"Beni çıldırtıyor!.. Onun sesi beni çıldırtıyor.."
Selin bir süredir psikiyatr tedavi alıyordu. Şimdi doktorun muayenehanesindeydi. İki elini yüzüne kapatmış, hıçkırıklarla ağlıyordu. Başını kaldırdığında doktor Nihat Şengür'ün yüzünü puslar içinde görmüştü. Belli belirsiz bir sis ardındaydı genç adam. Gözbebeklerindeki sırrın gerisinde kalmıştı..
"Sesi duyduğunda tam olarak ne düşündün?"
Selin, burnunu çekerek, "Kaygılandım, çok kaygılandım," dedi.
"Ne hissettiğini değil, ne düşündüğünü soruyorum."
"Bunu neden yaptığını anlamaya çalıştım. Niye ben? Niye benim peşimde? Ne istiyor? Bunların yanıtını bilmek istiyorum," dedi.
"Ve?..."
"Bilmiyorum."
"Sana ne söylüyor?"
Telefondaki sesi hatırladı. Ses beyninin içinde, karanlıkta kalan bir yerlerde sürekli çınlıyor gibiydi:"Anne!.."
"Çok saçma şeyler!"
"Olsun, yine de anlat lütfen."
Selin şimdi o sesin kendisinde uyandırdığı etkiyle tükürür gibi ağzından kelimeleri püskürttü: "Bana anne diyor!."
"Başka?.."
"Benim çocuğum olduğunu iddia ediyor!"
"Daha başka neler söylüyor?"
Selin sustu. Bu soruyu yanıtlamadı.
Doktor, geniş, konforlu, dönen deri koltuğunda hafifçe kıpırdadı. Selin'in tavırlarını inceledi. Rahatsız. Kaygılı. Gözleri sürekli başka bir yerde olmayı ister gibi boşluğa kayıyordu. Tipik anneden kopuş travması izlenimi uyandırıyordu. Doktor, ruhsal hastalıkların altındaki köken nedenin yeniden doğma sendromu olduğunu savunuyordu. Ona göre insan iki defa doğuyordu. Biri biyolojik olarak doğum, diğeri ancak anneden kopuş sendromunu aşınca oluşabilecek psikolojik doğumdu. Doktora göre ruhsal hastalıkların sebebi bu ikinci doğumun bir türlü gerçekleşemediği zaman oluşuyordu.
"Bileğine ne oldu?"
"Önemli bir şey değil."
Doktor, özellikle Selin'in geçiştirdiği yanıtların üstüne gitmiyordu. Bunları daha sonraya bırakıyordu. Hastalarına yorum içerecek herhangi bir tepki göstermemekte özenliydi. Hasta ve analist arasındaki ilişki kişisel düşüncelerin, duyguların, görüşlerin katılarak bulandırılmaması gereken hassas bir alandı.
"Hangi sıklıkta arıyor?"
"Değişiyor, genellikle günde birkaç kez..."
"Cep telefonundan mı, ev telefonundan mı arıyor?"
"Her ikisinden de... Ama cep telefonumu kapatıyorum. O yüzden evden daha kolay ulaşıyor."
"Seni özellikle mi seçtiğini düşünüyorsun?"
"Evet. Yoksa bu kadar ısrarla aramazdı değil mi?"
"Peki niye özellikle seni seçmiş olabilir?"
Arka arkaya gelen sorular gerginliğini tetikliyordu. En zoru henüz kendisine açıklayamadığı bir konuda başkalarına yanıt vermek zorunda kalmasıydı. Sorulan sorular ona iyi hissettirmiyordu. Kafasındaki bulanıklılığı artırıyordu.
"İlaçlarını düzenli kullanıyor musun?"
"Bazen... Dikkatimi işe vermem gerektiğinde kullanmıyorum."
Vücudundaki tüm tüyleri diken diken yapan bir ürperti hissetti. Üşüyordu. Oysa oda oldukça sıcaktı. Vantilatörden yükselen ılık hava tüm odaya kolayca yayılıyor, odanın içindeki soğuğu kırıyordu.
"Polise bu durumu bildirdin mi?"
"Hayır."
"Bildirmeyi düşünüyor musun?"
"Evet, ama çok emin değilim. Aramaktan kendiliğinden vazgeçmesini bekliyorum galiba. Yani böyle devam ederse mecburen şikayet etmek zorunda kalacağım."
Doktor mavi kapaklı sevimsiz dosyasına bakarken Selin onu seyrediyor, onun nasıl biri olduğunu anlamaya çalışıyordu. Düşüncelerini rahatça ifade etmeli miydi?.. Her şeyi anlatmalı mıydı?.. Hayır!.. Bundan henüz emin değildi. Birine güvenmek istiyordu ama bu kişinin kim olacağı konusunda bazı kuşkuları vardı.
Nihat dikkatle Selin'e baktı.
"Bir çocuk sesi duyduğundan emin misin?."
Selin, burnunu içli çekti. Bakışları kocaman kocaman açılmıştı. Sesi tereddütlüydü. "Hayır.."
"Yetişkin biri mi?."
"Hayır."
"Onun çocuk olduğunu mu düşünüyorsun?"
"Hayır."
"Senden ne istiyor olabilir?"
Yutkundu. Soluklandı. Birkaç saniye düşündü. Zihninde kelimeleri toparladıktan sonra konuştu.
"Bana zarar vermek istiyor."
Nihat Şengür, uzun geniş burnuna dokunduktan sonra onun hal ve hareketlerini gözlemledi. Ellerini ovuşturuyor, her an kaçmak istiyor gibi koltuğun uç kısmında duruyor, dudaklarını büzüştürüyordu.
"Ne tür bir zarar vereceğini düşünüyorsun?"
"Korkunç!"
"En korkunç ne yapabilir?"
"Benliğimi elimden alabilir."
"Biraz açar mısın lütfen? Benliğini biri, herhangi biri nasıl elinden alabilir?"
Selin çaresizlik içinde başını olumsuz salladı. Bakışları nemli ve ıslaktı.
"Alıyor işte!.. Her defasında arayarak bunu yapıyor! Israrla bana anne demeye devam ederek..
Ne denli acı çektiğimi bilemezsiniz doktor. O!.. O sesi her duyduğumda dağılıyorum, hem de tekrardan bütünleşemeyecek kadar dağılıyorum."
Sustu.
Odanın içi bir anda derin bir sessizliğe gömülmüştü. Çıt çıkmıyordu.
Nihat defterine "benliğini muhafaza etme çabası" diye not aldı, "Bugünlük bu kadar yeterli," dedi.
Selin ayağa kalktı. Çantasını omzuna astı.
"Teşekkürler" diyerek kapıya yöneldi. Tam çıkacakken durdu. Bir an düşündü. Geri döndü. "Doktor.." dedi.
Nihat başını önündeki dosyalardan kaldırmadan ilgisiz, "Evet," dedi.
"Size söylemediğim... kendime bile itiraf etmekte zorlandığım bir şey var."
Nihat şimdi kafasını kaldırdı. Merakla baktı. Dikkat kesildi.
"O ses" dedi Selin... Nefeslendi. Başını yana eğdi. Söylemesi bile zordu. Kelimeleri toparladı. Konuşurken gözlerinin dolduğunun, sesinin titrediğinin farkında değildi.
"O ses... O seste engelleyemediğim, beni çeken çok güçlübir şey var.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞUA
Mystery / ThrillerSelin, yirmi beş yaşında bir genç kızdı. Hayatla ilgili sorunları vardı. Bir gece telefonu çaldı. Arayan altı yaşlarındaki bir erkek çocuğuydu. Ona "anne" diyordu. Oysa Selin hayatında hiç anne olmamıştı. Dahası Selin'in hiç kimseyle ilişk...