"Che"hennem..

524 30 0
                                    

Eve geldi. Evde her yer her yerdeydi. Tavanda, tam yatağının üstünde başını koyduğu yerde bir che fotosu vardı. Gözünü onunla kapatıp onunla açmak için yapıştırmıştı. Fakat genelde ona bakarak uyur ama bakarak uyanamazdı. Çok deli yatıyordu kendisi. Oturma odasında uyandığı bile olmuştu. Bilgisayara geçti. Bir sürü bildirim gelmişti Facebooktan. Hepsini tek tek yeni sekmede açtı. Hepsine cevap yazdı ve kapadı. Canı sıkılmıştı. Gerçi daha yeni maceradan çıkmıştı ama naapsındı. Macera adamıydı o. Masadan biraz geri itti kendini ve sandalyede dönmeye başladı. 3-4 dönüş sonra midesi bulandı. Demek ki o kadar da macera adamı değildi. Yatağa oturdu önce. Sonra yattı ve che ile baş başa kaldı. Onunla sohbet etmek geçti içinden. "Acaba ben soru sorsam ya da gelip bana beni anlatsa ne derdi?" diye düşündü. Biraz canlandırma yapmaya karar verdi.

-Tak tak tak..

+Kim o?

-Ben Che.

+Hangi Che?

-Kaç tane Che tanıyosun la değişik. Che Guevara işte.

+Hastroloji.. (çıkırtt. gacuuurt. kapı açılır). Hoş geldin Che reis.

-Reis ne lan. Ülkücü müsün sen? Bu saç ne lan değişik?

+Abi ben böyle seviyorum. Hem ne diye şeediyosun ki şimdi.. Abi ülkücüleri nereden tanıyosun sen?

-İnönü ile tanıştık orada. O anlattı.

+Abi cennette misin? Cehennemde misin?

-Türk işte. Karşısında Che'yi bulmuş sorduğu soruya bak. Cehennem koçum. Müslüman değilim ya ondan hep. Aga anlatmadılar ki bize. Biz napalım. Tabii yırtamadık orada. Araştırsaydın dediler de haklılar yani.

+Ne diyosun abi. Senin peşinden geliyoruz biz. Özgürlük, devrim, beyaz güvercin, barış, halklar falan??

-Gelmeyin lan ateşi harlayacaksınız. Hem benim burada gördüğüm kadarıyla sen k*çını devirmekten başka bir şey yapmıyorsun. Diğerleri de böyleyse işimiz iş ha. Ben dağda öldüm lan. Sen yatağında öleceksin.

+Öyle demeyeydin iyiydi be abi. Biz de Sosyal Medya'da aktifiz hani ayükün mü.?

-O ne ola ki? Biz öyle sosyal medya mı gördük. Neymiş o göster hele?

+Abi bak şimdi. Facebook var arkadaşlık sitesi. Arkadaşlarını ekliyorsun falan gruplar var oralara katılıyosun. Senin grubun falan var. Abi bir de bir şey soracağım. Bu elinde nutuk tuttuğun foto doğru mu?

-Nutuk mu? O ney la? Yok oğlum nutuk mutuk ne nutuğu.. Ne kadar boş iş varsa onla uğraşıyorsunuz lan. Git sigortalı işe gir aile falan kur. Şimdiki aklım olsa bırak özgürlükmüş boş iş bunlar hep oyalamaca. Memur olacan hacı. Yerleşecen bi yere alacan maaşını ohh mis..

+Abi kendinde misin sen?

-Hiç olmadığım kadar. Sıcak oğlum öteki taraf. Valla dağda ezdiğim böcekle yüzleşince en temizi memurluk bence.. Git memur ol.

+Abi sen de mi yandaş oldun! Baskılar bizi yıldıramaz. Sen Che değilsin yalancısın sen. Lanet olsun kapitalizm, yaşasın kardeşlik barış. Özgür dünya.

-Aha hata verdi ya la bu. Neyse bana ayrılan sürenin sonuna geldik. Sana başarılar. Ama dinle bu tavsiyemi git memur ol hacı. Uğraşma.

Sonra kendine geldi. Kafasını bir kaldırdı ki bilgisayarda KPSS başvuru ekranı vardı. Demek ki bu yaşadığı gerçekti. Korktu, tırstı. Bunu birilerine anlatması gerekiyordu. Ama herkese de anlatamazdı. Sosyal Medya'ya yazsa "ne kadar da özgürlükçü bir erkek" diye dalga geçerlerdi. Che Guevara ile konuşmuştu ve o bile vazgeçmişti. Ama buna inanmıyordu. Che vazgeçemezdi. Hemen ekrana Che nin fotosunu açtı. Ayağa kalktı sol yumruğu kaldırdı ve "yolun yolumuzdur. Ölmek var dönmek yok." dedi. Tam cümlesini bitirdi ki birden bir ses yükseldi "Lağğn bi git" yatağa sıçradı. Bu gerçekti. Che ile konuşuyordu. Hemen pikenin altına girdi. Saatlerce şok içinde orada yattı. Sonra da uyuya kaldı.

Sabah kalktığında hayatında ilk defa Che'ye bakarak uyanmıştı. O da neydi? Foto değişmişti. Daha doğrusu foto değil poz değişmişti. Che "nah" çekiyordu. Olsundu o görüşünün lideriydi. Nah da çekerdi ot da.

Kalktı. Bilgisayar açık kalmıştı. Che'nin fotosu duruyordu hala ekranda. Hemen kapadı. KPSS başvuru ekranı geldi. Tam kapatacaktı ki "Acaba?" Diye düşündü sonra da "saçmalama lan ne kpss'si devlete el mi açacaksın? Bu föşik dövlete hem de.." dedi kendi kendine. Yine slogan atmaya başladı "dövlet" deyince. Durduramıyordu. Allahtan devlet adında arkadaşı yoktu. Her duyduğunda küfredecekti yoksa. Devlet dediğin neydi ki.. İki polis üç askerden oluşmuş baskıcı yönetimdi. Mesela her sene yaz saati ve kış saati uygulaması oluyordu. Bu bile devlet baskısıyla oluyordu. Bir anda "Föşik dövlet tc hüwoo" dedi. Kimse onun saatini ileri ya da geri alamazdı. Kahrolsundu kapitalizmdi. Insanlari ayni saatte kaziklamak içindi bu dümenler hep...

Klavye ErkeğiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin