İnsan yazamayacağını düşünür mü hiç ? Ben bu aralar düşünüyorum ve olacak mı olmayacak mı bilmeden bir şeyler karalamaya çalışıyorum buraya. Sevgiyi aktardığım onlarca yazım var defterlerimde ama bu aralar yaratıcılığım yok sanırım ya da artık özlem yazmaktan sıkıldım. Bir insanı özlemek o kadar can yakıyor ki bir zaman sonra yoruluyorsunuz ve inanın bana can acıdıkça bedene, beden bile mücadele etmekten bıkıyor bir gün..
Herkes mesafe ilişkileri zor der ve haklılar aslında, keşke değiller diyebilseydim.. Zor! Hemde öyle bir zor ki yürümeniz geren yerde koşmak gerekiyor bazen ve eğer siz ilişkiniz için her şeyi feda eden tarafındaysanız '' Vay halinize!'' der yanarım size..
Gerçekten aşık olmak, gerçekten sevmek insanı yoran bir şeydir. Güzeldir ama.. işte aması olan her şeyin olduğu gibi bununda sonu kötü bir yere çıkıyor. Size aşkı şöyle anlatayım, bir yol düşünün manzarası mükemmel bir tarafı deniz, diğer tarafı ormanlık, rengarenk ağaçlar, meyveler, hayvanlar cennetten farksız güzel bir manzara, ama ayaklarınız çıplak ve siz cam parçaları üstünde yürüyorsunuz.. İşte tam olarak böyle anlatabilirim sanırım aşkı, çok güzel ama çok acılı, huzurlu ama gözyaşlı; Ne dersek diyelim yaşadıklarımız hep aynı, seviyoruz ama uçamıyoruz..
Özlemde işte benim cam kırıklarım, her gün ayaklarıma batan, düştüğümde dizlerimi yırtan kanlardan bir yol çizdiğim yerdir aşk.. Ama o manzara bana olan tüm güzelliği ile her şeyi unutturmaya yettikçe bende cam kırıkları arasında sürünmeye devam edeceğim..
Bir yerlerde illaki görmüşsünüzdür '' ..seni özlemeyi bile sevdim..'' lafını, bu laf o kadar hayal kırıklığıyla dolu ki aşık olan insan artık güzel bir taraf göremiyor ki artık cam kırıklarına aşık oluyor, onların batışı olmadan yaşayamayacağını düşünerek yukarı değil yere bakarak yürüyor.. Ben açıkçası özlemekten nefret ediyorum.. Hz. Adem ve Hz. Havva (r.a.)'a bile dünyaya kovulduklarında ilk cezaları özlemekmiş, ceza olan bir şeyi nasıl sevebilir ki huzura aşık insan..
İnsanoğlu huzuru sevmeli, cennetten geldik biz, cehennemden değil..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sonbaharda doğanların hikayesi..
Short Story''Yaprak sıkılmıştı ağaçtan, bahaneydi sonbahar..'' Bu kitap yazarı tarafından sevdiği adama doğum günü hediyesi olarak yazılmaktadır, küçük bir kadın başardı minik ellerine kocaman dünyayı sığdırmayı.. Siz neden yapamayasınız ki? Sadece okusanız bi...