Debelenmeye başladım. Arkamdaki adamın beni saran ellerinden kurtulmak için deneyebileceğim tüm yolları deniyordum. Sonuna kadar çırpınıyordum. Arkaya doğru belki ona isabet eder diye tekme atıyordum. Ancak beni o kadar sıkı tutuyordu ki hareket alanımın çok geniş olduğu söylenemezdi. Dolayısıyla tekmelerim ancak bacağına denk geliyordu ki bu da benim ondan kurtulmam için yeterli değildi.
"Rahat dur!" Kulağımın dibinde bağırmasıyla gözlerimi korkudan kapatmıştım. Tuhaftı ama şu an ağlayamıyordum. Çok korkuyordum, hatta bıraksalar ayakta bile duramazdım. Korkudan titriyordum. Ama en çok Şehmuz Amca için korkuyordum. Gözümün önünde, yere yığılmış bir şekilde yatıyordu. Onun başına bir şey gelirse kahrolurdum.
"Arabayı getirin." Arkamdaki adam, diğerlerine yönelik konuşurken önden dolanıp iki kolumu da sıkıştırmış kolu biraz gevşemişti. Arkaya doğru bir dirsek attığımda geriledi. Nihayet eli ağzımdan çekildiğinde var gücümle koşmaya başlamıştım. Koşarken bir yandan da bağırıyor, biri duyar umuduyla yardım istiyordum.
Şehmuz Amcayı orada öylece bırakmak içime sinmiyordu ama yardım edecek birini bulursam onu da hastaneye götürebilirdim. Şu an kaçacak gücü ona yardım edebilirim diye buluyordum zaten.
Kocaman otoparkta nereye koştuğumu bilmeden ama kovalandığımın bilincinde olarak kaçmaya devam ederken içimi garip bir his doldurmuştu. Gözümün önüne kesik kesik görüntüler gelirken başım inanılmaz bir şekilde ağrıyordu.
Dejavu.
Şu an yaşadığım şey kesinlikle buydu.
Sanki daha önce de böyle korku içinde kaçmıştım. Gözümün önüne gelen görüntülerde bir yoldaydım, şu anki gibi kapalı otoparkta değildim. Hafızamın karanlık kalmış kısımları yavaş yavaş aydınlığa çıkıyordu.
Baş ağrımdan dolayı sendelediğim anda arkaya doğru çekilmemle sırtım birinin göğsüne yapışmıştı. Ben bağırmaya fırsat bulamadan dudaklarımın üzerine kapanan elle o tanıdık sesi duymuştum.
"Korkma, benim."
Tanıdık bir ses duymanın verdiği o rahatlıkla gözlerim sulanırken Alkım, elini ağzımdan çekip beni kendine doğru çevirmiş, yüzümü santim santim incelemişti. Ne olduğunu anlayabilsem hiç durmaz, ona da anlatırdım.
Alkım, ellerini yanaklarıma koyup bu durumda nasıl becerdiğini anlayamadığım sakinleştirici sesiyle konuştu. "İyi misin? Ne olduğunu anlatabilecek misin?"
Kafamı belirli belirsiz sallayıp dudaklarımı araladığımda ağzımdan çıkan tek cümle "Şehmuz Amca." olmuştu. Gözlerim yeniden yaşarırken kendimi tutamayıp bir yaş düşürdüm. Alkım, hızlıca o yaşı silip yüzüme bakmaya devam etti. "Arabaya binecektik, sonra birkaç adam geldi. Şehmuz Amcayı bayılttılar. Onlarla gideceğimi söylediler."
"Ne taraftalar?"
Anlık boşluğuma geldiği için yönü gösterirken Alkım, o tarafa doğru yürümeye başladığında hızlıca kolunu tutmuştum. "Saçmalama, tek başına mı gideceksin?"
"Daha iyi bir fikrin var mı?"
"Polisi çağırmak?"
"Tamam, sen polisi çağır. Ben de gidip Şehmuz Amcanın durumuna bakacağım. Sakın bir yere ayrılma, tamam mı?"
"Tek başına gitmene izin verecek değilim."
Alkım, sakinleşmek adına derin bir nefes alırken ellerini omuzlarıma sardı ve üzerime doğru yürümeye başladı. Elleri omuzlarımda olduğu için ben de geri geri adımlar atıyordum. Onun ileriye attığı, benim de geriye attığım birkaç adımdan sonra konuşmuştu. "Bak, Hira. Beni iyice dinlemeni istiyorum. Belli ki senin peşindeler, o yüzden sırf beni yalnız bırakmamak için yanımda gelirsen büyük aptallık yapmış olursun. Yapman gereken tek şey gizlenmek ve beni beklemek. Ben de Şehmuz Amcanı alıp geleceğim. Anladın mı beni?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKKUŞAĞI
Fiksi RemajaAlkım, kardeşini şüpheli bir araba kazasında kaybetmiştir ve bunun bir kaza olmadığına, cinayet olduğuna emindir. Kardeşinin ölümünün ardından tek gayesi onun canına kıyan insanları bulup hak ettikleri yere göndermektir. Bunun için de kaza günü kard...