan geliyor bu sefer galiba. Ve artık tahmin edeceğiniz üzere çok yakından, kulağımın dibinden geliyor...
'' Abla, kapısız yerden mi çıktın sen ya ? ''
Kulaklığını sert bir şekilde çekiştirip fırlatan ablasına anlamsızca bakmayı sürdürdü.
'' Ne oluyoruz kızım ? ''
'' Bilun, sen benim yüreğime mi indireceksin ya! Ne diye açılmıyor o telefon ?''
'' Muhtemelen duymamışımdır.''
'' Fark edebiliyorum!''
''Sevindim!'' dedi aynı sertlikle.
1) Kontrol edilmekten
2) Yönlendirilmekten
3) Hâlâ çocuk gibi azarlanıyor olmaktan nefret ettiğimi söylemiş miydim size ?
Hayır mı ? O halde üstünden geçmekte fayda var; çünkü gerçekten NEFRET EDİYORUM!
Nefret edebilme potansiyeli bir hayli yüksek olan bir insanım zaten. Bulaşılmaya gelmem yani. Çünkü beni sisteminizden silebilecek herhangi bir virüs programı da yok! Kene gibiyimdir de. Böyle intikam almadan kolay kolay düşmem insanın yakasından. Buna halk arasında; HIRS derler. İnsanlar kolay kolay kinlendim demez de; hırsımdan çatladım, ondan dolayı yaptım, der... Olaya nereden bakarsanız bakın aynı yola çıkıyor yani. İkiyüzlü olmaya gerek yok. Hayır yani, insanlar bununla nasıl başa çıkıyor onu da anlamışım değilim. Yahu, ben bir yüzüme zor bakıyorum. Elimde olsa aynalara küseceğim. Millet yedekte taşıdığı maskesiyle etrafta dolanıyor...Pes vallahi!
'' Neyin var ? Annem de aramış defalarca, açmamışsın...Kadın ölmüş meraktan!''
'' Abla, dışarıdaydım! Şarjım yokları oynayınca kapadım telefonu. Şimdi de iş üzerine çalışıyordum ki, sen pat diye odama daldın.''
Şunun çatık kaşlarını da ne yaptıysam düzeltemedim arkadaş. Kuaföre götürüp fön çektiresim var. Gülmeyin hemen! Benim fikirlerim hep dahiyanedir. Ablamın kaşları maşallah ama marul gibi kıvırcıktır hafiften. Ondan öyle dedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kariyerim Aşk /TAMAMLANDI
Short StoryUraz hayranlıkla kızı dinlemişti. Kendini öyle güzel ifade etmişti ki doğrusu bu kadarını beklememişti. Basit bir istektir diye ummuştu. Şimdi öyle olmadığını net bir şekilde görüyordu. '' Yani, kariyerim aşk diyorsun ? '' '' Belki. Ama bunu ismim d...