Linkin Park - What I've Done
*** sonrası bölüm 3. kişi ağzından, haberiniz olsun.
İyi okumalar...
Uğurladığımız felaketlere karşı ağlamak, vücudumuzda kalan kuvvetin feryadıdır. Ağlayamadığımız zamanlar, bizde, o iktidarın da artık mahvolduğu ve yerini tesirli bir sükûnete bıraktığı anlardır. Bu türlü sükûnet ise en şiddetli elem gözyaşlarından daha gönül yakıcıdır.
Tam olarak nerede okuduğumu hatırlayamadığım bu söz kafamda dolanıp duruyordu. Hâlâ ağlayabiliyordum. Bunu Alkım gittikten sonra anlamıştım. Oysaki son zamanlarda birçok felaketle karşılaşmıştım. En büyük düşmanım olan anılarım birer birer hafızamda eski yerlerine yerleşmişlerdi. Şimdi her şeyi hatırlıyordum.
O gece neler olduğunu hatırlıyordum.
"Geri zekalı herif! Sana ona dokunma demiştim, değil mi? Bir de bayıltıp buraya mı getirdin?"
Kaşlarım çatılırken gözlerimi aralamakta zorlanıyordum. Başımda köklü bir ağrı vardı. Kendimi zorlayıp gözlerimi açmaya çalışırken duyduğum sesler gittikçe netleşiyordu.
"Beni gördükten sonra bayıldı, o halde kucaklayıp evine götüremezdim. Ben de buraya getirdim."
"Kızımın kendi isteğiyle bana gelmesini istiyordum."
"Evet, sözde Alkım onu size getirecekti ama bilmiyorsanız söyleyeyim, Alkım gitti."
Alkım gitti.
Bir kez daha kabullendiğim bu gerçek kalbimin ortasına çökerken gözlerimi yavaşça aralayıp nerede olduğumu anlamaya çalıştım. Karanlıktı. Gözlerimi kırpıştırıp etrafıma bakarken bir arabanın içinde olduğumu, arabanın dışında ise Melih ile Özcan'ın konuştuğunu görmüştüm.
Özcan.
Onu hatırladığım için yüzünü gördüğümde dahi yüreğimi bir korku kaplamıştı. Ne olmuştu bana? En son kaldırımda otururken onu gördüğümü hatırlıyordum. O korkunç gecenin başrolünü...
Ailem aslında en başında beni neden eve kapattıklarını açıklamışlardı. Melih yüzünden olduğunu biliyordum. Ve evden kaçmaya çalışmış, Altan'ın uzattığı yardım elini tutmuştum. Onunla şehir dışındaki abisinin yanına, Alkım'ın yanına giderken kararımdan pişman olmuştum. Altan bana hislerini açmış, beni öpmeye çalışmıştı.
Yolun bomboş olmasından dolayı o gün yaşadığım korku hâlâ aklımdaydı. Ancak Altan geri çekilmişti. Öyle bir niyeti olmadığını pişmanlıkla dile getirmişti. Ben de ona inanmıştım ve arabaya döndüğümde hayatımın en kötü gecesi başlamıştı.
Nasıl yandığı gözlerimin önünden gitmiyordu. Sonunda onun katillerini hatırlamıştım. Üç kişilik bir işti. Özcan, benim Altan'ı kurtarmama engel olan kişiydi. Onu o arabaya bindirip benzini döken kişilerin ismini bilmiyordum. Ancak yüzleri aklımdaydı.
Arabanın kapısı açıldığında Melih'le göz göze gelmiştik. Hafifçe gülümseyip elini bana doğru uzattı. "Kızım?"
Saçıma dokunduğunda geriye sıçrayıp yüzüne korkuyla baktım. Kendime, hissettiklerimi bu denli yansıtmaya engel olamıyordum. Bu adamdan korkuyordum. Burada, yalnız başıma olmaktan korkuyordum. Güvende değildim, bunu hissediyordum ancak nerede olduğumu dahi kestiremiyordum. Nasıl geri dönecektim?
"Benden korkuyor musun?" diye sordu hayal kırıklığıyla. Yüzündeki üzüntünün samimi olduğu belliydi. Saçıma doğru uzattığı elini geri çektiğinde bir süre konuşamamıştı. Elini nereye koyacağını da bilemiyor gibiydi. Özcan'a doğru döndüğünde ben de göz ucuyla ona bakmıştım. Beni izliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GÖKKUŞAĞI
Teen FictionAlkım, kardeşini şüpheli bir araba kazasında kaybetmiştir ve bunun bir kaza olmadığına, cinayet olduğuna emindir. Kardeşinin ölümünün ardından tek gayesi onun canına kıyan insanları bulup hak ettikleri yere göndermektir. Bunun için de kaza günü kard...