Daha fazla sabredemeyecekti. Karşısındaki kızın soruyu algılayamayacak kapasitede olduğunu düşünmüyordu. Onun bu masum ve tatlı şaşkınlığının yarattığı büyüleyici görüntüyü izlemeyi de sırf bu yüzden kesmişti. Bir kez vicdanını dinlemişti ve ağzının payını almıştı. Bu işte bu tür şeylere yer yoktu. Kendi bile buralara gelmek için ne çabalar harcamıştı. Başkasını ezmeden yükselmeyi hiç tasvip etmiyordu; ancak mecburdu. Az buna maruz kalmamıştı. Hele bu işe ilk girdiğinde yaşadıkları; nasıl da hakir görmüşlerdi ve vazgeçirmek için en dandik ama en zor işleri vermişlerdi. Dayanıklılık testi bile bir seneyi bulmuştu. Kabus gibiydi tüm yaşadıkları ama bugünkü tecrübesine katkısı yadsınamazdı dünlerinin. O yüzden hiç gocunmamıştı. Dişiyle tırnağıyla didine didine buralara gelmişti. Sevdiği mesleği için her şeyi göze almıştı, bundan sonra da almaya devam edecekti. Seneler önce ayağına kadar gelen bu fırsatı değmeyecek ve asla onun olmayacak biri için itmişti; şimdi de aynı aptallığı yapmayacaktı. Bu sefer aralarındaki sessizliğe tahammülsüzlüğünü belli ederek hızlı hızlı konuştu.
'' Kabul mu ? ''
Genç kız yumduğu gözlerini yavaş yavaş aralamıştı. Karşısındaki adamsa istifini bozmamaya gayret ederek onun konuşmasını sağlayacağı sinir bozucu gülümsemelerinden birini yollamıştı.
'' Hayır. Kabul falan değil. Size asla boyun eğmeyeceğim. Şimdi ister gidin beni ifşa edin, isterseniz o adamlara teslim edin...Her ne yapıyorsanız elinizi çabuk tutun. Çünkü bir daha sizin için de bu kadarı kolay olmayacak!''
******
Kabustan yine sıçrayarak uyanmış, nefes nefese olarak yatağında doğrulmuştu. Otele nasıl geldiğini bile hatırlamıyordu Bilun. Sarı saçlarını tek eliyle geriye attırırken dışarıya oldukça ürkek ve sert bir nefes verdi. Adama sağlam bir rest çektikten sonra düşünmek için bir günlük süre istediğine inanamıyor, doğrusunu söylemesi gerekirse hazmedemiyordu. Ama işin içine ablası ve eniştesi girince ister istemez düşünmek zorunda olduğunun da farkındaydı ve o sürenin dolmasına da saatler kalmıştı. Ona net bir cevap vermek zorundaydı. Ya hayallerini tercih edecekti ya da ailesiyle mesleğini aynı anda gözden çıkaracaktı.
'' Ben böyle tesadüfün gelmişini, geçmişini, 7 kuşak kökenini....Tövbe Allah'ım tövbe. Sen hakim ol dilime, sinirime! '' derken saçlarını yolar gibi çekiştirdi.
'' Düşün Bilun, düşün! Mutlaka bu işten sıyrılmanın bir yolu olmalı.''
Ama nasıl ? diyen iç sesine hak vermemesi mümkün müydü ?
Bu adamın kendisine rakip olarak görevlendirildiğine de inanamıyordu. Adını çok kez duymasına, haberlerini birçok kez okumasına ve hatta o lanet olası yazılarına, araştırmalarına ve başarısına hayran olmasına rağmen yüzünü bilmiyor oluşu pahalıya patlamıştı. Yüzünü neden gizlediği sorulduğunda bir röportajında şunu demişti:
Önemli olan haber çünkü. Ayrıca ben insanların kafasında yarattığı Uraz Arslan'ı seviyorum. Her birinde farklı izlenim bırakmak benim işimin parçası. Bu yüzden aramızda- birbirimizi görmesek de- garip bir bağ oluştu. Merak edilmek güzel şey ama beni; bana olan değil de, haberlerime olan ilgileri daha çok mutlu ediyor. Ben işimi dış görünüşümden daha çok seviyorum. (Gülüyor) Ve tabi okurlarımı da öyle. Bu merakla karışık olan gizliliği bozmayıp anlaşmamıza sadık kalacağım.
Ve Bilun, bir zamanlar böylesine ince düşündüğü için hayranlık duyduğu adamdan şu an ölesiye nefret ediyordu. Kendisinden fazla olan tecrübesini kullanmak yerine, adam gibi yarışmak yerine basite kaçmasına inanamıyordu. Kariyerine, bulunduğu mevkisine yakıştıramıyordu. Hatta onu meslektaşı olarak esefle kınıyordu! Tabi, tüm bunlara kendi davranışlarının sebebiyet vermiş olabileceğini de hesaba katmıyor değildi. Ne ilk tanışmaları normaldi ne de sonrasında olanlar.
Allah'ım, neden böyle oldu ki ? Ne diye benim karşıma çıktı bu adam ? Ve niye beni bu adamla yarıştırılıyorken sanki bu görevi sadece ben biliyormuşum gibi davrandılar ? O kadar mı batıyorum gözlerine ? O kadar mı sevmiyorlar beni ? Herkesin ayağıma bir muz kabuğu ya da sabun koymadığı kaldı kaydırmak için..Sonunda ona da gerek kalmadan güzelim popom yeryüzüyle buluştu gerçi. Rahatlıkla kına yakabilirler artık!
Yine somurtkan şirin edasına büründü yüzü. Elleriyle çenesini desteklerken büzüşük dudaklarıyla sitem etti kaderine.
'' Hayallerime veda edeceğim. Eğer ona boyun eğersem, her şey başa dönecek.''
Boğum boğum çıkan sesine buğulu gözleri çeşmelerini açarak eşlik etmese olmazdı sanki.
'' Hayır, ağlamayacağım işte! Peste etmeyeceğim!''
Birbiri ardını izleyen umutsuz düşüncelerle sabahı etti. Göz halkalarının çevresi şişmiş, burnu da ağlamaktan kızarmıştı. Bitik bir halde sürüne sürüne yatağından çıkan kız üzerindeki ölü toprağı atmak için banyoya hareketlenmişti. Ayna karşısına geçtiğindeyse kendi halinden ürkmüştü. Yüzüne çırptığı soğuk suyla zihnini açmaya çalışırken kulağında hâlâ adamın sözleri çınlıyordu. Başka çaresi yoktu. Keşke olabilseydi...Mümkün olduğu kadarıyla da hızlı hareketlerle üzerini değiştirip sandalye tepesine tünedi ve korkuyla buluşacakları saatin gelmesini bekledi.
******
Uraz'ın keyfi yerindeydi. O trafik canavarı olan acemi gazeteci ile yarıştırıldığına gülse mi, kendi haline üzülse mi bilememişti. Acaba fazla mı hafife alıyordu bu kızı ? Kendini yatağına atarken eline tabletini aldı ve merakına yenik düşerek kız hakkında birkaç araştırma yaptı. Gerçekten yabana atılacak biri olmadığını da okuduklarıyla anladı. Çok zor ve hiç konuşmayan birçok kişi ile röportaj yapmayı başarmış, bir-iki haberde de ustalığını konuşturup ödül almıştı. Kabul etmeliydi ki, bu, onun yaşında ve yolun başında olan bir gazeteci için büyük başarıydı.
Üniversitede verilen ödülü alırken çekilmiş fotoğrafını fark ettiğinde hiç düşünmeden büyütmüştü. Yüzünü biraz daha genişletirken gülümsediğinin farkında bile değildi. Burada, ne kadar doğal, muzip, sevecen ve bir o kadar heyecanlı ifadesini yansıtan bir kız varsa, bugün kendisiyle atışan kız da bir o kadar tezattı bu tanımlara. Vahşi bir kaplan gibiydi genç kız ve oldukça da kurnazdı. Aklına Burak ile ettiği dans gelince nedensizce gerildi. Sıkıntıyla doğrulan adam hızla ayaklandı. Tekli koltuğunun üzerine fırlattığı cekette bulunan ve fotoğrafları taşıyan makinenin hafıza kartını çıkarıp tekrar yerine döndü. Tek bacağını içe kıvırarak otururken fotoğrafların yüklenmesini bekledi. Allah'tan suya dayanıklı makineydi bu. Yoksa çoktan mahvolacaktı hayatını değiştirecek olan fotoğraflar.
Açılan dosyayı ekranın üzerine taşıdı ve aceleyle klasörü açıp kaba taslak şekilde görüntülere baktı. Sonra da üzerine tıklayıp büyüterek inceledi. Detayları fark eden adamın gözleri giderek kısılmış ve koyuya çalmıştı. Bu adamın bu kadar sırnaşmasına nasıl izin vermişti deli kız, aklı almıyordu. Öyle basit birine de benzemiyordu. Hani bugünkü asiliğini görmese, belki öyle düşünebilirdi ama adamları da peşine taktığına göre aralarında mutlaka ters bir şeyler yaşanmış olmalıydı. Ya işini yaparken yakalanmıştı ya da başka ihtimaller vardı. Canını sıkan neydi bilmiyordu ama o yanını görmezden gelmeyi bir şekilde başarıyordu Uraz. Fotoğrafları tek tek incelemeye devam ederken yüzü düşmüştü. Kendisi kızı süzerken art niyetli değildi. Ama Burak öyle biri değildi ki! Adamın elleri ahtapot ile kıyasıya yarışacak kadar arsızdı. Sinirini bozan bu düşünceye daha fazla katlanamadığı için hırsıyla açık olan dosyayı kapattı. İnternet'te tur atarken olaylı gece hakkında araştırma yaptı ve çok geçmeden de Antalya'nın yerel gazetesinde aradığını buldu. Kahkaha atmıştı genç adam satırları okudukça ve kendisini durdurmakta da bir hayli zorlanmıştı.
'' Biliyordum! Bu kızın, o şımarık, zengin züppesinin ağzının payını vereceğini biliyordum!''
Yüzündeki sırıtışla yeniden yatağına tünedi ve bu kez huzurla kendini uykunun kollarına bıraktı. Yarın buradaki macerası son bulacak ve güneş yalnız onun için doğacaktı. Genç kız için üzgündü, fakat yapabileceği bir şey yoktu. Bu işi tecrübesiyle hak eden tek kişi kendisiydi ve istediğini de öyle ya da böyle alacaktı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kariyerim Aşk /TAMAMLANDI
Short StoryUraz hayranlıkla kızı dinlemişti. Kendini öyle güzel ifade etmişti ki doğrusu bu kadarını beklememişti. Basit bir istektir diye ummuştu. Şimdi öyle olmadığını net bir şekilde görüyordu. '' Yani, kariyerim aşk diyorsun ? '' '' Belki. Ama bunu ismim d...