Annesinin gelemeyeceğini söylediği mesaj resmen yıkmıştı Çıvgını. Annesine olan bağlılığından dolayı değil tabii ki de. O gelecek diye yaptığı temizlik ve yaşadıkları resmen çöpe gidecekti. Ölümün kıyısında parende atmıştı resmen. Bunları birileriyle paylaşmalı ve unutulup gidilmesini önlemeliydi. Kekşi sözlüğe girdi. Kullanıcı adını ve şifresini yazdı. Şifresi çok zordu. Aman Tanrımdı. Ananimus bile çözemezdi. (tabii ki de şifresini yazmayacam. Her ne kadar kitap kahramanı olsa da onun da özlük hakları var.)Teker teker yaşadıklarını yazmaya başladı. Fakat sözlükte kimse ona inanmıyordu. Daha yazar yazmaz eksilemeye başlamışlardı. Bu olayların yaşanacağına kimse ihtimal dahi vermiyordu. Buna çok sinirlenmişti. Bir anda kalktı bilgisayarın başından ve sol yumruğunu havaya kaldırarak haykırdı "Baskılar bizi yıldıramaz!". Yazacaktı daha çok yazacaktı hatta bir daha yazacaktı. Herkes artık yazmayacağını düşündüğü anda yavaşça doğrulup bir daha yazacaktı. Sonra oturdu yerine. Çok atraksiyona da gerek yoktu.
Akşam olmuştu. Evde yiyecek bir şey kalmamıştı. Hepsini jöle kıvamındaki canavara vermişti. Ninja kaplumbağalardan kalan son lahmacunu da yedikten sonra dışarı çıkıp alışveriş yapacaktı. Hem o zamana kadar hava da kararırdı.Lahmacunu yerken aynı zamanda Geym Of Tırons izliyordu. Kalktı ve kahrolası Amerikan kapitalizminin iğrenç dizisi diyerek diziyi kapattı. Zaten lahmacun da bitmişti. Hazırlanıp markete gidecekti artık.Telefonu çalmaya başladı. "Çav bella Çav bella Çav çav çav" her zamanki gibi ilk aramada müziği dinledi. İkinci aramada telefonu açtı. Arayan annesiydi. Hükümete karşı bir darbe girişimi olduğunu ve kesinlikle dışarı çıkmamasını söylüyordu. Aman Tanrımdı. Bu devirde darbe mi kalmıştı? Annesinin kendisiyle dalga geçtiğini düşünmüştü. Pencereden dışarı baktı her yer sessiz ve sakindi.
Annesini teskin etti:
- Merak etme anne. Seni babamı kardeşimi bile götürseler buradan çıkmam. Ne çıkacam siz çıkın. Bana bişey olmaz merak etme. Dedi.
Sonra hemen internet haber sitelerinden birine girdi. Son durumu öğrenmek istiyordu. Hiç bir yerde haber yoktu. Annesine çıkmayacağını söylemişti fakat bankamatikten tüm parasını çekmesi lazımdı. Dönerken de bakkaldan erzak almalıydı. Neticede darbeden sonra sokağa çıkma yasağı uygulanacak ve erzaklar sayıyla verilecekti. Kapişonunu kafasına geçirdi ve çıktı evden. Koşa koşa bankamatiğe gitti. Bir de baktı ki bankamatiğin önünde upuzun bir kuyruk vardı. Bu kuyruktan kurtulması gerekiyordu. Zİra bu kuyruğun yarısında belki de bankamatikteki para bitecekti. O zaman ne yapacaktı? Bu kuyruğu nasıl atlatırım diye düşünüyordu. O sırada caddeden bir tank geçiyordu. Aklına müthiş bir fikir gelmişti. Bir anda bağırmaya başladı:
- Hey bakın tank geçiyor. Adamsınız lan! Ülkeye asker sahip çıkıyor! diye bağırdı.
Bu sırada bankamatik kuyruğundakilerin hepsi tanklara alkış tutmaya başlamıştı. Kimse bankamatikle ilgilenmiyordu. Kuyruktakilerin dikkatini dağıtmayı başarmıştı. Usulca arkadan dolanarak bankamatiğe ulaştı ve çaktırmadan parasını çekti. Tam parayı bankamatikten alıyordu ki bankamatikte işlem sırası olan adam durumu fark etti:
+ Hey sıra benimdi! Çekil şuradan. Kaynak yapma. Dedi.
Bankamatik sırasındaki tankları alkışlayan insanların en hassas olduğu konu insan haklarıydı. Sıra ihlali, teknik arızalar tam bir insanlık suçuydu. Kalabalık öfkelenmişti. Çıvgın'ın üzerine doğru gelmeye başlamışlardı. Çıvgın arkasına bakmadan koşmaya başladı. İnsan haklarına tecavüz edilmiş öfkeli kalabalık Çıvgın'ı kovalıyordu. Bir kaçış yolu bulmalıydı. Bir yerlerden insan sesleri geliyordu. Caddede olamlıydılar. Caddeye doğru yöneldi. Aşırı bir kalabalık az önce yanlarından ggeçen tankı durdurmuştu. İşte Çıvgın'ın kaçış bileti bu kalabalıktı. Hiç düşünmeden kendini kalabalığın içine bıraktı. Peşinden koşanlar kalabalığa girmedi. Kaldırımda durup Çıvgın'ı gözleriyle aramaya başladılar. Bir süre sonra döndüler. Çıvgın kalabalığı yararak ilerliyordu. Tankın önüne gelmişti. Herkes bir şeyler söylüyordu kimin ne dediği anlaşılmıyordu. Bir an sebepsizce bir sessizlik oldu ve Çıvgın tanka doğru haykırdı:
- Adamsınız lan!
Kalabalık bir anda Çıvgın'a döndü. Tanktaki askerler dahi Çıvgın'a bakıyordu. Bu adam yürek mi yemişti? Çıcgın hemen durumu anladı ve ikinci defa haykırdı:
- Adam mısınız lan?!
Bunu duyan kalabalık rahatlamıştı ve tekrar tankla ilgilenmeye başlamışlardı. Çıvgın'ın bir an önce buradan çıkması gerekiyordu. Kalabalığı yara yara ara sokaklardan birine girdi. Parasını çekmişti. İlk görev yerine getirilmişti. Şimdi bakkala gidip bir şeyler almalıydı. Yolda bir bakkal gördü hemen girdi. Fakat raflar bomboştu. Kasada bir dükkan sahibi kafasını aşağı doğru düşmüş biçimde masa altında para sayıyordu.
- Yiyecek bir şeyler yok mu dayı? dedi.
+ Yok kalmadı. diye cevapladı dükkan sahibi hiç istifini bozmadan.
Hemen çıktı dükkandan. Bu da neydi. Zombi filmleri gibiydi. Dükkan rafları bomboş, dayı da para sayarken zombileşmeye yaklaşmıştı. Neyseydi bir kaç sokak ileride bir bakkala daha denk geldi. İçeri girdi ve geri çıktı. Burada da hiç bir şey yoktu. Şimdi ne yapacaktı? Aman Tanrımdı.
Kendi sokağına kadar bakkalara bakarak gelmişti. Hiç bir yerde bir şeyler yoktu. Kendi sokağına girdi. Gözlerine inanamadı. Bakkalın dışındaki cips standı ağzına kadar doluydu. Ama bakkal Çıvgın'ı hiç sevmiyordu. Bakkala şirin görünmek amacıyla sırıtarak girdi dükkana. Bakkal para sayıyordu. Dükkanın rafları boştu. Çıvgın'ın geldiğini görünce hemen yerinden fırladı. Masanın altından levyeyi çıkardı ve
+ Ne istiyorsun ulan?! dedi.
O kadar güzel dedi ki sanki yıllardır içinde tuttuğu bir şeyler idışa vurmuştu. Adeta sanatsal bir eseri kendince yorumlayan bir sanatçı ustalığıyla söylemişti. Çıvgın bir an tutulup kaldı. Kendini toparlayıp sırıtarak:
- Cips alacaktım da ondan geldim dayı sakin ol. dedi. Sesi içine kaçmıştı. Bu adamın karşısında hep böyle oluyordu.
+ Cipsler dışarıda al parayı kapının önüne bırak ve kaybol. Bu işe polisi karıştırma adamım. Dedi bakkal. Adam o gece ne kadar satış yaptıysa içinde bir anda kapitalist bir Amerikan karakteri oluşmuştu.
Çıvgın hızlıca dışarı çıktı neredeyse tüm cipsleri aldı ve parayı kapının önüne bıraktı. Seri şekilde eve girdi. Aman Tanrımdı. Herkes çıldırmış olmalıydı. Bilgisayarı açtı. Civitter'dan gündemi takip ediyordu. Gecenin ilerleyen saatlerinde çok önemli gelişmeler olmuştu. Sabaha karşı darbe başarıszlığı tescillenmişti. Kekşi sözlüğe girdi. Gündemde olan başlıklar bu darbenin bir "Tiyatro" olduğu yazıyordu. Bir anda kalktı ve sol yumruğunu havaya kaldırarak "Tiyatrolar bizi yıldıramaz" diye haykırdı. Ama bir dakikaydı. Bu zamana kadar tiyatro, sanat, televizyon dünyasındaki insanlar hep kendi görüşlerindendi. Tiyatro ile bağı olmayan insanların ülke çapında bir tiyatro düzenleyebilmesi ne kadar mantıklıydı? Aman Tanrımdı. Kendiyle ve görüşüyle çelişmişti. Demek ki vücudunda bira eksilmişti. Sağlam düşünebilmek için ayık dolaşmaması gerekiyordu. Aldığı bir ton cips de elinde kalmıştı. Geym of Tırons'u açtı. Cipsi ve birasıyla izlemeye başladı. Uzun bir süre de izleyeceğe benziyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Klavye Erkeği
General Fiction"Ve kalktı yerinden. "Lan ne yazdım bee" diye içinden geçirdi. Balkona doğru onurlu yürüyüşünü yaptı ve bir sigara yaktı. Kimse onunla boy ölçüşemiyordu. Zira o Aşırı Laik'ti." Her cumartesi yeni bölüm gelecektir. Yorum atmayı ve beğenmeyi unutmayın...