Gripin - Böyle Kahpedir Dünya
"Hayır." dedim çok kesin bir şekilde. Bunu o kadar hızlı yapmıştım ki Melih'in yüzündeki tebessüm bir anda solmuştu. Ona inanmam için hiçbir sebebim yoktu. Kim olduğunu, neden hayatımda olduğunu ve benim hayatımın neden ona göre şekillendiğini bile bilmiyordum.
"Yalan söylüyorsun."
"Annenin sana benden hiç bahsetmemesine şaşmadım. Belli ki 'baba' dediğin o adamı da inandırmış yalanlarına. Ama sen benim kızımsın, Hira. Bakışından, duruşundan bile belli bu."
"Hayır." dedim tekrardan ancak sesim titriyordu. Bunun doğru olma ihtimalini düşünmek bile istemiyordum. Kafamın içinde deli gibi etrafa bakınıyor, inkar etmek için türlü türlü sebepler arıyordum. Bir tanesini bulduğumda az önce titreyen sesimden eser yoktu. "Eğer gerçekten babam olsaydın canımı defalarca tehlikeye atmazdın. Amacın ne, ben senin yalanlarına inanırsam eline ne geçecek bilmiyorum ama eminim bundan."
Kendim hakkında emin olduğum tek şey ailemdi. Bunun elimden alınmasına izin veremezdim. Bu yüzden savunmam çaresizceydi. Bir kanıtı olup olmadığı umurumda bile değildi. Söylediklerinin doğru olma ihtimali umurumda bile değildi. Bildiğim tek şeyin de yalan çıkmasını izleyemezdim. Bu sefer ben doğrusunu biliyor olacaktım. Ve karşımdaki yalan söyleyecekti.
"Senin canını tehlikeye atmadım. Ne sana saldırdıkları gün ne de odanın camının indirildiği gün sana zarar vermemeleri için ısrarla uyardım. Ve bir çizik bile almadın."
"Zarar sadece fiziksel olarak mı verilir?" diye mırıldandım dehşetle. "Yaşadığım korku ne olacak? Hadi benim korkumu geçtim, Şehmuz Amca fiziksel olarak zarar gördü. Alkım... Alkım bıçaklanabilirdi!"
"Hira..." Sesi ne kadar şaşkın olduğunu yansıtıyordu. Duraksayıp dudaklarını birkaç kere araladı, bir şey söyleyecek gibiydi ancak nasıl söyleyeceğini bilemiyordu. En sonunda ağzındaki baklayı çıkardığında inandığım tüm doğruların yıkılışını izlemiştim.
"Alkım benim için çalışıyor."
Dudaklarının arasından çıkan cümle defalarca beynimde yankılandı. Her seferinde yanlış duymuş olabileceğimi, doğrusunun farklı olduğunu düşündüğüm birçok olasılık geçmişti zihnimden. Ama hepsi aynı kapıya çıkıyordu. Alkım, Melih için çalışıyordu. En azından Melih'in söylediği buydu.
Buna inanmak istemiyordum. Bu adam doğruyu söylüyor olamazdı. Hiç tanımadığım birine inanmayacaktım. Özellikle Alkım konusunda...
Alkım bana yalan söylemezdi ki. Evet, bana karşı her zaman dürüst olmak gibi bir kaygısı yoktu ancak şu anda bana doğruları söyleyen tek kişi oydu. Neden yalan söyleyecekti? Alkım kardeşi için hayatıma girmişti. Kardeşine ne olduğunu öğrenmek için hayatıma girmişti ve başta bana yalan söylemişti. Ancak kendince haklı sebepleri vardı ve...
Ve böylece uzayıp gidiyordu. Kafamın içinde onu savunup haklı çıkardığım birçok sebep, birçok sonuç, birçok olay vardı. Ancak içten içe biliyordum ki Alkım'ın Melih için çalışması akla yatıyordu.
Ama kalbim bunu kabul etmiyordu işte.
"Bunu bu şekilde öğrenmeni istemezdim. Aslında aklımda çok başka planlar vardı, seninle yapmak istediğim çok şey var. Seni alıp tüm dünyayı gezmek istiyorum mesela. Yıllardır tutsak edildiğin o evden seni kurtarmak istiyorum. İstediğin eğitimi sana sağlamak istiyorum. Tabii sen de bana izin verirsen."
Titreyen dudaklarımı birbirine bastırıp sulanan gözlerime 'şimdi değil' diyerek ağlama isteğimi geriye iteledim. Melih, elini bana doğru uzattığında geri adım atmıştım. Gözlerine baktığımda oradaki hayal kırıklığını görebiliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKKUŞAĞI
Teen FictionAlkım, kardeşini şüpheli bir araba kazasında kaybetmiştir ve bunun bir kaza olmadığına, cinayet olduğuna emindir. Kardeşinin ölümünün ardından tek gayesi onun canına kıyan insanları bulup hak ettikleri yere göndermektir. Bunun için de kaza günü kard...